6 Şubat'tan sonra çok üzüldüğümüz anlar oldu. Zaman zaman korktuk. Empati kurduk, canımız sıkıldı, stresimiz arttı, içimiz içimizi yedi.
Zamanla normal hayatımıza dönmeye çalıştık. Bazı duygular yeniden kendini hatırlattı. Korku ve panik, kendini saklamaya başladı.
İşte psikoloji böyle bir şey... 6 Şubat'tan sonra her gün, bir önceki günden daha kolaydı. Yani en kötüsü 6 Şubat'tı. Herkesin bildiği ama kimsenin tarif edemediği, insanın içinde hissettiği o soğuk çaresizliği en derinde hissetmiştik. Bir gün önce hayat kendi rutininde keyifli keyifli ilerlerken, bir gün sonra bambaşka bir kavganın içinde kalmıştık. Olayın başrolü değildik ama kötü haberlerle karşılaşmanın da bir yükü vardı. O yükün ağırlığını taşıyorduk.
Oysa bir gün önce Galatasaray - Trabzonspor maçı vardı. Hava soğuktu. Maç saat 19.00'da başladı. Galatasaray tek farkla kazandı. Galibiyet serisi devam etti. Liderliğini korudu. Puan hesapları yapıldı maçtan sonra, fikstüre bakıldı. Bir sonraki hafta oynanacak Gaziantep FK maçı düşünüldü. Bir Galatasaraylı olarak mutluydum tabi ki.
Ve sonra yer yerinden oynadı... Ertesi gün bunların hepsi önemsizdi. Ve bir daha yaşanmasın diye dualar edildi.
O günden 34 gün sonra Galatasaray bir kez daha sahaya çıktı. Öncesinde aklımda pek bir şey yoktu. "Depremden sonraki ilk Galatasaray maçı" olması dışında bir ekstra alam yüklememiştim. Fakat maç oynandıkça içimdeki hisler değişti.
Galatasaray - Kasımpaşa maçı vardı. Hava lodostan yağmura dönüyordu. Maç saat 19.00'da başladı. Galatasaray tek farkla kazandı. Galibiyet serisi devam etti. Liderliğini korudu. Puan hesapları yapıldı maçtan sonra, fikstüre bakıldı. Bir sonraki hafta oynanacak Konyaspor maçı düşünüldü. Bir Galatasaraylı olarak mutluydum tabi ki ama yavaş yavaş bir korku düştü içime...
Pavlov'un köpeği gibi olduğumu hissettim. Aklım, mantığım aksini iddia ediyordu (ve haklı da çıkacaktı zaten) ama içim içimi kemiriyordu. Ertesi sabah yine kötü bir haberle uyanma korkusu içimi kapladı.
Tabi ki olmadı. Olmayacağını da biliyordum. Fakat ilginç olan, insanın kendini bu adar kolay şartlayabiliyor olmasıydı.
Galatasaray - Kasımpaşa maçı hakkında bir yazı değil bu. Veya Galatasaray'ın bizlere yaşattıkları... Bunlar önemli değil. 5 Şubat'ı başka bir şekilde de yaşayabilirdim. Mesela bir arkadaşımla yemeğe çıkabilirdim. Büyük ihtimalle onunla günler sonra bir daha yemeğe çıktığımda da aynı hisler gün yüzüne çıkardı. Veya sizin 5 Şubat akşamı yaptığın neyse, onu da koyabilirsiniz merkeze.
Gerçi, başrol Galatasaray olunca iş biraz daha kolay ve hızlı gerçekleşti. Zira Zaniolo gol attı, depremde vefat eden Muhammed Emin Özkan akla geldi. sonra onun meşhur tweet'i düştü önümüze. Her şey karman çorman oldu, daha da acayip olduk.
Kısacası çok garip bir akşamdı 11 Mart. Sabahı zor ettik. Sağ salim yataktan kalkınca diğer günlerden daha çok sevindik.
12 Mart günü insanın ne kadar basit ve ilkel dürtülerle yüklü bir canlı olduğunu bir kez daha anladık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder