Türkiye'de en büyük problemlerden biri doğru kavramları ve anlamları kullanamamak. "Bunun neresi büyük problem?" diye sorabilirsiniz. Bu bir problem, zira devamında birbirimizi anlamama sorunu doğuyor. Bu da herhalde ülkedeki en büyük problemleri yaratıyordur.
Mesela sosyal hayatta sık sık yanlış konuşan (fikir olarak değil anlam olarak) kişilere rastlarız. Kelimeyi, kavramı yanlış kullanır ve kullandığı yanlışı, üzerine basa basa vurgular. Ayrıca kendini de yanlış ifade eder. Uyarıp, doğrusunu söylediğiniz zaman da "Ya boşver, herkes anlıyor beni zaten" der. Yani, sohbetin ve diyaloğun devam etmesinin 'anlamak' ve 'anlaşılmak' için yeterli olduğunu düşünüyoruz. Oysa hiç öyle değil. Belki de (hatta kesinlikle) birbirimizi anlamıyoruz.
Neyse; bu girişi geride bırakalım. Esas konumuza gelelim. Esas konumuz, yukarıdaki girişle biraz bağlantılı olsa da çok da iç içe mesele değil. Ben sadece öncesinde biraz içimi dökmek istedim. Fakat bir yanlış anlaşılmadan bahsetmek gerek.
Beşiktaş - Karagümrük maçından sonra Sergen Yalçın'ın serzenişleri gündeme damga vurdu. Dördüncü hakemin, oyuncu değiştirirken sahaya yerli oyuncu sokmak zorunda olduklarını söyledi. Eğer Yalçın'ın dediği doğruysa, hakem kuralı bilmiyor demektir. Bu da zaten başlı başına bir skandal. Fakat bu MHK'nin konusu olsun. Zira kuralı kimse bilmiyor. Ya da bilen de doğru kavramlarla anlatmıyor. Dün akşam yaşananların sebebi, aslında benim ilk iki paragrafta anlattığım toplumsal problemle alakalı.
Bu sezon yürürlüğe giren yeni yabancı kuralı 8+3 olarak açıklandı. Daha doğrusu öyle açıklanmadı ama kamuoyunda kabul gören tanım buydu.
Peki nedir bu 8+3? Yani kulüpler 14 yabancı oyuncu ile sözleşme imzalayabilecek ama sahada sekiz yabancı oyuncu bulundurabilecek. Peki üç ne? O da sahadaki yerli oyuncu sayısı. E zaten bir takım sahada 11 oyuncu bulundurmuyor mu? Yani sekiz yabancı sahada olacaksa, geri kalan oyuncu sayısının 3 olması normal değil mi? Bu neden bir kural olsun veya kuralda ayrıca belirtilsin?
Türkiye'nin son 25 yılda defalarca değişen yabanı kuralı, ilk olarak 1996-97 sezonunda + ile tanıştı. Özellikle Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak Fenerbahçe'nin baskısıyla, yabancı sayısı üçten dörde çıkarıldı. Fakat ilk 11'de sadece üç yabancı oyuncu bulundurabilecekti. Bu arada Fenerbahçe Başkanı Ali Şen'in isteği daha fazla yabancıydı. Çıka çıka +1 geldi. Yani 3+1 oldu.
2000-01'deki 5+1'i de unutmamak lazım. Mantık aynıydı. Fakat bu mantığı ıskalayan Fenerbahçe teknik heyeti, Beşiktaş derbisinde aynı anda altı yabancı oyuncuyu sahaya sürünce hükmen mağlup olmuştu.
Artıların en ucubesi 2013'te gelen 6+0+4'tü. 10 yabancı ile sözleşme imzalamak mümkündü. Fakat ilk 18'de altı yabancı oyuncu bulunabiliyordu. 4 yabancı oyuncu ise tribüne çıkmak zorundaydı. 6+4 denilse, bu sefer geçmişteki örneklerden dolayı dört oyuncunun kulübede olacağı düşünülebilirdi. O nedenle 6+0+4'te karar kılındı. Bu arada tribünde oturtma daha önceki yıllarda da uygulanmıştı ama arada 0 olunca iş trajikomik bir hal aldı.
Peki o zaman niye şimdi 8+3 diyoruz? Gerçekten bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum. Oysa matematik belli. 8+6 bu kuralın gerçek rakamları. 8+3 demek, 11 yabancı oyuncu bulundurmak ve üçünü kulübede oturtmak demek.
Sanırım 8+3 denmesinin sebebi, son beş yılda yaşanan çatışmadan kaynaklanıyor. Malum, 14 yabancılı dönemde ülkece ikiye bölündük. Her türlü görüş ve fikir, insanları belirli kamplara soktu. Ya yabancı oyuncudan yana olacaksınız, ya yerli oyuncudan. Yabancı oyuncu ve yerli oyuncu kavramları bir çatışmayı simgelemeye başladı. Sanırım bu yüzden kuralı adlandırırken de bu çatışmayı ister istemez vurgulamak işin doğalına dönüşüyor.
8+3 yani, "8 bizden 3 sizden" veya "8 sizden 3 bizden" der gibi.
Bitirirken, bir kez daha doğrusunu yazalım o zaman; 8+6... Seneye 7+5, sonra 6+4...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder