Perşembe, Kasım 7

Geçersiz Bahane




Mahmut Özgener'in yabancı kuralında değişiklik yapılacağının sinyallerini verip uygulamayı yeni federasyonun hayata geçireceğini söylemesinin üzerinden iki seneden fazla süre geçti. Platini'nin bu yönde çalışma yapmaya başlamasının üzerinden ise daha fazla...

O nedenle bahsedilen "yeni federasyon"dan (Aydınlar) sonra gelen federasyona (Demirören) ihalenin kalması bu açıdan bile saçma. Yabancı sınırlaması da benim tasvip ettiğim bir şey değil. Ama yabancı sınırı bu ülkede devamlı olan bir şeydi. Hiç bir zaman sınırsız olmadı. Yani aslında yeni bir şey yok. Sadece rakamlar değişiyor. Ve aslında saha içindeki yabancı sayısı hiç bir zaman azalmadı.

Daha önce defalarca yazdık. Konuştuk. Ama yabancı sınırlaması meselesi bir kenara, tartışılan asıl konu "Galatasaray'u durdurma planları" oldu. Oysa kasım 2005'te Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım "yabancı sınırı kalksın" dediğinde Galatasaraylılar olarak bunun ülke futboluna zarar vereceğini savunmuştuk. 20 yaşında tribünde olan ben de o gruptan ayrı değildim. Çünkü o zaman Fenerbahçe hem sahada hem kasada çok güçlüydü, istediği yabancıyı getirebilir, müthiş işleyen takımına monte edebilirdi. Şimdi ise şartlar değişti. Bu güce sahip olan ve kullanamayan Galatasaray olunca, tavırlar, yorumlar, düşünceler 180 derece değişti. 2006'da ve 2008'de kazanılan şampiyonlukların  alt metni olarak verilen "Türk sporcusuna güven" manifestosu ve hikayeleri artık çok gerilerde kaldı.

Bunları hatırlatıp asıl konuya geçelim. Galatasaray'ın bu sezon yaşayacağı her başarısızlığında her yenilgisinde birinci sorumlunun TFF olarak gösterilmesinden sıkıldım. Herkesin Galatasaray sevgisinin temellerinde birbirinden farklı anlam yatıyor olabilir. Benimkinin nedeni biraz da "konulan engelleri aşma kabileyeti ve kararlılığı" olarak özetlenebilirdi. 1992'deki genç kadrodan 2000'deki mali krizlere kadar, her başarıyı güzel kılan buydu. Başarısızlıkların nedenini ise kendi içinde arardı bu camia. Oysa şimdi başarısızlıklarda hata dışarıda aranıyor. Sanki, ezeli rakibin senelerdir karşı çıkılan  "1'e karşı 17' durumuna benzeyen bir bakış açısı hakim.

Kopenhag yenilgisi de yine yabancı sınırına takıldı. Riera'nın haftalar sonra Parken'de oynamış olması, ligde kendine yer bulamaması, sol taraftan gelişen atakta gol yemek ve işte tüm suçlu; TFF'nin yabancı sınırı... Bunu kabullenemiyorum. Bazı şeylerin bu derece ört bas edilip, dışarıya karşı cephe açmayı anlamıyorum.

Hataları sıralayalım.

Yabancı kontejanının azaltılacağı aylar öncesinden belliyken geçen sene kadroya devre arasında Drogba ve Sniejder'i dahil edildi. Evet faydalı transferler olabilirler ama bu transferler yapılırken kadro planlanması hiçe sayıldı. 

Sezon başındaki transfer dönemi ise daha kötüydü. Sol beke transfer yapılmadı. Takımdaki yabancı sayısını düşürmek için çaba sarf edilmedi. Mesela, "ligde faydalanamıyoruz o yüzden CL maçlarında sıkıntı yaşıyor" denilen Riera aslında hiç bir zaman 1.planda yer almadı. Göndermek istenildi ama yine takımda kaldı. Üstelik en çok para kazanan oyunculardan biri olarak. Üstelik sol bek olmamasına rağmen. İş o kadar komik bir hale geldi, sol bek transfer edilmediği için mecburen sol beke geçirilen Riera gıyabında; "Sol bekimizi ligde kullanamadığımız için CL'de sıkıntı yaşıyoruz, kahrolsun TFF" denilmeye başlandı. Oysa Riera hiç bir zaman "sol bekimiz" değildi. Onun "elinden geleni yapma" gayreti yetersiz kaldığında, sorumlu onun oynamasını engelleyen ve maç alışkanlığını kaybetmesine neden olan TFF oldu. Yersen...

Yabancı oyuncu konusunda bu kaos varken yerli oyunculara yönelik bir transfer hamlesi yapılmadığı gibi, Erman, Kazım gibi ligin değerli oyuncuları çok ucuza elden çıkarıldı. Kenardan Ceyhun, Emre Çolak gibi oyuncular girerken yaz sezonunda Alper'e burun kıvıran Galatasaraylılar vardı.

Önümüzdeki sezon büyük bir ihtimalle sahadaki yabancı sayısı 5'e düşecek. Sanırım ki Galatasaray'ın bu konuyla ilgili hiçbir çalışması olmayacak Hatta hala "Riera takımda kalsın" diyen var, üstelik "seneye sınır kalkar zaten" diyerek...Bir sezon daha kadro dengeli bir şekilde kurulmaz. Ve ondan sonra başarısızlıkların sorumlusu olarak yine TFF gösterilir. İşin açıkçası ben bunu kabullenemiyorum. Galatasaray'ın, Galatasaraylı'nın başarısızlıklarında topu başka kurumlara atmasını yadırgıyorum. 2-3 senedir camia üzerine yerleşen bu duruma alışkın değilim.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

"imparator çıplak" diyip tüm bu transfer yanlışlıklarını , kötü kadro mühendisliğini yazacak bir babayiğit yok mu?

Erman'a katılabilirim ama Kazım tam bir fiyaskodur.

Alper'e gelince , senin deyiminle "overrated"

garibanlara iç saha maçlarında gol atar anca , 48 salih'in asisti yeterde artar bile

ha burası türkiye , pazar Alper bir gol atar Gs'ye , 2 sezon götütür onu.

Fatih Hocam'ın yanlışları...diye bir yazıyı yazmak "kırmızı çizgilerin ötesinde konuşan" kutay'a yakışır...

Milli Maç arasında olabilir..

HotSauce21 dedi ki...

Çok üzülerek söylüyorum ama Fatih Terim döneminde büyük kadro mühendisliği hataları yapılmıştır. Teknik-taktik-motivasyon anlamında çok fazla tartışmaya gerek yok olmayan Fatih Terim'in transfer ve kadro mimarisi anlamındaki hataları "eleştirilemez" çerçevesinden dolayı gözardı edilmektedir. Ceyhun-Aydın-Amrabat-Yiğit-Furkan-Dany, vs gibi saçma sapan ve sadece kadro şişiren isimler alınarak vizyon geliştirilememiş ve 2 sezondur direkt şampiyonlar ligine katılan takım kadrosu vasatın üstüne geçilememiştir. Çilek masallarıyla birçok kişinin gazı alınmış ancak nitelik olarak birbirini tamamlamaktan çok uzak ve forvet-defans özelinde dahi "altı kaval üstü şeşhane" mantığına çıkan kadro yapılanmaları oluşturulmuştur. belli bölgelerdeki şişkinlikler yanında bazı bölgelerde 1 tam adam olmamasından dolayı pozisyon devşirmeleriyle de geçici çözümler kalıcı hale getirilmeye çalışılmıştır. Bunca yazdığımdan sonra çoğu ortamda ilah olarak görülen Fatih Terim'in fanboy'ları tarafından kurşuna dizilme ihtimalim var ancak bu hataların da söylenmemesi bana göre takıma yapılan ihanetlerden biridir. Ayrıca, Mr. Botox Aysal'ın da en başından bu yana sadece sportif başarılar geldiğinden dolayı başarılı olarak gözüktüğünü ama özünde Aziz Yıldırım mantığından gram farklı olmadığını düşünenlerdenim...