Cumartesi akşamı. Galatasaray 23 sene sonra şampiyon olmuş, babam aylar sonra İstanbul'a gelmiş, polis günler sonra Taksim Gezi Parkı'na girmiş. 3 ayrı olay, aynı gün üçünün de tam ortasındayım.
Şehir kaos içinde. Özellikle Avrupa yakası. Birkaç gün yaşananlar akıllarda. Bu sefer yorgunum. Çatışmaya girecek mecalim yok. Ve bu sefer daha sert olacaklarını biliyorum. Babamın "Aman oğlum dikkat et" nasihatleri eşliğinde metrobüse binerek eve dönüyorum.
Metrobüste Gezi Parkı'ndan çıkan birkaç kişi var. Onların muhabbetleri eşliğinde Uzunçayır'a kadar geliyoruz. Uzunçayır'da yolcuların çoğunluğu araçtan iniyor. Fikirtepe'ye doğru devam ediyoruz; giderken yolda polis durduruyor. Barikat kuruyorlar. Bütün E-5'i, boydan boya trafiğe kapatmışlar. Kadıköy'den yürüyerek gelen bir grup olduğunu söylüyorlar. Tıpkı 31 Mayıs'ı 1 Haziran'a bağlayan gece olduğu gibi. Polisin bizi salak yerine koyup "10 dakika bekleyin sonra yolu açacağız" söylemine inanmıyorum. Ama şoför de kapıları açmıyor. Ne Fikirtepe'deyiz, ne Uuznçayır'da. Arada kaldık. Metrobüste kaldık.
O sırada genç bir arkadaş şoföre yalvarıyor.
"Abi ne olursun aç kapıyı, benim adım Mahir Çayan, sadece GBT'ye bile girsem içeri alırlar. Burası karışırsa daha da kötü olur. Bırak evime gideyim"
Hikayenin sürreal kısmını oluşturmak için çocuğun beyanına inanmak zorundayız. Yani adı gerçekten Mahir Çayan olmalı. Belki soyadı başkadır, Mahir Çayan X gibi...
Metrobüsün şoförü dayanamıyor ve kapıyı açıyor. İniyor çocuk. Arkasından da ben atlıyorum. Geriye, Uzunçayır'a doğru yürüyoruz.
Sahne tamamen şöyle;
İstanbul'un her yerinde çatışma var. Halk sokakalarda. Polis E-5'te barikat olmuş, arka taraftan slogan atarak gelen bir grup. Bir yerlerden ses bombaları veya gaz bombalarının sesi geliyor. Ben E-5'in tam ortasından yürüyorum. Sol tarafımdaki yol araba dolu, trafiğe kapalı olduğu için gidemiyorlar. Sağ tarafımdaki yolda hiç araba yok. Trafiğe kapalı olduğu için gelemiyorlar. Saat 11 buçuk, belki de 12. Ben E-5'te yürüyorum, önümde Mahir Çayan.
Hatırla Sevgili dedikleri dizi de böyle bir şeydi herhalde....
2 yorum:
Benzer bir durumu bankada "Ahmet Kaya" ismiyle yaşamıştım.
Bu ülkede isim ve memleket faşistliği hâlâ devam ediyor.
Adın Ulaş,Devrim falansa kafadan 1-0 mağlupsun çevirmelerde , gbt lerde..
Ya da memleket Tunceli falansa..
Keşke biraz konuşma şansın olsaydı. Neden böyle bir isim koymuş , başının derde gireceğini bile bile. Ya çok idealistti ya da haberi bile yoktu.
Bi de ben hiç solcu "muhammed enes" görmedim.
Ya da başı açık "Merve Nur Sümeyye"
Keşke sosyolog kimliğinle olayın üzerine gitseydin. Ama durum müsait değildi.
Hatırla Sevgili demişken , şu 90 kuşağını "politik" yapan dizilerdir. Bir tanesinin yönetmeni de ( Çemberimde Gül Oya) beğenmediğin Çağan Irmak'tır. Babam ve Oğlum'un ilk 10 dakikası bile yeter..
çemberimde gül oya'yı severdim, babam ve oğlum'in ilk 10 dakikası filmin tek izleniir kısmı, gençliği uyandıran dizilerden biri de diyarbakır cezaevini anlatan diziydi adını unuttum şimdi..
80 öncesi veya civarı doğanlara (81 falan) ulaş, devrim koyanlar belki olayın ciddiyetini çzöemedim ve belki de çok inançlıydı devrimin olacağına ama mesela bu cocuk hemen hemen benle yaşıttı, 85 doğumlu falandır yani, o dönemde mahir çayan koymak, bile bile lades gibi.. aslında soracaktım çocuga ama olayın büyüsü kaçar diye sormadım, herif "yok birader ya metrobüsten inmek için öyle dedim" deseydi üzülürdüm))
Yorum Gönder