A Fish Called Wanda, arkadaş çevremde çok popüler bir film olmasına rağmen bana yıllar boyunca uğramadı. Neredeyse izlemeden izlemiş kadar olduğum filmlerden biriydi. Böyle çok fazla içerik bilgisin maruz kaldığım filmleri izlediğimde çok keyif alamayacağımı ve sıkılacağımı düşünürüm. Artık bundan dolayı mı yoksa popüler olan filmlere ulaşmanın kolaylığının yarattığı tembellikten mi bilinmez ama 2020'lere kadar beklemiş oldum.
En azından korktuğum başıma gelmedi. Konusunu az çok bilmeme rağmen keyifle izledim. 1988 yapımı olmasına rağmen (Ben onu da en azından 1990'ların sonu sanıyordum) eskimeyecek ve her kuşağın ilgisini çekecek bir film olduğunu düşünüyorum.
İngiliz komedilerinin kendine has bir yapısı vardır. Hatta bu nedenle kimileri, o gruptaki ürünleri sevmez ve soğuk bulur. İlginç olan İngiliz komedisinin tarzını barındıran film, muhaliflere bile kendini beğendirecek kalitede bir mizaha sahip.
Filmin yıldızı tabi ki Kevin Kline. Filmdeki performansı sayesinde Oscar'da yardımcı oyuncu ödülünü kazanmış. Herhalde kariyerini ileriye atan andır. Zira daha sonra bu seviyelere çıktığını pek göremedik ama ismini her zaman duyduk. Kline filmde müthiştir ama diğer oyuncular da çok iyidir. Jamie Lee Curtis, John Cleese ve Michael Plain filmi sırtlayan isimler.
Tabi sırtlamak konusunda John Cleese'in yeri ayrı. Ünlü mizahçı sadece oynamıyor, yazıyor ve yönetiyor da...
Konu çok orijinal sayılmaz. Bir elmas hırsızlığı sonrasında, çete üyeleri birbirine kazık atmaya ve ganimetin tek başına sahibi olmaya çalışır. Yeşilçam'da bile sıkça gördüğümüz bir konu. Belki de o yüzden, çocukluktan kalan sempati nedeniyle bu tarz filmlerden hiç sıkılmıyorum. Ama yine de A Fish Called Wanda türünün avantajını kullanmış bir film değil. Öyle olsa sadece benim gibilerin ilgisini çekerdi.
Zaten önemli olan konunun farklılığı değil, nasıl işlendiğidir. Burada da çok leziz bir şekilde işleniyor. Biraz mizah, biraz aksiyon, bolca diyaloglar...
Bugünlerde dahi birçok sinema dergisi ve internet sitesi halen A Fish Called Wanda hakkında makaleler yazıyor, sözlü tarih dosyaları hazırlıyor. Bu da beğeninin ve saygının göstergesi. Dünyanın en iyi filmlerinden biri değil ama kesinlikle özel bir yeri olan özel filmlerden biri.
"Aslında kahkaha attırmıyor ama insanı güldürüyor" cümlesini kullanabilirdim ama Ole Bentzen yaşasaydı bize karşı çıkardı. Danimarkalı bir doktor olan Bentzen, filmi izlerken gülmekten ölmüş. Kline'n burna patates soktuğu sahnede (ki filmin en az komik olan noktalarından) kalp krizi geçiren Bentzen, birkaç dakika içinde hayata veda etmiş. Herhalde film bu özelliğiyle sinema tarihinde ayrı bir yere geçiyordur.
Yani sinema tarihinde pek çok açıdan kendine ayrı bir yer ayırmış bir film. Geç izledik ama değdi. Beklentimizi yüksek tutmamıza rağmen onu da karşıladı. Filmi izlemeyi çok beklettik ama ömrümüz yetti. Filmi bitirdiğimizde de hayattaydık. Daha ne olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder