Pazar, Kasım 24

Galatasaray 2-1 Sivasspor



Maçın atraksiyonlu ve hakem yönetiminin ilginç olduğunu görmezden gelmek mümkün değil. Maça gidiyorsun, tribündesin, ilk yarıda 2 kırmızı kart (toplamda 4 sarı kart-4 faul ediyor), ikinci yarıda iki tane daha, iki tane verilen penaltı, verilmeyen penaltılar, çalınan ofsaytlar.... Hiçbirinin tekrarını izleyemiyorsun. Hakem kararını veriyor, sen tepki gösteriyorsun. Sana haksızlık edildiğini düşünüyorsun. Maçın tansiyonu ile bunu normal olarak değerlendirmek mümkün. Ama maçı yeniden başlatan her düdükle bir kez daha maça giriyorsun. Yaşanan her olay bir öncekini unutturuyor. 

Eve gelip televizyonu açınca veya internete girince, senin tribünde geride bıraktığın konuyu insanların hala bırakamadığını görüyorsun. Her şey birbirine girmiş. Tartışma değil kördüğüm. Stadyumda "Hakemin garip kararlar verdiği ilginç maç", eve dönünce "Galatasaray forması ile poz veren Halis Özkahya'nın eyyam üstüne eyyam yaptığı ve herkesin çileden çıkardığı çok konuşulacak olaylı maç"a dönüyor. Biz böyle bir maç yaşamadık. Maça gitmek, maçı stadyumdan izlemek bu yüzden daha sağlıklı.

Yoksa aslında bu maça hiç gidesim yoktu. Bilinen sebepler. Maça gitmemize 1 saat kala "Keşke kar yağsa da maç ertelense, stada kadar hiç gitmesek" diyordum. Manyakça bir yorum. Madem bu kadar şikayetçisin gitme! Ama kendimi bu sığ tartışmaların içinde bulacağıma tribünde izlerim daha iyi. Böyle bir maça iyi ki televizyon başında denk gelmemişim.

Türkiye'de hakem konuşmayı sevmiyorum diyenlerin yüzde 90'ı hakem konuşmayı daha çok seviyor. Bu bir kez daha kanıtlandı. Tartışılan bir çok kararın doğruluğundan emin değilim. Sadece 1 kere, onları da tribünden, gördüm. Ama maçı izlerken zevk aldım. Heyecanlı bir maçtı. Gerisi de çok önemli değil.

Maça zevk katan Sivasspor'du. Sezon başında Kadıköy'de de izlemiştim. O zaman beğenmemiştim. Aslında şimdi de çok doğru oynamadıklarını düşünüyorum. Ama hızlı ve atağı düşünen bir takım, savunmada da açık verince keyifli oluyor. Onlar için sıkıntı olabilir (olmuyor) ama izleyen adam için güzel. Sivasspor tam Roberto Carlos gibi takım aslında. İleriye çıkmayı seviyor, bunu hızlı yapıyor, arkayı düşünmüyor, "nasıl olsa hızlıyım açığı kapatırım, yakalarım" diyor, basıyor, vuruyor, yokluyor... Real Madrid'de izlediğimiz Roberto Carlos bu... Aydın-Atıf-Refik izlemesi keyifli bir üçlü. Gerçi geçen sene Erman-Eneramo-Atıf da güzel ve etkili bir üçlüydü. Sonuç olarak Sivasspor merak edilecek bir takım oldu. Acaba ligin sonuna kadar böyle devam ederler mi? Yoksa bir yerde patlak verirler mi? Sırf bu nedenle ara sıra kafayı o tarafa çevirmekte fayda var.

Galatasaray ise hala sıkıntı. Üstelik eski bir bela inceden yine hortluyor. Gol sevinçlerinde anlam arama savaşı yeniden başladı. Hafta içi yaşanan olaylardan sonra, atılan golün hemen ardından yedek kulübesine doğru koşulması; iyi-kötü, normal-yanlış tartışmalarının dışında, "bir huzursuzluk nedeni daha mı" sorusuna malzeme oldu. Eski günler geri döndü. Eski topçuların da saldırgan tutumu yeniden başladığına göre kaygılanmak için neden bulmakta zorlanmayız.

Taraftarlık gerçekten çok saçma bir şey. Tribünlerin kendi aralarında rekabet içinde olması, hatta bunu çete kavgası gibi sürdürmesi (mecazi olarak, kansız) çok mantıklı. "Şu pankartı yaptık, bu tezahüratı besteledik, bu maçı kazandırdık vs... en sonunda biz size üstünlük kurduk" demek, bunun mücadelesini vermek çok güzel, hala güzel.

Ama işin içine, futbolcunun form durumu, basında çıkan haberler, rakip takımın yöneticisi, hakem atamaları, "üzerimize oynanan oyunlar", ruhsuz topçular gibi gündemler girince çok saçma bir şey yapmış oluyoruz. Her şeyi bilmek, her konu hakkında yorum yapmak, her olayı tartışmak, taraftarın görevi veya hobisi olmamalı, çünkü sağlıklı değil. Çünkü zevkli değil. Tam bir sinir harbi ve senin bu harp esnasında hiçbir etkin yok. Sadece kendini yıpratıyorsun. "22 adam bir topun peşinde koşuyor" bile dışarıdan bakan insana saçma gelirken, işin en dip ayrıntılarını bile deşmek, hatta taraftarlık görevi olarak irdelemek zorunda kalmak çok da sağlıklı değil.

İşin özü; parçalı formalı takım ile beyaz formalı takımın maçını izlemek hala çok güzel. Gerisi biraz fasa fiso...


Hiç yorum yok: