1980 sonrası durgun Yeşilçam'ın dikkate değer filmlerinden...
Esasında öykü çok yabancı değil. İki genç birbirini çok sever ama beklenmedik bir şekilde ayrılırlar. Kadın pavyon şarkıcısı olur, erkek zengin. Yıllar sonra da yolları kesişir.
Bu tip filmlerin çoğunda topluma verilmek istenen mesaj, erkeğini kaybeden kadının kötü yola düşmesidir. Yeşilçam sıklıkla bunun üzerine kurmuştur öykülerini. Sinema salonlarının müdavimi olan kadınlara, "Sakın ailenizi kaybetmeyin, yoksa sonunuz böyle olur" mesajı verilir.
Bunların önemli bir kısmı 1980 öncesindedir. 1980 sonrasında ise bu misyonu, aileye (ebeveynlere) başkaldıran ve eroin tuzağına düşen genç kızlar alır.
Seni Seviyorum, 1980 sonrası olmasına rağmen 'pavyon'u işler. Fakat yönetmen koltuğunda oturan Atıf Yılmaz ve senaryoyu kaleme alan Macit Koper, daha farklı bir kadın portesi çizmek ister. Fakat sanırım pek başarılı olamazlar. Yine de emeklerine sağlık...
Türkan Şoray'ın canlandırdığı Selma karakteri, verdiği kararlardan pişmanlık duyan değil daha çok başına gelenleri kabullenen ve seçimlerinin arkasında duran biridir. Yıllar sonra tesadüf eseri karşılaştığı eski aşkı Murat ise (Cihan Ünal), namusuna, gururuna boyun eğerek hareket eden bir erkek değil, tam tersi kendi hatalarını affettirmek isteyen biridir. Yani pişmanlık duygusu kadından erkeğe, affedici olma rolü erkekten kadına geçmiştir.
Yine de film, elindeki 'devrimci' olma kozunu oynama konusunda ürkek davranır. Filmin ikinci yarısından sonra hikaye klasikleşir. Karakterler sıradanlaşır. Öte yandan benim düşünceme göre Türkan Şoray da "pavyonda yaşam mücadelesi veren güçlü kadın karakter" rolüne pek uygun değildir. Şoray'ın karakteri iki ayrı isimde can bulur. Eski hayatında Selma, pavyonda Aygül'dür. Şoray, Selma olduğu zamanlarda güçlü bir oyunculuk çizmekte zorlanmazken, Aygül olduğunda yerini yadırgayan bir sırça köşk prensesine dönüşür. Oysa Aygül, tüm acılarına rağmen pavyonda olmayı yadırgamayan bir kadındır.
Şoray dışındaki diğer oyuncular ise enfestir. Cihan Ünal, sinemada çoğu zaman bekleneni veremez ama burada fena değildir. Yan roller ise harikadır. Erdal Özyağcılar'a zaten hayranız. Adaşı Erdal Tosun'dan Serra Yılmaz'a kadar çok değerli isimler kadroda. Filmin yıldızı ise benim değerlendirmeme göre Sevdağ Ferdağ olur.
Başroller biraz sönük kalıyor ama Ünal&Şoray aşkı da bu filmle başlamış. Burada tanışmışlar. Film İstanbul, Bodrum ve İskenderun'da çekilmiş. Hangi sahnede nerede, çözmek kolay değil ama Bodrum sandığım sahneler güzel olmuş. Pozitif ayrımcılık tabi ki, belki de İskenderun'dur oralar...
Filmin bir de sonu var. Mutlu son görmek isteyenler yanılır. Fakat o mutsuz son da çok güçlü işlenememiş. Seyircinin hissettiği, çözemediği bir belirsizlik ve kopukluk var.
Özetle çok iyi yazıldığını tahmin ettiğim senaryo, belki de biraz gişe kaygılarıyla çekimlerde kuşa dönmüş. Yine de Yeşilçam'a ilgi duyanlar için izlenmeye değer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder