Cumartesi, Kasım 9

Madem Sevindin Öyleyse Kazan


2001-2011 yılları arasındaki Fenerbahçe maçlarını hatırlayan, yaşayan Galatasaraylılar'ın son iki seneden rahatsız olması mümkün değil. Eboue'nin Yobo'yu çalımlamasıyla başlayan rahatlık, Kayseri'de Drogba'nın kafasına kadar devam etti. Arada; çok iyi oynanmasına rağmen sonucu Stoch'un belirlediği bir maç olsa da, onun da telafisi hemen akabinde kupayla alındı.

Rekabetteki asıl sıkıntı Kadıköy'deydi. Ama o da tam anlamıyla olmasa da kırıldı.Önce Hagi, en zor zamanda puanı çıkardı. Sonra Fatih Terim, önce 2-0'dan geri döndü, sonra oradan şampiyonluk kupası çıkardı. Ama yine de beklenen galibiyet gelmedi.

Bu sene kağıt üstünde yine favori Fenerbahçe. Ev sahibi avantajı, liderlik morali ve 6 puanlık fark rahatlığı, rakibi bir adım öne geçiriyor. Tersten okuyunca da Galatasaray'ın "ya tamam ya devam"ın bir seviye altında öneme sahip bir maça, hem de sahaya adım atar atmaz hafızaların tazeleneceği Kadıköy'de çıkması düşündürüyor.

İşte o nedenle, geçen sene formalite gibi gözüken maçın aslında ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Şampiyon ve güçlü-moralli Galatasaray'ın, sezon sonunu zor getirmiş yorgun, bitkin ve isteksiz bir Fenerbahçe'yi karşısında bulması eşsiz bir fırsattı. Son 13 senenin, Galatasaray için kazanmaya en yakın maçıydı belki de. Üstelik takım da 1-0 öne geçmişti. Fakat beklediğimiz ve umduğumuz olmadı. Takım yokları oynadı. Hiç asılmadı. 1-0 öne geçtiği maçı rakibe hediye etti. Önemli bir eşiği atlama fırsatını tepti. Ondan sonra ise hiç bir şey olmamış gibi saha içinde sevinç gösterisine girişti.

O sevinç hakkında maçtan sonra bir şeyler yazdığımı hatırlıyorum. Burada olmasa da Twitter'da... Konuyu bir kez daha oraya getirmeyeceğim. Ama bu takımın taraftarına bir Kadıköy galibiyeti sözü olduğunu düşünüyorum. Eğer geçen sene, derbi ahlakına uygun bir maç oynasalardı şu an en azından psikolojik olarak  daha rahat olacaktık ve puan farkı dışında düşüneceğimiz herhangi bir durum olmayacaktı. Ama öyle olmadı ve bir sene daha uzayan seri yine bizim en büyük dezavantajımız olarak karşımıza çıkıyor. Durumu bu hale getiren takımın, bu sefer bilinçle sahaya çıkması en büyük arzum ve isteğim.

Maç hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Beklentim tam olarak bu. Kazanmak, kaybetmek, alınan sonucun lige yansıması, puan farkı, Muslera'nın sakatlığı, Mancini'nn kariyeri vs... hepsi işin muhabbet boyutu aslında. Bu takımın son iki senede eksik bıraktığı bir şey var. Üstelik bu eksiklik takımın yetersizliğinden değil gereksiz laubaliliğinden kaynaklandı. Bu maç o yüzden bir telafi maçı. Güzel ve mutlu geçen iki seneyi kusursuz hatırlamak için bir telafi maçı; geçen seneki ukalalığın affı belki de.. Kupaları kaldıran takım bunu başarabilir. Kadıköy'de top oynamayıp saha ortasında sevinen takım ise bunu yapmak zorunda... 


Hiç yorum yok: