Cuma, Kasım 29

ABV



Şimdi gelip Cihat Akbel güzellemesi yapmayacağım, gerek yok. "Tanırım, iyi çocuktur". Olan olmuş. Bilen bilir. Artık insanlara kendimizi veya arkadaşlarımızı anlatmaktan sıkıldım. Zaten dinlemiyorlar. O yüzden artık karşı tarafın ne kadar aşağılık ve ne kadar ukala olduğunu anlatmak gerekiyor. En azından bu daha kolay. 

Karşı taraf demişken, bu insanların neden "karşı taraf" oluşturduklarını anlamıyordum. Ottan boktan meseleler yüzünden bile bir "karşı taraf" oluşuyordu. Başta; iç içe bulunmamıza neden olan Twitter olmak üzere, birçok mecra sayesinde anladık ki, onların asıl olayı karşıda olmak değilmiş. Onlar sadce yukarıda olmak istiyorlar. Tek amaçları aşağıya bakarak, oradan küçük gördükleri ve saygı bekledikleri insanlarına yapmacık sevgi mesajları yollamak. Ara sıra "duyarlı" rolü oynayarak vicdanlarını rahatlatıyorlar. Bu iyi bir şey, en azından ufak da olsa vicdan sahibi olduklarına hala inanıyoruz. Ama inandırıcılık sıfır. İster siyasetçi ol, ister az ünlü fark etmiyor. Sırça köşkün tadını 15 dakikalığına alan herkes orada kalmak istiyor, bunu korumak için de kendi aralarında çok güzel kenetleniyorlar.

Kenetlenmek güzel de; bugüne kadar kurdukları bütün ezber cümlelerin yıkılmasını ne yapacağız? 

Oluşturdukları muhalif kimlik sayesinde, siyasi iktidara açtıkları kutsal savaşın yolunda kurdukları cümleler, artık sadece gittikleri Fanta festivallerinde yankı bulabilir. Çünkü bundan sonra inandırıcı olamayacaklar. Başbakan, "Twitter bela, oraya kısıtlama getireceğiz" dediklerinde ses çıkaramayacaklar. Veya bundan sonra Youtube'a koyacakları kısa filmlerde veya gazetelerin pazar eklerindeki röportajlarında Gezi ruhunu anlatırken "Sokağın mizahı çok yaratıcıydı, siyaset bunu anlamıyor" diyemeyecekler. İflas ettiniz. Hayatı boyunca orak görmemiş insanlar (çekiş gördüklerini tahmin ediyorum) solculuk oynayınca böyle sonuçlar olabiliyor.

Seneler sonra belki vicdanlarına yenik düşerek özür dilerler, o zaman da en fazla 1999'daki Serdar Ortaç olurlar. Ya da kıvırıp "Ben bir şey  yapmadım, olayı yanlış anlatmışlar bana" derler, o zaman da biz çıkıp "Ulan hepiniz oradaydınız be" deriz. Yani şu dakikadan sonra bu utançtan kurtuluş şansları yok. 

Türkiye'de aydın-sanatçı sıfatıyla geçinen bir avuç insan, bir üniversite öğrencisinin yoktan yere hapis cezası almasına neden oldu. Bu olay tarihe böyle yazılacak. 

Tabi bu insanlar sadece kendi ayaklarına kurşun sıkmadı. Başkalarını da yakmak için ön ayak oldular. İktidarın, 31 Mayıs'tan sonra en çok istediği şey, bu egolu  arkadaşların ortası sayesinde ayağına geldi. Hükümet bu dakikadan sonra golü atıp sosyal medyaya, internete yaptırım uygulayabilir.

Şimdi kısa bir şekilde olayı hatırlayıp, hukukun nasıl yürüyeceğini tahmin edelim; ki yazının bundan sonrası hiçbir hukuk bilgisine dayanmıyor, sadece tahminlerle, akıl yürütmeyle ilerleyecek, tartışmaya açıktır. Ama yukarıdaki satırlar tartışmaya kapalıdır. Bu utanç her daim onlarka beraber anılacak.

Cihat bir cümle yazdı. Devamında bazıları bunu büyüttü, sayısız tweet daha atıldı. Aylin Aslım rahatsız oldu, dava açtı, kazandı. Atılan yüzlerce tweet öncesinde, Cihat'ın kıvılcımı olduğu için Cihat hapis cezasına çarptırıldı.

Biraz daha değiştirelim.

Mesela ben birine "Senin kafana sıçayım" yazdım/dedim. Böyle bir şeyi yapmayacağım, bunun mecaz olduğu az çok bellidir. Ama tartışmamızı duyan herhangi biri gitti o adamın kafasına gerçekten sıçtı. Bu davaya göre, azmettiren, yönlendiren ben oluyorum. Üstelik Cihat'ın olayında gerçekleşen bir eylem bile yok. Buna rağmen ceza var.

O zaman Gezi'ye dönelim. Gezi'den iki yıl önce Mehmet Ali Alabora bir kısa film hazırladı. Gezi Parkı'na giderek çadır kurdu, "başka bir dünya mümkün" dedi. 2 sene sonra, aynı mekanda Gezi Parkı olayları başladı. Ülkenin 80 vilayetinde olay çıktı. Devlet bunu kendisine bir saldırı olarak algıladı. Ama olayların arkasında yönlendiren kimseyi bulamadı. Sadece sosyal medyadan örgütlenen bir hak vardı. 

Şimdi bu davadan yola çıkarak şöyle denilebilir mi?: 

Mehmet Ali Alabora'nın hazırladığı ve internette gösterilen kısa film, kitleleri uyandırdı ve harekete geçirdi. Bu ateş zaman içinde büyüdü, devlete karşı isyan başladı. Milyonlarca insan sokağa çıktı, çatışmalar yaşandı, can kaybı oldu, maddi hasarlar meydana geldi vs... Hemen hemen herkes bir eylem gerçekleştirdi ama bu kadar kişiyi yakalamk mümkün değildi. Fakat bunun arkasındaki kişi Mehmet Ali Alabora'ydı. Her şey onun filmiyle başladı. 

Üstelik zaten bu az çok söylenen bir şeydi. Şimdi hukuksal olarak buna bir zemin hazırlanmış oldu (mu). Aylin Aslım, çok sevgili çapulcu avukatı, arkadaşları bunu sağladı. Sadece Mehmet Ali Alabora değil tabi; mesela Redhack'in attığı her tweet, sen, ben, Facebook'ta ileti paylaşan, Twitter'a foto koyan, "Halkı kışkırtmaya neden olduğu için" artık sakıncalı sayılabilir. 

Aylin Aslım'ın ve arkadaşlarının sarsılmaya ve tartışılmaya tahammülü olmayan egosu, Türkiye'nin yeniden sarsılmasına neden olacak.

Not: Ben Yunus Günçe gibi, kendi başıma gelince "Yüce Türk adaleti" yazacak değilim. Türk adaletinin verdiği kararı mecburen kabul ediyorum ama ilahi adalete daha fazla güveniyorum. İnanıyorum ki, bir zaman gelir ve gün döner, hesap döner... Burada dönmese bile beddualarımı yollarım. Er veya geç bir gün gerçekleşeceğine inanıyorum.

Cihat'ın iddia kuponu hazırlarken çıkardığı Kırık Ayna > Aylin Aslım'ın kariyerindeki bütün şarkıları

Hiç yorum yok: