Salı, Haziran 4

Barikat Direniş Biz



Bu yazacaklarım, ki şu an bile ne yazacağımdan emin olmadan yazıya başlıyorum, bir kaç saat içinde geçerliliğini yitirecek herhalde. Hep böyle oldu. 4-5 gündür olan biten bir yana, sürekli bir değişim halindeyiz. Devamlı değişen bir durum...Başlığa aldanmayın, aklıma gelen ilk 3 kelimeyi yazdım sadece.

Kafam karıştı, çok yoruldum. Normal. Yorulmaya da razıyım. Ama kafam karışınca şaşırıyorum. Neyse.

Taksim'deyiz. İstanbul'un ortasındayız. Beşiktaş'tan İstanbul'a arabayla çıkış yok. Barikatlar var.   Normalde bir isyan filmin son sahnesidir herhalde, binlerce insanın şehrin ortasını işgal etmesi. Biz daha ilk sahnede bile değiliz.

Taleplerimiz var. Taleplere karşılık yok, dikkate aldıklarını bile sanmıyorum. Çeşit çeşit insanız. Bazı çocuklar dün Gümüşsuyu'nda çarpıştı. Mesela dün akşam çok kızdım, bugün hak verir gibi oldum, akşam yine tavrım değişir herhalde. Ama anlıyorum. O barikatlar kalkarsa polis yukarı çıkar diye düşünüyorlar. Polis yukarı çıkarsa, 4 gündür uğramadığı yerin huzurunu bozar diye tedirginler. Dün çarpışan çocukların çoğu sol taraftandı. Onlar senelerdir mücadele ettikleri için polise daha çok güvenmiyor. Açıkçası biz değiliz. Ben değilim. Çünkü tribün dışında polisle kaç kez karşı karşıya geldik ki? Düne kadar sokakta değildik. Gelip de "Ağabeyler yapmayın" diyemiyorum. Öte yandan üniversitedeki solculara da çok kızıyorum. Ukala tavırlarıyla bizi çok çabuk soğuttular. Okula girer girmez. Oysa biz lisede daha istekliydik hak arama konusunda. 

Bak daha paragraf bitmeden valilik açıklama yaptı. Özetle "Barikatları kaldıracağız" diyorlar. Biliyorum ki o çocuklar inat eder kaldırmaya engel olur. Polis sınırı yok. Daha dün 22 yaşında bir can öldü. Bu sabah pişkinlikle sorumluluğu üzerlerinden attılar. Yine atarlar. Katliam yapılsa sorumlusu çıkmaz. Babam anlatmıştı, 1977'de öyle olmuş, oradan biliyorum. 

Bu sabah demişken, 4 gündür tüm boş vaktimde sokaktayım, ofis Taksim'e daha yakın diye 2 gündür ofiste uyuyorum. Bu sabah korna seslerine uyandım. PC'yi açana kadar aklım çıktı. Ulan dedim acaba biz uyurken bir şey mi oldu. Değişen bir şey yokmuş. Halk işine giderken korna çalıyormuş. Oğlum bu kadar idmansızız lan. Bizden biri farklı veya ani tepki gösterince bile şaşırıyoruz hala.

Neyse. Saat 15.12. Bak unutuyordum Çarşı var daha. Tamam Çarşı değil, Beşiktaş tribünü. Konuştuğum Beşiktaşlılar sırf grup adını kullanmamak için Çarşı olarak gelmedik diyor. Ne derlerse desinler. Daha önce neler yazdım onlar için, hepsini unutuyorum. Zaten şu an, kırgın olduğum tüm arkadaşlarımla barışıyorum. Bayramlarda olan şey. Bu da bir bayram işte. Bayramı zehir etmeyin, sesimize kulak verin. 

Saat 15.13. Birazdan ofisten çıkacağım. Gezi'ye gideceğim. Yorgunluktan ölüyorum. Hepiniz zaten aynı şeyleri hissediyorsunuz. Hiç kimsenin diğerinden farkı yok. Duvara yazılan yazı, parktaki goygoy vs, hepsi yorgunluğu alıyor. Ve aslında bugün görülen, bu iş daha uzun sürecek, daha çok yorulacağız. Ve kanlı olması da muhtemel. Korkuyor muyum? Çok fazla. Ama geri adım atmam mümkün değil. Seneler sonra çocuğuma cevap vermemekten daha çok korkuyorum. 


1 yorum:

Unknown dedi ki...

adamsın be abi. sana yakışan başka bi sıfat yok.