Pazartesi, Kasım 25

Bizim Büyük Çaresizliğimiz



Bizim Büyük Çaresizliğimiz, filmi çekilince meşhur olan fark edilen kitaplardan. En azından benim çevremde yankı bulması o sayede olmuştu. Benim çevremdeki insanlar da kitap okumaya az-çok meraklıdır aslında. Ama çoğunluğun ilgisinden sıyrılmış kitap. Ne zaman film çekildi, o zaman böyle bir kitabın varlığından haberdar olduk. Yalan yok...

Ben önce kitabı okudum. Kitap hakkında düşüncelerimi şuraya yazmıştım. Çok etkilenmiştim ve filmi izlemek için büyük bir istek duymuştum. Fakat klasik bir son olarak, kitaptan sonra aynı tadı bulamadık.

Zor bir kitaptı. Filme çevrilmesi de zordu. Zaten bir kitabın filme dönüştürülmesi başlı başına zordu. Bütün bunlara rağmen asıl sıkıntı bu zorluklardan kaynaklanmıyordu sanki. Film çok üstü kapalı kalmıştı. Bir his kitabıydı. Orta yaşa yaklaşan erkeklerin ortak kaygılarının tek bir adam üzerinden satırlara dökülmüş hali. Film bunu yansıtamadı. O hissi veremedi bir türlü. Zaman zaman basit bir aşk hikayesine dönüşmüş, ama çoğu zaman da bundan korkup geri çekilmiş. Kendi içinde kararsız kalmış.

Kitabın benim için en önemli karakterleri filmde yoktu. Hagi ile Cruyff vardı gerçi, o güzeldi. Animal Kingdom da güzeldi.

Oyuncu tercihleri de ilginçti. İlker Aksum tamam; olmuş. Fatih Al, kafamdaki Çetin'e hiç uymuyordu. Kafamdaki Çetin daha silik bir karakterdi sanki. Hatta kafamdaki Çetin, nedense Erdem Akakçe'ydi. Nihal karakterini oynayan Güneş Sayın ise altından hiç kalkamamış. Kitapta acıdığımız, üzüldüğümüz, sevdiğimiz kız tam olarak buydu tip olarak ama filmde şımarık bir kıza dönmüştü sanki.

Film eksik kalmış. Ama gel de eleştir işte. Hem malum trajik nedenlerden ötürü, hem de sırf bize kitabı işaret ettiği için film hakkında kötü konuşmak zor.

Hiç yorum yok: