Aslında her şey hakem kararıyla başladı...
Oyundan alınırken formasını çıkaran Didier Drogba, o anda sarı kart görseydi belki de tartışmalar bu kadar uzun sürmeyecekti. Ya da şimdi tekrar düşündüm de; yine konuşulurdu.
Gündemi takip ediyorsanız, olayı biliyorsunuzdur. O yüzden anlatmaya gerek yok. Hemen düşüncemi yazıyorum. Birincisi, forma altı özgürlüğü artık serbest bırakılmalı. Futbolu yöneten sponsor firmaların dayatması yüzünden böyle saçmalıklar her zaman yaşanacak. Sürekli buna benzer olayları tartışacağız. O yüzden en kısa çözüm, ifade özgürlüğünün futbolcular için de serbest bırakılması. Gerçi FIFA ve diğer kurumlar bu tür fikir ve sesleri dikkate almadığı için, bizim için suya yazı yazmak gibi bir durum söz konusu.
O yüzden ikinci aşamaya geçelim. Bir kural var. Bunu değiştirmek mümkün değilse bu kuralla yaşamak ve bu kuralı adil bir şekilde uygulamak lazım. Haliyle ben kurallar gereği Drogba'nın (Eboue'nin değil) ceza almasına karşı çıkmayacağım.
Mandela dünyanın en iyi adamı olabilir. Onu anmak, ondan ilham aldığını söyleyen Drogba'nın en büyük hakkı. Ama bunun standartını tutturmak mümkün değil. Başka bir futbolcu benzer bir tişörtü başka figürler için hazırlayabilir mi? Bir yerde Usame Bin Ladin yazılmış, çok uç olmaya gerek yok Türkiye'den gidelim...
Deniz Gezmiş, Sedat Peker, Abdullah Çatlı, Erdal Eren, Salih Mirzabeyoğlu,
Bu isimlerden hangisine tişört basmak ceza gerektirmez? Bazı arkadaşlarıma sordum; "Deniz Gezmiş ve Erdal Eren için ceza gerekmez diğerleri için ceza gerekir" dediler. Somut bir neden yok. Hepsi hapis yattı, hepsi yasalar önünde suçlu bulundu. Önemli olan toplum vicdanı mı, yoksa sizin idolleriniz mi? Mandela tişörtüne yaptırım uygulanmasına karşı çıkanların çoğu aynı şeyi Salih Mirzabeyoğlu için dile getirmeyecektir. O nedenle bir standart uygulanması lazım. Bu da kökten yasak demektir. İster yeni doğan çocuğun olsun ister siyasi bir lider. Formanın içinde kim varsa cezasını görmek zorundasın. Tabi bunun cezası sadece sarı kart olmalı. PFDK'nın maç oynamama cezası vermesi büyük saçmalık olurdu.
Hassas konuların başınızı ağrıtmaması için tel bir seçenek var: Kuralların eşit olarak uygulanması... "Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz" diyenleri izleyerek büyüyen bir toplumun tolerans isteğine de anlam vermiyor değiliz..
Yeri gelmişken "Yüce Atatürk" olayından da bahsetmek lazım. Benzer şeyleri düşünüyorumç Maçın gözlemcisi veya yetkilisi her kimse ondan izin alınması gerekiyor. Tişörtlerde yazanın pek bir önemi yok. İşin o kısmı teferruat. Yasalar, kurallar; teferruatlara takılmamız için konulmuştur. Verilecek veya verilmeyecek cezaları olaylar yaşandıktan sonra tartışacaksak zaten kural koymaya gerek yoktur.
Ote yandan bu iki olayda da beni en çok Suat Kılıç şaşırttı. İki sefer TFF'yı resmen taca attı. TFF ise bundan kendine pay çıkarıp biat ettiği yere hizmet etmeye devam etti. Yani aslında; ortada kural yok. Olay var, toplum tepkisi var, iktidarın mesajı var, ardından da uygulama var. Yani hiç bir şey yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder