Çarşamba, Ekim 9

Bizim Büyük Çaresizliğimiz




28 yaşında, hayatının geçiş dönemlerinin birinde, herkes kadar kafası karışmış, geçmişini düşünen, geleceğini merak eden bir adam, hayatın kırılma dönemine ev sahipliği yapan şehirde, terk ettiği ve çok özlediği ailesinin yanında kısa bir tatil yapar; tatilin son gününde ise bir kitap okur.

O adam benim, kitap Bizim Büyük Çaresizliğimiz...

Farklı bir tarza sahip kitap. Okuyucu, anlatanın umrunda değil. En yakın arkadaşına, hatta en yakın arkadaştan daha öte, artık neredeyse kendisi olmuş birine bir şeyler anlatıyor. Neredeyse kıskanacağım. "Neden bana anlatmıyor" küstahlığından sıyrılıyorum ama bu sefer de, "Böyle bir dostluk nasıl mümkün olabilir" sorgusuna takılıyorum. O nedenle ilk sayfalarda büyük zorluk çekiyorum, kitaba ait olmakta, konuya sempati duymakta zorlanıyorum. Ama kitabın hikayesinden öte o hisler ve kaygılar o kadar bizden ki, o kadar ortak ki, bir yerden sonra o zor kısmı kenarda bırakmak çok kolay oluyor.

Benim için bir yaz tatilinden daha fazlası olan Bodrum serüvenimin son gününde okuyunca, kitabın bendeki değeri de arttı. Belki başka bir gün, başka bir ruh halinde okusaydım bu kadar sarsılmazdım. O an, ihtiyacım olan kitap bu muydu, yoksa tam tersi keşke tam da o gün okumasaydım mı demeliyim hala bilmiyorum. Ama, bir daha okumaktan sıkıntı duymayacağım kitabı, yine böyle özel bir zamanda okumak isterim ki; bu da belki 10 senede bir defa denk gelir.

Aslında Nihal falan önemli değil. Mesela Reşit Bey veya Salih Amca benim için daha önemli karakterlerdi. Nihal'in yerine başka biri de olabilirdi ama hayatta Reşit Bey gibi birisini bulmak daha zor. 

"O zamanlar" demişti babam, "Kendimizi bulmakla kadınımızı bulmayı birbirine karıştırıyorduk"

"Küçük bir çocukken birdenbire, ilaçların plastik bir margarin kabında saklayan bir ihtiyar oluveriyorsun. Kendin için, çocukların için, ülken için güzel şeyler ümit ederken, seni biçimlendiren şeyin güzel bir gelecek hayali olduğunu düşünürken, birdenbire kaderinin, güne ayak uyduramamak, gençliğini, geçmişini özlemek ve hızla dönen dünya tarafından hep kenara savrulmak olduğunu görüyorsun"

Gerçekten, Nihal veya  Sevgi veya diğerleri çok önemli değil. daha başka şeyler varlar aslında kafamızın içinde. Bunu çözemediğimiz için çaresiz kalıyoruz çoğu zaman. 160 sayfayı bir anda okuyup sarsılıyoruz ama sonunda yine değişen de olmuyor.

Acaba film nasıl oldu diye merak ettim ve İstanbul'a dönünce filmi de hemen izledim. Onun yazısı daha sonra...


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Filmin üzerine yazacaksan , halı sahadaki formalı resmi kullan