Perşembe, Aralık 26

September 11



Düşünce çok güzel. Geneli düşündüğümüzde; 11 Eylül'ü anlatan 11 dakikalık 11 farklı ülkeden 11 kısa film fikri, projede yer alan bütün filmlerin toplamından daha dahiyane...

Yine geneli ele alırsak; 11x11 dakika sonra hissettiğim; ABD'nin 11 Eylül üzerinden kendini çok fazla mağdur gösterdiği ama aslında bütün dünyanın bundan önce benzer acıları yaşadığı, hatta buna neden olanın  da ABD politikaları olduğu hatırlatıldı. Şimdi filmi izleyen adam "Baba biz bunu biliyoruz zaten" derse, filmin sarması mümkün oluyor.

Çok önemli bir olay yaşanmış, ölen insanlar var, dünya tarihi değişmiş sen bunun filmini yapmak istemişsin ve verdiğin mesaj - ki mesaj verme kaygın olması zaten çok kötü- "biz bunun benzerlerini yaşadık,bizim acımız daha büyük, hatta siz neden oldunuz" cümlesiyse, hem projeyi hem de kendini de değersizleştirmiş oluyorsun.

Ken Loach'un filmini sırf bu yüzden beğenmedim. Üstelik bütün film sadece bir mektuptan ibaret olunca, adam kolaya kaçmış gibi geliyor. Oysa belki Şili'nin 11 Eylül'ü başlı başına ve başka bir projede muhteşem bir film olabilirdi. O konuyu bu projeye bu kadar basit bir şekilde sokmak hoş olmamış.

İsrailli Amos Gitai'nin filmi de aynı vurguyu vermeye çalışmış. Burada en azından bir hikaye, bir "film" var, ama yine de "Siz mağdursanız biz daha çok mağduruz" edebiyatı hoşuma gitmedi.Bir de sürekli bağıran çağıran insanların, tek çekime girip çıkmaları konsantrasyon bozdu.

Samira Makhmalbaf'ın filmi de aynı yolun yolcusu ama en azından küçük çocukların başarılı oyunculukları filmi biraz olsun kotarıyor.

Mısırlı Yusuf Şahin'in filmi çok ilginçti. Bu projenin filmi değildi. Aynı mesaj kaygıları, filmi çok kötü bir hale getirmiş. Ama kullanılan bazı cümleler oldukça önemliydi. Belki de Yusuf Şahin, sırf o cümleleri kullanabilmek için kendini feda edip böyle başarısız bir filme imza attı. Emin değilim. Aslında bu bakımdan Ken Loach ile paralellik kurabiliriz. 11 dakikada söyleyebileceğim kadar vurucu cümle söyleyeyim, film boktan olsa da olur. Bir yönetmen için oldukça ideallist ve saygı uyandırıcı bir düşünce.Riskli. Ama  yine de bu projenin filmi değildi bence. Ama niyet tartışmalarında da yönetmene haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Kendi çelişkilerini de yansıtmış ve bence objektif davranmış. Toprağı bol olsun.

İlginç olan aynı ana fikirden yola çıkan Bosnalı genç yönetmen Danis Tanoviç'in filmi beni çok daha etkiledi. En azından oradan yayılan "acılar paylaşılır" mesajı, üstelik Bosna gibi bir ülkeden çıkınca insanlığa dair bir umut ışığı görmemi sağladı.

İnarritu ve Imamura'nın filmlerine yorum yapmıyorum. Bu tarz 1-2 film bekliyordum zaten, o yüzden eleştirmiyorum, denemişler. Beni etkilemediler. Ama 11 filmin de bana hitap etmesini beklemek haksızlık olurdu. Değişik şeyler denemişler.

Claude Lelouch filmi tam bir Fransız filmi. Adamlar burada bile aşk-terketme-varoluş falan sorgulamışlar, 11 dakikaya bunu sığdırmışlar. Notum çok düşük.

Mira Nair'in filmi çok önemliydi. "Mesaj kaygısı" rahatsızlığımdan yola çıkınca bu filme de soğuk bakmam gerekebilirdi ama öyle olmadı. 11 Eylül sonrası veya dünyada çok değişik baka olaylarda, gereksiz bir linç kültürü, gereksiz bir hayatı zindan etme tutkusu. Böyle bir projede olması gereken filmdi. Mesaj kaygısı var belki ama acılar yarışmıyor en azından.

Sean Penn filmi, uzun metrajlı bir film olsa sıkıntıdan kusardım herhalde. Bu projede başka filmler olsaydı yine beğenmezdim. Ama çıta çok farklı bir yere düşünce, filmin güzelliği ortaya çıktı. Mesaj kaygısı taşımadan, insana yönelen bir film. Üstelik bunu ABD'li bir adam yapıyor. Saygı uyandırcı. Gerçi filmi daha önce Emre Altuğ klibinden izlemiştik ama orjinalini görünce bir kez daha etkilendik.

Bu kadar dramın olduğu bir yerde Idrissa Ouedraogo'nun filmi biraz hafif kaçmış diyen olabilir. Hak veririm. Ama güzeldi be abi. Keşke bu güzel fikri bu projeye dahil etmeden uzun metrajlı bir filmini çekseydi. Usame Bin Ladin'i yakalamaya çalışan 4-5 tane çocuk hikayesi dünyanın bütün şehirlerindeki festivallerden ödül alırdı. Yazık olmuş.

Güzel bir projenin vasata dönüşmüş hali. Yine de seneler sonra açıp izlenmesi gereken bir film. 11 Eylül belki de tüm dünyada böyle yaşandı diyerek nesiller sonrasına bırakılacak bir belge, hatta kurgulanmış bir belgesel.

Aslında bu filmde bir Türk yönetmen de olabilirdi, 11 Eylül, Galatasaray-Lazio maçı, Doğu-Batı, tezahüratlar... Güzel bir film çıkabilirdi...



1 yorum:

HotSauce21 dedi ki...

Yorumladığın Semptember 11 filmini izlemedim ama USA menşeeli olduğundan ne şekilde gösterilmeye çalışıldığını az çok tahmin edebiliyorum.

Daha çok kişinin gerçekleri öğrenebilmesi için;

http://michaelsikkofield.blogspot.com/2012/03/11-eylul-2001-ve-kandrlan-6-milyar.html

http://michaelsikkofield.blogspot.com/2012/03/11-eylul-2001-ve-kandrlan-6-milyar_29.html