Pazartesi, Aralık 23

Bitter Moon



Filme büyük saygı duydum. Hem izleyiciyi ekrana kitliyor, bir an bile sıkılmana izin vermiyor; hem de film bittikten sonra kafanda yeni yeni düşünceler oluşuyor. Bunlar güzel şeyler. Ama yine de çok iyi film diyemem.

Çünkü bir filmle bağ kurabilmem için karakterlerle kendi aramda ortak özellikler yakalamam lazım. Bu filmde zor. Roman Polanski adeta Batı'nın ahlaksızlığını anlatmış Bu sadece cinsellik ile alakalı değil. Bencil bakış açıları, sadece şehvetle beslenen ilişkiler, sadakatsizlik, kin, intikam, gaddarlık.... Bunlar güzel şeyler değil.

Paris'te geçen tutuklu bir aşkın, bir gemide anlatımı. Filmin kısa özeti bu. Benim kafama takılan, acaba gemi bir olguyu temsil ediyor mu, bir metafor mu; yoksa sadece güzel bir tesadüf mü? 

4 farklı karakter, iki farklı ilişki. Sonra dallanıp budaklanıyor, iç içe giriyor, karışıyor. Sonuç olarak bize ne anlatılıyor; herkes sadakatsiz ve bencildir, önemli olan bunu gösterebilecek-yaşayabilecek cesaretin ve yeteneğin var mı?

 Tam bir batı toplumu işte.

Zaten filmdeki tek doğruluğu, nedendir bilinmez, bir Hintli adam temsil etmeye çalışıyor. Üstelik "normal" bir ilişkisi de yok. Eşi yok ve ufak kızıyla yaşıyor. Sağlıklı bir aile ortamına sahip olamasa da "aile" kavramından en fazla verimi o alıyor. Doğu'nun ahlak yapısı veya belki de bazı şeylere müsade etmeyen ahlakçı yapısı....

 Emmanuel Seigner'in müthiş cazibesi olmasa belki bir şeyler eksik kalırdı, itiraf etmek lazım. Zaten kendisini son dönemde iki kere izledim. İki farklı dönemdeki filmleri, biri genç ve baştan çıkarıcı olduğu 1992 yapımı bu film, diğeri yirmi sene sonra daha olgun ama hala kafa çelebilecek bir güzellikte olduğı 2012 yapımı Dans La Masion filmi. Sonuçta her haliyle, standart oyunculuğjna rağmen filmi izlettiriyor.

Ama tabi filmin en muhteşem oyuncusunun Peter Coyote olduğunu eklemek lazım.

Benim filmim değil, benim hikayem değil, benim meselem değil, benim karakterlerim değil. Buna rağmen heyecanla izledim. Saygı duydum. Gene olsa yine bakarım. 

Süt sahnesi de filmi alıp çok başka yere koydu.

- Sana bir iyi haberim bir de kötü haberim var. Artık yürüyemeyeceksin
- İyi haber ne?
- Bu iyi haber. Kötü haber artık sana ben bakacağım.


Hiç yorum yok: