Perşembe, Mart 30

İnceciler

Muharrem İnce, konuşulmaya ve konuşmaya devam ediyor. Üzerinde çok durulacak bir konu olmaması gerekirdi ama o zaten böyle şeylere teşne. Bir de ne olursa olsun, seçimin ve dolayısıyla ülkenin kaderi İnce'nin alabileceği az biraz oyla bile şekillenebilir. O nedenle gündemde olması gayet doğal.

Oysa aslında kendisi bir ay öncesine kadar gündemde değildi. 2018'deki fiyaskodan beri kendini ifade etmekte zorlanıyordu. Kimseyi ikna edemiyordu. Onun savunmalarını defalarca dinlemek zorunda kalmış ve çoğunda da kendisine hak vermiştim. Fakat halkın; en azından muhalif kesimin büyük bir kısmı kendisiyle aynı şekilde düşünmüyordu. İnsanları ikna edip de bir sonraki aşamaya (başka konulardan bahsetmeye) geçemiyordu.

Daha eylül ayında bile; yani bundan 6 ay önce ve 2018'den 4 sene sonra, katıldığı Babala TV'de gençlerin esas meselesi bu olmuştu. Ben, Muharrem İnce'nin gelecek planlarını, düşüncelerini, kadrolarını merak ettiğim için açmıştım ama yayın başladıktan yarım saat sonra halen 2018'de kalındığı için, biraz İnce'ye çokça da stüdyodaki gençlere kızarak telefonu kapatmıştım.

Bugün ise İnce'nın destekçilerinin büyük bir kısmı gençlerden oluşuyor. Gerçi konuyla alakalı çok güçlü verilerimiz de yok. Muharrem İnce ne kadar oy alır, bu oyların ne kadar gençlerden, ne kadarı CHP'den ne kadarı sağ seçmenden pek bilgimiz yok. Fakat gözlemlerimiz var.

Öncelikle İnce'nin düşük bir oy alacağından eminiz. Kendisi yüzde 30'lardan bahsederken, şimdi yüzde 15'lere düştü. Üstelik tahmini oyu bile bir hafta içinde değişti. Bu oy oranlarını bizlerle paylaşırken kaynağının, rakip partilere gelen anketler olduğunu söyledi. Oysa hiçbir anket (ısmarlama veya sahici) sonucunun iki haftada bu derece değişeceğini sanmıyoruz. İnce'nin eline ulaşanlar o nedenle merak konusu. Gerçi HDP'nin aday çıkaracağını düşünerek strateji geliştirmiş ve ikinci tura kalma hayalleri kurmuş için bu gel-gitler pek de şaşılası değil.

Fakat bu gelgitli adamın, yüzde 2 de alsa yüzde 6 da alsa, olsun olsun bir şekilde yüzde 10 da alsa seçimin kaderini değiştireceği aşikar. Hatta o yüzde 10'un dahi çıkardığı tantanaya bakarak ne kadar düşük olduğu ortada. Fakat kendisi bunu seçim zaferi olarak görebilir. Zira için ucunda CHP'ye ve Kemal Kılıçdaroğlu'na seçim kaybettirmek var. Kemal Kılıçdaroğlu'nun siyasi kariyerini bitirmek onun içini ferahlatır. O nedenle kendi siyasi kariyerinin bitmesini de göze alabilir. Benzer durumlar yüzde 6, yüzde 2 gibi oranlar için de geçerli ama o zaman yaşayacağı hayal kırıklığı, Kemal Bey'in yenilmesini gölgeleyebilir. Ve hatta belki Kemal Bey'in yenilmesine de yetmeyebilir.

Peki kimler oluşturuyor bu adını koyamadığımız ufak yüzdeyi? Aslında her şey 1 Mart günü başladı. Meral Akşener'in masayı dağıtmasıyla... Yani henüz bir ay bile olmadı. Bir ay önce Muharrem İnce yine adaydı ama ne adı geçen, ne de seçim kaybettirmeye gücü olan bir adaydı. Sadece ortalarda dolanan bir karikatürdü. Çok fazla öne çıkamadığı için de çok fazla ciddiye alınmayan, hatta 'İlla bir yerde vazgeçer" denilen biriydi.

Fakat önce Akşener masayı dağıttı. Sıtma ve ölüm arasında tercih yapmayacağı için geri dönmesi mümkün değildi. Çok güvendiği İmamoğlu ve Yavaş da peşinden gelmemişti. "Kazanacak aday" diye tutturup adaysız kalmıştı. Neredeyse Ersan Şen'e sığınacaktı. İşte o günler Muharrem İnce bir kapı olmuştu. Hatta biz de Akşener'i "Kazanacak aday dedikten sonra, son seçimi kaybeden adayın yanında tavır alırsa" diyerek eleştirmiştik. Akşener, İnce ile bile kazanamayacağını anlayınca masaya geri döndü ama o hafta sonu kafası karışan İYİ Parti seçmeni o kadar kolay dönmedi. Bir kısmı arafta kaldı. İnce, kendisinden bağımsız olarak gelişen olayların yaşandığı hafta sonundan üçüncü aday olarak çıktı. Tam o günlerde Fatih Altaylı'nın Twitter anketlerinde başa güreşmesi de onu iyice havaya soktu.

İşte aslında Muharrem İnce taraftarlarının kim olduğuna buradan bakmak lazım. CHP'den hoşlanmayan, o nedenle İYİ Parti'ye sığınan, Akşener'in masaya devirmesinden memnun olan ama sonrasında Akşener dönünce kendini sahipsiz hisseden, ağırlığı gençlerden oluşan bir kitle. Bu gençlerin ortak bir ideolojik bir tavrı yok. Yani hepsi milliyetçi mi? Değil. En azından eski MHP'li değiller. Sosyal demokrat mı? O da değil. Zaten politik anlamda öyle baskın karakterleri de yok. Hatta sırf bu yüzden AKP'den çok rahatsız da olmuyorlar. Rahatsızlar ama 20 yıl boyunca AKP'yi yaşamış kuşaklar kadar da değiller. Daha önce AKZ Kuşağı yazısında bahsetmiştik biraz.

Bu kitlenin hafızasında kıyaslayabileceği bir başka Türkiye yok. Doğdukları, gözlerini açıkları ülke bu zaten. Bizim gibi 90'ların sonunu ve 2000'lerini başını iyi veya kötü özellikleriyle test edememişler. Biz üniversite yıllarında üç kuruşluk bursla yaz tatili yapabilir, Galatasaray kombinesi alıp deplasmanlara gidebilir, konserlere bilet bulabilirdik. Haliyle şu an düştüğümüz karanlık, bizim içimizi daha çok acıtıyor ve bir tepki göstermeyi kaçınılmaz kılıyor. Oysa bugünün gençleri zaten yeni yeni fark ediyorlar dünyayı. O dünya da gördükleri ve yaşadıkları kadar. Yani iktidarın sunduğu kadar. Haliyle gözlerinin önünde kaybettikleri bir şey yok. Bizim kayıplarımız ise onlara 'anlatı' gibi geliyor.

Haliyle belki de ilk kez oy kullanacakları seçime biraz da gençliğin getirdiği "Ben farklıyım ağabey ya" düşüncesiyle bakıyorlar. Türkiye tarihinin en önemli seçimini; özgürlükler üzerinden değil (zira bunu test edip kıyasladıkları bir zaman olmadı), adaylar üzerinden değerlendiriyorlar. Sanki Survivor'da adada kalacak isme SMS atacakmış gibi bir 'ünlü' seçiyorlar.

Esasında biz de gençlik yıllarımızda kazanamayacağını bildiğimiz radikal partilere oy attık. O da bizi 'cool' hissettirdi. Gençliğin doğasıdır belki.. Fakat o radikal partiler; sağda veya solda konumlansa da aslında ideolojisi güçlü partilerdi. Komünist, milliyetçi, islamcı, sosyalist partilerdi yani. Muharrem İnce ise bambaşka bir kategoride. Onun bir ideolojisi yok. Kadrosu yok. Siyasi anlamda cazip bir tarafı yok. Onun tek derdi CHP'den ve Kılıçdaroğlu'dan intikam almak. Ötesi yok. Kimi siyaset uzmanları (ne kadar uzman olmadıklarını da bu dönemde görmüş olduk) İnce'nin sivrilmesini Kılıçdaroğlu adaylığına bağlıyorlar. Mesela "İmamoğlu aday olarak gösterilseydi bu kadar sivrilmezdi" diyorlar. İnce'nin gücü yeter miydi bilinmez ama onun Ekrem Bey'i de deli gibi kıskandığını görebiliyoruz. "Adam kazandı" dedikten bir sene sonra iki seçimi birden kazanan İmamoğlu'nun, partide kazandığı popülerlik İnce'yi yiyip bitiren başka konulardan biri. Fakat o 'kapışma' çıkmadı karşımıza. Haliyle Kılıçdaroğlu-İnce üzerinden okumaya devam edeceğiz.

Özetle İnce'yi tamamen şartlar öne çıkardı. O, durumu kendi kaşından gözünden sansın ama gerçek bu. Bu gençlerin, üçüncü bir isim arayışı vardı. O günlerde (Mart başı) üçüncü aday başka bir siyasi figür olsaydı (mesela daha güçlü bir Mustafa Sarıgül bile) ona gideceklerdi. Piyango CHP ile intikam savaşına giren ve tek başına otobüs kullanan Muharrem İnce'ye vurdu. 

Tabi ki gençleri yadırgamıyorum. Yani belki seçimden sonra yadırgayabilirim. Muharrem İnce'ye oy verdikten sonra kazanacak bir Cumhur İttifakı'ndan rahatsız olurlarsa tepkim büyük olur. Üniversitedeki konseri iptal edilince, arkadaşlarıyla ortak çıkacağı kiralık ev bulamayınca, KPSS'de pelikancılara geçilince, giydiği kıyafet iş yerinde 'aşırı' bulununca Twitter'a yazacağı şikayet dilekçisi farklı tepkiler alır bizden.

Fakat seçim öncesinde olduğumuz şu günlerde en büyük eleştirimiz muhalefet kanadına gelir. Zira Z kuşağını cepte görerek hareket ettiler uzun zamandır. 5 milyon yeni seçmenin ufak bir kısmının AKP'ye, geri kalanın ise komple Millet İttifakı adayına oy vereceğini düşündüler. O nedenle de gençleri ikna etmek için de pek uğraşmadılar. Aslında hiçbir seçmeni (küskün muhafazakarlar hariç) ikna etmek için uğraşmadılar. Fakat toplumun AKP karşıtı olan kesiminin büyük bir kısmı, ne kadar farklılıkları olsa da, baltalarını gömüp tek aday üzerinde birleşme konusunda mutabakat sağlamıştı. Yani o yüzden ekstra bir çabaya çok gerek yoktu. O nedenle de Z kuşağı denilen ama aslında AKP'nin eğittiği (eğitemediği) kuşak da atlandı. O gençler de Jahrein gibi kanaat önderlerini dinleyerek kendilerine bir yol kurdular. O yolun sonu da üçüncü adaya çıktı.

"CHP abi ya, hiç cool değil. Kemal Bey çok yaşlı ya.. Vermem ben ona" diyenlerin manifestosu da Cüneyt Özdemir'in bıyık altından gülerek yorum yaptığı video oldu.


Bugünlerde hem Jahrein gibi gamerlar hem de Cüneyt Özdemir, başka görüşleri savunuyor. Hatta Özdemir, Muharrem İnce ile son konuşmasında İnce'nin kendisine o videodan bahsettiğini, kendisin de İnce'ye "Dün dündür bugün bugündür" dediğini söyledi. Fakat bu isimlerin etkilediği gençler kolay kolay dönmüyor. Hatta, gelen eleştirilerin ardından bunu bir gurur meselesine çevirmiş durumdalar.

Gençleri ikna etmek benim görevim değil. Bakalım adaylığa soyunan ve taşın altına elini sokmak için direten Kemal Bey ne yapacak? Bir kesim muhafazakarı, milliyetçileri, Kürtleri, sosyalistleri, işçiyi, patronu; hemen her kesimi bir potada tutabilen Kılıçdaroğlu, bu burnundan kıl aldırmayan çocukları ikna edebilecek mi göreceğiz.

Öte yandan İnce'nin tek seçmen grubunun gençler olduğunu da düşünmüyorum. Tabi ki ikinci gruba AKP seçmeni demek de mümkün değil. Fakat zamanında (ekonominin iyi yıllarında) AKP'ye oy vermiş olan ama yaşantı olarak AKP  tabanından ayrılan, laik değerlere çok önem vermese de laik bir yaşantısı olan, aşırı dindar olmayan, belki sıkı devletçi bir yapıda olan, şehirde yaşayan, büyük ihtimalle ticaretle uğraşan ve şu anda ekonomiden canı yanan bir kitle de var. Bunlar zaten AKP'nin işleri düzeltmeyeceğinin farkında. Ayrıca CHP alerjisi de ileri boyutta. İsmet İnönü'yü andıran yuvarlak suratıyla aday olan Kemal Kılıçdaroğlu'na  oy vermezler. CHP'den ayrılmış ve CHP'yi diline dolamış Muharrem İnce onlar için iyi bir alternatif. Fakat zaten o kesim de AKP'ye yakın durması sebebiyle, İnce'ye kaptırılması can yakmayacak bir grup olarak da görülebilir.

Esas sıkıntı sosyal demokrat kültürle yetişmişlerin çocuklarının oyları. Seçime 45 gün kalmışken göreceğiz, bakalım daha neler olacak. En azından dünkü buluşma bile İnce'nin değer kaybetmesini sağladı. İnce ortalarda gözüktükçe 1 Mart seviyesine geri dönecektir zaten. Diğer yandan Türkiye'de siyaset için 45 gün oldukça uzun bir süre...

Sanırım bundan sonra sırf teknolojiyi bizden daha iyi kullandığı ve biraz da anaya babaya asi durabildiği için alttan gelen kuşağın çok demokratik ve özgürlük yanlısı olduğunu sanmayız. Onların başka bir hayatları ve başka gündemleri var. Her genç kuşak gibi...

Cool olmak onlar için esas mesele ve yıllarını verdiği partisi CHP'ye (anaya baba) savaş açıp otobüsle ülkeyi gezerken rap dinleyen, müziği kıstığında da bağıra bağıra konuşan Muharrem İnce, kaybedilmiş tüm değerlerin geri kazanılmasından daha cazip geliyor.

Tıpkı 2002'de milli görüş gömleğini çıkaran Erdoğan'a destek veren liberal çocuklar gibi... O da yolda yürümekte zorlanan Bülent Ecevit'ten daha eğlenceliydi çünkü....

1 yorum:

Adsız dedi ki...

şurada bahsettiğin kitle en iğrendiğim kitle
"Bunlar zaten AKP'nin işleri düzeltmeyeceğinin farkında. Ayrıca CHP alerjisi de ileri boyutta"
alerji nedir ya? futbol mu bu? hayatım boyunca birbiriyle alakasız o kadar çok partiye verdim ki. şu son 1 senede bile zafer partisinden tip'e uzanan bir çizgim oldu.
çünkü takıntım yok. kendime göre pragmatik olma peşindeyim. tek düşmanım var onu indirmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. 2015'te hdp'ye verdim (nitekim tek başına iktidar olamadı ama sonra ülkeyi kan gölüne çevirdi) 2018'de gittim bu sefer yeni bir merkez sağ partinin yüzde 10'u geçmesinin önemli olduğunu düşünerek iyip'e verdim. bir yanda demirtaş bir yanda akşener. böyle olmalı zaten.
mantıklı oy vermeyi öğrenemedi bu millet. şu anda da mantıklı seçenek belli. ülke raydan çıkmış durumda. "the end" seçimi adeta. hala chp şöyle chp böyle. allah belanızı versin ne diyeyim..