Böyle maçların güzellemesini çok yaptım. Hala da yapıyorum. Ama bu blogda bu tarz yazıların misyonu doldu. En azından bu maç için değil. Çünkü çok değişik bir maç yaşadık. Ve aslında sonu yine bir güzellemeye bağlanacak. Berbat bir futbol ve insanın içine işleyen soğuğa rağmen yine de çıkarken "İyi ki gelmişim" diyebiliyorum. Uzun seneler sonra bile insanlara anlatabileceğim bir maç oldu.
Tabi sahadaki futbolcular için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Konuk takımın futbolcuları belki bizler gibi unutamayacak bu maçı, çocuklarına Galatasaray'ı nasıl ellerinden kaçırdıklarını buruk ama gururlu bir şekilde anlatabilecek. Ama Galatasaray'ın oyuncuları, bu maçtan kimseye bahsedemeyecekler. Zaten artık eski dönemler gibi değil, unutulması kolay değil. İnternet, youtube, akıllı telefonlar; bu maçı kolay kolay hafızalardan silmek, unutturmak mümkün olmayacak.
Hiç altyapı seçmesi izlediniz mi? Hala aynı mı bilmiyorum ama biz çocukken çok acayip ve korkutucuydu. Onlarca çocuk heyecenla sahada koşar. Kendilerini göstermek için didinir, hatta biraz bencil oynayıp şova kaçmaya çalışırlar. Hepsi kendini forvet veya 10 numara olarak görür. Fakat eğer bu çalımcı çocuklar çok çok yetenekli değilse kadroya giremez, seçilen çocuk, her zaman pasa yatkın olan, diğerlerinden farkı olan, farklı duran olur.
Bu maçın havası da öyleydi. 11 tane futbolcu sahada resmen önümüzdeki sene takımda kalabilmeyi garantilemek için sahaya çıkmıştı. Üstelik aslında hepsi birbirinin rakibi gibiydi. Aydın, Bruma, Amrabat, Engin ve Emre Çolak; doğrudan "Kim Gitsin" yarışması düzenleyebilecek bir beşli. Aynı şekilde Hakan-Ceyhun-Dany üçlüsü de... Belki de bu "seçme"yi sağlıklı ve adil hale getirme çabası, Mancini'nin 90 dakika boyunca oyuncu değiştirmemesine neden olmuş olabilir. Daha mantıklı bir açıklama bulmak zor. Ama işin acı boyutu, bu hissiyatı sahadaki oyuncuların beslememiş olmamasıydı. Kaşar topçular Gökhan Zan ve Hakan Balta olayın ciddiyetinin biraz daha farkındaydı sanki. Ama geri kalanı, sanki Türkiye Kupası maçında oynama fırsatı bulan yedek topçu değil de formayı kapan yıldız adayı topçu görünümündeydi. Yine de bütün bu isteksizliğe rağmen işler yolunda gitti ve devre 2-0 sona erdi.
Uzun senelerdir bu tip kupa maçlarında çok hüsran yaşadık. Daha geçen seneki 1461 Trabzon yenilgisi çok taze. 2-0 olunca en azından bu maçı kazasız belasız atlattığımızı düşündük. Ama Türk futbolundaki Gaziantep BB Spor gerçeğini çoğu kişi ilk defa gördü.
Yıllardır aynı istikrarı koruyan, yabancı oyuncu transferine bile sıcak bakmayan, kadroyu bozmayan, oyun stilini dğiştirmeyen Gaziantep BB Spor, her zaman taş gibi bir takım olmuştur. PTT 1.Lig'in en sert ve en sağlam savunma yapan takımlarından biridir. Üst lige çıkmanın yanına bile yaklaşamaz çünkü hedef maçları koparamaz. Buna rağmen birçok şampiyonluk adayına çelme takar ve artık bu çelmeler sürpriz olmaktan çıkmıştır. Bunu da en iyi Karşıyaka, Boluspor gibi senelerdir bu ligde takılıp kalan güçlü camialar bilir. Ve soru tam bu esnada karşımıza çıkar: Acaba Mancini daha önce hiç PTT 1.Lig maçı izledi mi? Veya Tugay Kerimoğlu ona, bu ligin (1.Lig) dinamiklerinden ve takımlarından bahsetti mi? Eğer bahsettiyse Galatasaray'ın santrforsuz ve birbirine benzeyen oyunculardan kurulu bir 11'le çıkmasının bir açıklaması olmalı... Hızlı, yumuşak ve boş alan arayan oyuncuların, açık vermeyen ve berabere hareket etmeyi bilen sert savunmaya karşı etkisiz kalacağını görebilmek için rakibi incelemek gerekiyordu. Ama sorun değil, böyle hataları diğer hocalar da yapmıştı. Geçen sene Fatih Terim de yaptı. Başka hocalar da. Mancini'nin şansı, böyle acı bir tecrübeden gülerek çıkmış olması...
İnatçı Gaziantep BB Spor, maçı 2-2'ye çevirmeyi başardı. Maçın yıldızı olan Serdar Deliktaş, yıllardır alt tarafın en çok gol atan isimlerinden biriydi. Onu ilk defa böyle düzgün bir zemin ve modern bir stadyumda oynarken izledim. Kalitesini böyle bir ortamda bir tık daha arttırdı. En sonunda golünü de attı ve takımının maça ortak olmasına neden oldu.
Uzatma dakikaları ve penaltılar aslında sadece tur atlayan takımı belirledi. Çünkü elenen Gaziantep BB Spor maçı kazanmış sayılabilirdi ve mutluydu. Galatasaraylı futbolcular, o maçı artık 5-2 bile kazansa en az yarım saat daha soğukta kalacak taraftarını memnun edemez, kendilerini de aklayamazdı. Olmadı zaten. Maçın her uzayan dakikası, kaçan penaltılar bile, tribünlerin sinirlerini bozmaya yetti. Ufuk'un kurtardığı son penaltıdan sonra 5 saniyelik kısa ve toplu bir sevinç sonrası ıslıkların yükselmesi bunun en büyük işareti. Kazanmak rahatllttı ama kimseyi de tatmin etmedi.
Bu maçtan çok hikaye çıkardı. Engin Baytar, Yiğit Gökoğlan, Sabri, Umut, Galatasaray altyapısından çıkıp eski takımını turdan etmeye çok yaklaşan kaptan Cihan Can, yukarıda bahsettiğimiz Serdar.. Ama hiçbr bireysel hikaye, son iki seneyi 4 kupa ile kapatan takımın bu kadar kısa sürede dibe çakılmasından daha ilginç bir hikayeye neden olamaz. Çok ilginç bir maçtı. O yüzden böyle bir mücadeleyi tribünden izlediğim için kendimi şanslı sayıyorum. Ve aslında keyif aldığımı da itiraf ediyorum. Gaziantep BB Spor'un turu hak ettiğine inanıyorum. "Hasan Özer hoca taş gibi bir takım yaratmış".
Ve aslında içimdeki en derin düşünceyi açığa vurmam gerekirse, bu tip maçların keyfi Ali Sami Yen'de çok daha başkaydı....
1 yorum:
seçmelerde birbirini tanımayan oyuncular birarada olduğundan doğal olarak bireysel takılırlar.dün geceki 11 de ilk kez bir arada olduğundan benzer durum ortaya çıkmış olabilir :)
Yorum Gönder