benfica etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
benfica etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Mart 21

Son Sekiz

Şampiyonlar Ligi kuralarına bir bakalım.

Bir taraf alev alev yanıyor, diğer taraf bir başka...

Manchester City, Real Madrid, Chelsea ve Bayern Münih'ten üçü finali göremeyecek. Açıkçası artık finalde bir Real Madrid görmekten sıkıldım. Bu sezonun Bayern Münih'i de çok verimli değildi. Gerçi Bayern'e böyle derken, Chelsea'den olumlu bahsetmek adaletsiz olur. Fakat adamların finale çıktıkları her sezonda hoca değiştirdiklerini düşününce (2012 Boas - Di Matteo / 2021 Lampard - Tuchel) ve ligde beraber gittiklerini düşününce insan ister istemez bir "acaba" diyor...

Bu sezon Pep Guardiola kupayı kazanırsa hepimiz rahatlayacağız. Yani hayranı değilim, sıkı takipçisi değilim ama onun gibi bir hocanın Şampiyonlar Ligi şampiyonluğundan bu kadar yıldır uzak kalması da futbolun bir ayıbı gibi. Bence City ile bir kupa hak ediyor. Yine de ilk tercihim olmaz. Fakat bu dörtlüden ilk sıraya onları yazarım.

Diğer dörtlü, biraz düşük seviye kalıyor. Yine de bizim gönlümüz burada yatıyor. Benfica, Napoli, Inter ve Milan dörtlüsünden birinin final görmesi değişik olacak.

Benfica 1990'dan beri final göremedi. 1990'da Milan'a yenilmişlerdi. Bir kez daha yolları kesişebilir. Milan ise 2007'den beri burada yok. 2007'de tarihin en çok final oynayan ikinci takımıydı. Gerçi halen öyleler ama 2007'de Real ile aralarındaki fark sadece bir finaldi. Kapanabilir gibi duruyordu. Şimdi ise fark altıya çıktı.

Napoli'nin zaten daha önceden hiç finali yok. Finali en taze gören takım Inter bile 2010'da çıktı buraya. Eğer Inter, Benfica'yı yenerse bir İtalyan'ın İstanbul'a geleceği kesinleşecek. Diğer tarafta da iki İngiliz olduğuna göre; 2005'te olduğu gibi bir kez daha bir İngiliz-İtalyan finaline ev sahipliği yapmamız en yüksek ihtimal...

Benim bu dörtlüden tercihim İtalyanlardan ziyade Benfica. Napoli zaten yıllar sonra ligi kazanacak. Onlara o coşku yeter. O coşkunun devamında da buralar da oynamayı bir alışkanlık haline getirebilir. Inter'e karşı ekstra bir samimiyetim yok. Milan'ı severim. Final dünyanın başka yerinde olsaydı onları isteyebilirdim ama İstanbul'da bir final daha izleme imkanım olursa, bir kez daha Milan'ı görmeyi tercih etmem. Değişik bir takıma denk gelelim. Benfica da zaten çok iyi bir baş altı ekip. Buralara üç büyük lig ve Bayern ile PSG dışından biri gelirse çok şaşırıyor ve seviniyoruz. Üstelik Benfica buraya kadar da şansa gelmedi. Çok iyi oynayan bir ekip. Hak ediyorlar yani finali...

Bu sekizli; aynı zamanda çok fazla hikaye potansiyeli de barındırıyor. Mesela bir Real-Milan eşleşmesi Carlo Ancelotti açısından ilginç olur. Veya yarı finalde Milano derbisi. Ya da yarıda geçen seneden ve son 15 seneden kalan bir Real - Guardiola... Onlara da zamanla bakarız.

Şu an elimizde Bavyera'ya dönecek bir Pep Guardiola ve geçen seneki geri dönüşün devamı olan bir Real - Chelsea var.... O hafta gelince belki eşleşmeler özelinde daha yakından irdeleriz.

Ama şimdilik temennim belli.  Umarım TV 8.5, Milan - Napoli maçlarını verir...

Cumartesi, Eylül 17

Çıkarmayın Formayı


Bazı olayların bize veya bizden daha Doğu'da yaşayan toplumlara özgü olduğunu düşünüyoruz. Fakat yanılıyoruz. Konu futbol olunca, güney hattının en ucu da bizden farklı değil.

Avrupa'nın en batı noktalarından biri olan Portekiz, tabi ki tam bir Batı ülkesi sayılmaz. Ne de olsa serde Akdenizlilik var. Her ne kadar Akdeniz'e kıyısı olmasa da... Lizbon'a giden dostların sık sık belirttiği gibi, "Burası aynı İstanbul" denilen şehrin ve ülkenin toplumu da bizden çok farklı olmayacaktı.

Gelelim konuya. Bu adamlar niye çıplak? Bu adamlar Benfica takımı oyuncuları. Geçen hafta, Famalicao deplasmanında ter döktüler ve bu sezon oynadıkları tüm maçlarda olduğu gibi yine kazandılar. Fakat sorun saha içinde değildi.

Benfica gibi popüler bir takım için deplasmandan bahsetmek kolay değil. Dünyanın en çok üyeye sahip kulüplerinden birinin, ülkenin her yerinde taraftarı olması normal.

Famalicao deplasmanında da taraftarlar yalnız bırakmadı. Fakat Portekiz'de bazı stadyumlarda ilginç bir kural var. Aslında ilginç değil, zira bizim kulağımıza aşina gelebilir. Eğer takımınızı izlemek istiyorsanız ve deplasman tribününde değilseniz; o zaman formayla içeri giremezsiniz. Formayla stadyum önüne gelenlerin forması çıkarılıyor.

Bu yasalaşmış bir kural mı bilmiyorum. Fakat yetkililer bu ezberi geçen hafta, 10 yaşında bir çocuk üzerinde uyguladılar. Çocuğun maçı çıplak izleyen fotoğrafı tüm ülkede sansasyon etkisi yarattı. Olaylar da gelişti. Şimdi, bu kural veya bu gelenek yeniden tartışılmaya başladı.

Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde zaman zaman gördüğümüz, duyduğumuz olaylardan biridir formaya el koymak. Biz de yine de forma çıkarmak son çaredir. Genelde formanın üstü başka bir aksesuar ile örtülür. Portekiz bizden sıcak olduğu için, forma çıkarılmış herhalde.

İşte bu fotoğraf da o konuyla ilgili. Benfica futbolcuları yaşananlar protesto etmek için böyle bir yola girişmişler. İşe yarar mı göreceğiz...

Hem çocuğun tribündeki çıplak fotoğrafını manşete taşıyan hem de bu protestoyu organize eden ise A Bola gazetesi... Onlara da ayrı bir takdir belgesi bizden...

Pazartesi, Nisan 25

Portekiz'deki İsmail Kartal

Nisan-Mayıs ayları futbolda gelecek sezonu planlama zamanıdır. Aynı zamanda kafaların karıştığı dönemdir.

Fenerbahçe'deki durumu biliyorsunuz. Vitor Pereira sonrası dönemde oyunculara emanet edilen takım başarısız sonuçlar alınca, sezon sonuna kadar gemiyi limana yanaştıracak bir teknik direktör düşünüldü. Sonrasında kariyerli bir yabancı teknik direktör ile bomba patlatılacaktı. Büyük ihtimalle de Joachim Löw olacaktı bu hoca.

Löw'e kadar geçecek sürede, Alman hocanın 1997'deki yardımcısı İsmail Kartal'a anahtar teslim etme planı hiç mantıksız değildi. Fakat bugün gelinen noktada "İsmail Kartal kalsa mı acaba?", "Aslında Löw veya başkası için o kadar harcama yapmaya da gerek yok" gibi düşünceler ortaya çıktı. Bu konu hakkında da yazasım var ama ben yazmayı bitirene kadar karar açıklanır diye üşeniyorum zahmet etmeye.

Neyse ki benzer bir konu Portekiz'de de yaşanıyor.

Benfica, sezona eski teknik direktörü Jorge Jesus ile girmişti. Nedense Jesus ile geçen 2021 günleri camiayı memnun etmedi. Şampiyonlar Ligi'ne Barcelona'nın olduğu gruptan çıkmak ve ligde 15 haftada 12 galibiyet almak yeterli olmadı. Jesus'un adı Brezilya kulüpleri ile anılınca, o da "Giderim bak" resti ile eleştirilere yanıt verince taraftarlar onun biletini kesti ve derhal Brezilya'ya gitmesini istedi. Hatta bu uğurda bir internet sitesi bile açtılar. Ayrıca Jesus takımın papaz yıldızları Pizzi ve Rafa Silva ile sorunlar yaşadı, bu gelişme de sonunu hızlandırdı. Başkan Manuel Rui Costa da çaresiz kaldı.

Oysa karne iyiydi. Gerçi Porto ve Sporting'e kaybedilen maçlar (biri ligde, biri kupada) güven zedelemişti. Sonuç olarak Jesus, 2022'yi göremedi. Yerine de 2.Lig'de mücadele eden Benfica B takımını çalıştıran ve o takımı o sert ligde liderliğe taşıyan Nelson Verissimo geldi.

Gelen gideni aratır derler ya; Verissimo da öyle başladı aslında. İlk maçında Porto'ya 3-1 mağlup oldu. Bir ay sonra Lig Kupası finali, şehrin diğer çocukları Sporting'e kaybedildi. Kendi sahasında Moreirense gibi zayıf ve Gil Vicente gibi mütevazı rakipleri yenemedi. Boavista deplasmanında da 2-0'ı koruyamayıp bir puana razı olmak, bardağı taşırmaya yeterdi.

Tabi ki emanetçi bir teknik direktör için bardağın taşmasına gerek yoktu. Sezondan ümit kesilmişti zaten. Benfica hali hazırda yeni sezon için arayışlara başlamıştı bile. Fakat o Boavista maçının ardından işler tamamen değişti. İsmail Kartal'ın Slavia Prag maçları gibiydi adeta...

Verissimo önce Ajax'ı eledi ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıktı. Orada da Liverpool'a kök söktürmesi taraftarları mest etti. Ardından ligde müthiş bir seri yakaladı. Son 11 lig maçında sadece Braga deplasmanında 3-2 mağlup oldu. Bu serinin içinde deplasmanda derbi zaferi de var. Geçen hafta Sporting'i 2-0 yendiler ve şehirde caka satmaya hak kazandılar. Ayrıca bitti denilen ilk iki şansına da zor da olsa tutundular. Gerçi hafta sonunda Famalicao ile golsüz berabere kaldılar ama maç boyu hakim oynayan ve sayısız fırsatı kaçıran Benfica'ydı.

Tam da bu dönemlerde PSV Teknik Direktörü Roger Schmidt'in adı anılmaya başlanmıştı. Anlaşmanın sağlanması beklenirken, şimdi camiada yeni sorular ortaya çıktı: "Verissimo kalsa mı acaba?"

Tıpkı İsmail Kartal'da olduğu gibi bu sorunun da ortak bir cevabı yok. Sanırım Ali Koç gibi, Rui Costa da "hoca bir yenilse de rahatlasam" gözüyle izliyor maçları. Bir başka tesadüf, Kartal'ın önünde bir Beşiktaş derbisi var ve kazanırsa işler daha da karışacak. Verissimo da namağlup Porto'yu konuk edecek 33.haftada... Kazanırsa? Bekleyip göreceğiz.

Bu arada; Fenerbahçe'de Löw söylentileri biraz dindi ama bu sefer Jorge Jesus'un adı çıkmaya başladı. Benfica-Jesus-Fenerbahçe-Kartal-Verissimo... Beşgenin ortak köşegeni Jesus. Tabi bir de 2013 yarı finali var ama o konuya Jesus Kadıköy'e ayak basarsa gireriz...

Bu arada Verissimo, koltuğunu kaybederse üzülmesin. 2019-20 sezonunda Benfica yine emanetçi hocaya anahtar teslim etmişti. Bruno Lage, hatırlanmak istenmeyen sezonun teknik direktörüydü. Sezon ortasında 7 puan önde olan Benfica, Covid ile beraber şampiyonluğu Porto'ya kaptırmıştı. Devamında Lage ile yollar ayrıldı, hatta son dört maça çıkamadı. Yerine de emanetçinin emanetçisi olarak Verissimo bakmıştı...

Ama o Lage, şimdi Premier Lig'de... Tamam belki Ada'nın Portekiz temsilcisi Wolverhampton'da ama olsun...  Sonuçta Premier Lig... Yarım sene Benfica'da görev yapmak, yolunu bulmasına yetti. Darısı Verissimo'nun başına...

Cumartesi, Mart 26

Golo #27

Zaman zaman burada güzel gol bulamadığımız, en iyi golü seçerken zorlandığımız haftalar oldu. Hatta çok sayıda golün atıldığı haftalarda bile en iyisini seçmek her zaman kolay değildi.

Milli maç arasından önce oynanan son haftada, Portekiz'de 22 gol atıldı. Ortalama bir rakamdı ama yine düşük diyebiliriz. Fakat bu kısır sayılabilecek haftada inanılmaz güzel goller geldi. Aralarından birini seçmek zorlayacaktı ama Rafa Silva bu zorluğu dindirdi.

1950'lerdeki Oscar adayları gibi... Başka zaman çekilse Oscar alacak filmler, o dönemde dev bir filme takıldığı için sadece aday olarak kaldılar. 

Burada da atılan standart bir kafa golü bile vuruşuyla, ortasıyla belli bir kalitenin üzerine çıktı ama Rafa Silva'ya geçildi. Marcus Edwards'ın eski takımı Guimaraes'e deplasmanda attığı gol güme gitti. Arouca'dan Andre Silva'nın, İlhan Mansız'ın Senegal'e attığı gole benzeyen golü, başka bir haftada bizi çok rahatlatırdı ama bu haftada arada kaynadı.

Benfica'nın tartışılan yıldızı (Jorge Jesus'u gönderen tayfadan olmakla suçlanıyor) Rafa Silva, bu hafta tüm Avrupa basınında popüler olan golüyle hepsini solladı. 80 metre boyunca top sürerek fileleri havalandırdı.

Aslında bu tip gollere muhalifim. Güzel goller ama mesela Maradona'nın İngiltere'ye veya Messi'nin Getafe'ye attığı gollerle kıyaslanmasına karşıyım. Zira Rafa Silva bu eşsiz top sürme deneyimi boyunca kimseyi çalımlamıyor. Diğer yandan Son Heung-Min'in Puskas ödülü kazandıran golünü düşününce Rafa Silva'ya da haksızlık etmemek lazım. Belki de yıl sonunda, haftanın golünden daha fazlasını elde edecek. O zaman da kimse dönüp "Yılın golünün atıldığı haftada gittin kimsenin hatırlamadığın golü koydun" demesin diye önlemimizi aldık.

Benfica da bu bloga en son haftanın golüyle konuk olduğunda daha dünyada Covid-19 pandemisi yoktu. Porto Taremi'yi, Luis Diaz'ı ve daha fazlasını buraya sokarken; Benfica en son Carlos Vinicius ile uğradı buraya.

Devamı daim olsun, severiz Benfica'yı...

GOLO #25  GOLO #24

GOLO #22 GOLO #15

GOLO #14 GOLO #13

GOLO # 12 GOLO #11

GOLO #9 GOLO #8  

GOLO #7 GOLO #6 

GOLO #4 GOLO #2

Cuma, Temmuz 31

16 Yıl Sonra Yeniden


Bu hafta sonu Portekiz'de kupa finali oynanacak. Finalde kozlarını paylaşacak takımlar ise Porto ve Benfica olacak. Böyle bakınca pek haber değeri yok gibi. Bu sezon ligi ilk ikide bitiren iki takım, üstüne bir de final oynayacaklar. Üstelik geçen sezon da beraber ilk ikideydiler. Ondan önceki sene de.... Ondan öncesinde de...

Son altı sezonun beşinde ilk ikide Porto ve Benfica yer aldı. Sadece bir kez araya Sporting girdi. Son 18 sezonda bu iki takım şampiyon oldu. 11 kez Porto, 7 kez Benfica. Lig tarihine de bu ikisi damga vurdu. 37 kez Benfica, 29 kez Porto şampiyonluk yaşadı. Yani kısacası ülke futbolunu bu iki takım sırtlıyor. Biraz da Sporting. Ama en çok diğer ikisi...

Hal  böyle olunca bu iki takımın kupa finalinde karşılaşması da çok büyük haber değeri taşımıyor gibi gözükebilir. Ama öyle değil. Kupa karşılaşmaları, yani elemeli statüler sürprizlere açık. Ayrıca finalden önce eşleşme durumları da mevcut. Bu sebeplerden dolayı iki takım uzun süredir beraber finalde yer alamadı. Son final 2004'teydi.

O yüzden hazır hafta sonu Porto - Benfica finali varken, 2004'ü yeniden hatırlayalım. Zira o gün (16 Mayıs) önemli figürler vardı sahada. Hatta kulübelerde de. Porto'nun başında Jose Mourinho var mesela. 2004 Porto kadrosu zaten halen akıllardadır. O unutulmaz kadro, bu maçın 10 gün sonrasında, Gelsenkirchen'de Şampiyonlar Ligi finaline çıkacak ve kupayı da kazanacak.

Benfica ise Porto'nun gölgesinde kaldığı o sezonda müzeye bir kupa getirmek istiyor. Başlarında İspanyol Jose Antonio Camacho var. 

Özetten bakınca Simao inanılmaz oynamış. Özellikle ilk yarıdaki birçok atakta kendisi var. O süreçte Benfica'nın bir topu da direkten dönüyor ama ilk yarının sonunda Derlei'nin golüyle Porto öne geçiyor. Fakat ilginç bir şekilde Mourinho'nun takımı skoru koruyamıyor! Ve kupayı kazanan uzatmalarda Simao'nun attığı golle Benfica oluyor. 

Simao bu kadar iyi oynayıp, bir de kupayı getiren golü atmasına rağmen maçın en iyi oyuncusu olarak Yunan sol bek Takis Fyssas seçilmiş. Onun da herhalde kariyerinin ve hatta hayatının en güzel iki ayıdır. Zira devamında EURO 2004 oynadı ve Portekiz'de Yunanistan ile Avrupa Şampiyonu oldu. Hadi güncelle bağlantılı bir not daha verelim. Fysass kariyerini Panathinakos'ta noktaladı. O dönem Panathianikos, Erol Bulut'u da transfer etmek istemişti ama sol tarafta Fysass olduğundan yedek kalacağını düşünen Erol Bulut, direksiyonu Olympiakos'a kırmıştı.

Neyse; daha fazlası videoda. Güzel bir nostalji. Mayıs ayında gündüz maçı oynanmış. Bu sefer gece oynanacak. Temmuz sonunda mümkün değildi zaten ama zaten artık gündüz finallerine çok rastlamıyoruz. Bu arada o finale Belenenses'in maçlarını oynadığı Ulusal Stadyum ev sahipliği yapmıştı. 1970'lerden beri kupa finallerine ve milli maçlar burada oynanıyordu. İlk defa bu sene final uzun bir aradan sonra başka bir şehre taşınacak. Bakalım Coimbra kime şans getirecek?

Perşembe, Ekim 17

Golo #7


Portekiz'de iki haftadır lig oynanmıyor. Milli maç arasından önce de kupa mesaisi araya girmişti. İşte o geçmişte kalan 7. hafta, oldukça kısır geçmişti. 

Haftanın ilk karşılaşması olan Boavista - Tondela maçının 0-0 sona ermesi bir işaret çaktı zaten. Devamında da altı karşılaşma 1-0 sona erdi. Böyle bir ortamda haftanın golünü seçmek kolay değildi.

1-0 biten maçlardan biri Benfica - Setubal karşılaşmasıydı. Setubal sezonun en ilginç takımlarından biri. Yedi haftada sadece bir gol attılar. Aynı zamanda yedi maçın sadece ikisinde gol yediler. Dört tane Porto'dan, bir tane de son maçta Benfica'dan. Yani geçen sezonun ilk ikisinden... Onun dışında oynadıkları rakiplere kaleyi açmadılar.

Setubal gol yemiyor, gol atamıyor, maçları oldukça kısır geçiyor ama bu Benfica için bahane değil. Geçen sezonun ikinci yarısında muhteşem bir grafik yakalayan Benfica, bu günlerde biraz durgun. Rakip Setubal olmadığında da gol atmakta zorlanıyorlar. Yine de sadece tek bir Porto yenilgisi ile sezona devam ediyorlar ama Şampiyonlar Ligi'ne çok kötü girdiler.

Beklendiği gibi Setubal maçında da tıkandılar. İlk 11'in devamlı golcüleri  kilidi açamayınca sahneye Carlos Vinicius çıktı. Belki izleyince haftanın en güzel golü olabilecek yeterlilikte gözükmeyebilir. Fakat hem zaten  bu hafta çok sayıda alternatif çıkmadı hem de kendini henüz kanıtlayamamış bir oyuncunun kritik anda soğukkanlı hareket etmesi ufak bir torpil yakalamasına neden oldu.

Vinicius, geçen sezonun ilk yarısında Rio Ave forması giyiyordu. Ocak ayına kadar oynadığı 14 maçta 8 gol atmıştı. Sonra Monaco'ya transfer oldu. Sadece üç maçta ilk 11'de oynadı. Zaten zor günler geçiren Monaco'da bir türlü kendini bulamadı. Buna rağmen o durgun dönemin ardından Benfica'ya transfer olması bir şanstı. Setubal maçına kadar 15 dakikadan fazla süre alabildiği bir maç  da olamadı. Setubal karşısında 60. dakikada Pizzi'nin yerine oyuna girdi, üç dakika sonrasında topu filelere yolladı. Özellikle Gürcü kaleci George Makaridze'yi attığı çalım çok şıktı. Vuruşu çok iyi değildi belki ama doğru yere topu yollayınca savunmanın hamle şansı kalmadı. Sonuç olarak; kısır haftanın en iyisiydi...


Cumartesi, Mayıs 4

Rahatladım Ama Sevinmedim




İnkara gerek yok, Fenerbahçe'nin elenmesini istedim. Daha önce de yazdım, bu maç Fenerbahçe - Benfica maçı değil, Fenerbahçe-Galatasaray maçıydı. Fenerbahçe'nin rakibi Galatasaray'dır. Her zaman, her yerde, her sahada. O yüzden Fenerbahçe'nin elenmesini istedim. Nefretten dolayı değil, "en başarılı biz olalım" diye. Boşuna çıta yükselmesin, boş yere iş çıkmasın diye...

Büyük konuşan gerzekler dışında; Hiçbir şaka işine de girmeye gerek yok. Adamlar yarı final oynadı ve yenildi. Yenilgi rahatlattı ama bunu alay malzemesi yapmaya gerek yok. Yarı finalde elenmek alay konusu olacak bir durum değil. Herhalde bu yüzden, iyi niyetimi sezdikleri için, birçok Fenerbahçeli'nin elendiği gece bile telefonla aradığı biriyim. Normalde Galatasaraylılar, kızdırmak için Fenerbahçeliler'i arar, Fenerbahçeliler de o telefonu açmaz. Biz de durum tam tersi.

Rahatladım. Çok rahatladım. İnanılmaz rahatladım. Ama sevindim mi? Hayır? "Bu korku size yeter" teorisi çok doğru. Fenerbahçe bir anda, hiç beklenmedik bir anda, buraya geldi. Sezon içinde istifaların yaşandığı, efsanelerin gönderildiği, karışıkların yaşandığı bir takım, beklenmedik bir anda yarı finale kadar yükseldi. Böyle bir duruma düşünce kızacak birilerini arıyorsun. Diyorum ya; bu bir Fenerbahçe - Galatasaray maçı...

Fenerbahçe yeniyorsa, Galatasaray yeniliyor demektir. Yenilginin sorumlusu kim? İki sene üst üste şampiyon olacak ve CL'de çeyrek final oynayan takım ile o takımı kuran hocayı eleştirmeyeceğiz herhalde. Yönetim kurulu da böyle bir durum karşısında ne yapabilir? Sorumlu bulmak çok zor...

Sorumlu belli aslında. Bütün Galatasaray camiası. Son 13 senede yaşanan her şey, yaşayan herkes.

2000'de zirveye çıkıyorsun. Ezeli rekabet bitti diyorsun, 13 sene içinde hiç bir şey üretemiyorsun. Son 13 senede bir tane yarı final bile sıkıştıramıyorsun. Ondan sonra tarihinin en iyi sezonunda bu korkuyu yaşıyorsun. Fenerbahçe'nin Bate maçından sonra kazandığı her maç, yükseldiği her tur Hamburg maçının hançerini biraz daha sapladı içeriye.

Fenerbahçe-Benfica maçlarının özeti aslında şudur; 

Sezonun ortasında, kendi sahanda alt sıralardaki takımlardan biriyle oynarsın. Maça giderken takımının fark atacağını düşünürsün, hatta bundan eminsindir. Erkenden golü atarsın (Sene 2000). 

Ondan sonra uzun süre 1-0 devam eder maç (Lale Devri)

60'a 70'e kadar gol atamazsın, rakip de sıkıştırmaz aslında. Ama 70'den sonra yedekten giren topçu bir anda maçı değiştirir. Rakip arka arkaya ataklar yapar (2008 Sevilla-2012 Lazio) 

Golü yemek üzeresin. Ama bir şekilde o gol gelmez, 1-0 kazanırsın (Cardozo)

O maçtan çıkarken hissettiğin; bir yandan rahatlık duygusudur, diğer yandan da "Böyle mi şampiyon olacağız,  maçı veriyorduk az daha" yakarışları arasındaki kızgınlık.

Benfica maçının sonundaki karışık duygular tamamen bu. Benfica'nın kazanmasına, tur atlamasına sevinmek mümkün  değil. 13 sene boyunca bütün camia mirasyedi gibi davranmış. Bunu hatırladıktan sonra sevinmeye çok fazla gerek yok.


Cuma, Nisan 26

Etme Bulma Dünyası




Herkes ahkam kesmeyi seviyor. Biz de okuyan, araştıran adama olan saygımızdan dolayı yiyoruz. Meğerse çoğu gözünün önündeki görmemeyi tercih edip, gönlünden geçeni dile getiriyormuş.

Kuralar çekildiğinden beri başladı bir Benfica hayranlığı. Biz de izlemiyoruz ya yiyoruz. Gerçi ülkeden Portekiz Ligi'nin yayını da yok, kim nereden izliyor bilmiyorum. "Abi biz link bulup izliyoruz" diyen adama da itimat etmemek lazım. Normal zamanında (Fenerbahçe daha Benfica ile eşleşmemişken) durduk yere gidip Benfica maçına link arayan adamdan sağlıklı açıklamalar gelmez. Zaten kimseden de sağlıklı analiz gelmemiş.

Benfica şöyle iyi, böyle içiyor, ters top atıyor, sağdan uçuyor,soldan vuruyor, 9 aylık golü atıyor, 38 maçtır yenilmiyor... Oynadığı 38 maça bakıyorum, Belenenses, Beria Mar... 

Hadi Benfica'yı izlediniz, ezberlediniz. Süper Lig'i, Fenerbahçe'yi hiç mi izlemediniz. Bu kadar mı kolay lokma gördünüz. İnanılmaz bir şey. 

Bazı şeylere çok fazla önem veriyorum. O tarz şeylere ilahi adalet veya batıl inanç diyorlar. Etme bulma dünyası veya. Tam bilmiyorum, adını koyamıyorum. Futbolda karşılığı çok. Eğer bir rakip çok büyütülürse o takım kazanamaz, diğeri küçümsenirse illa sonunda kazanır.

Hadi Avrupa Ligi özetleri izleyerek sayfalarca analiz çıkaranları es geçelim, Galatasaray taraftarı nasıl bu kadar rahat hissedebildi bilmiyorum, anlayamıyorum. 

Dün çok daha fazla sinirliydim. Bugün sinirim gerginliğe dönüştüğü için çok fazla da yazmak istemiyorum. Gençlerbirliği maçı ile bir şey bitiyor, Benfica maçı ile diğeri başlıyor. Gerginlik, stres hiç bitmiyor. 

Özetle, saha sonuçlarından sonra rakiple dalga geçmek yine anlaşılır ama maç daha oynanmadan yapılan espriler, şakalar en kısa zamanda tersine döner. Hocaman dediniz adam Amsterdam'a gidecek, eşorfmanıyla...

İkinci olarak da Süper Lig'i küçümsemeyin. Süper Lig'deki lig ikinciliği, Beria Mar gibi takımlara karşı alınan 20 küsür galibiyetten daha önemlidir.

Umarım bu ruhsuz Benficalı topçular ikinci maçta daha aklı başında bir futbol sergiler de Türk futbolundaki rekabetin dibine dinamit koymazlar.



Perşembe, Nisan 5

Tek İngiliz




- Maç tercihi İlker Yılmaz kardeşimden.

- Real maçının spikerini sevmedi Londra'ya döndü.

- Bu maçı Cem Yılmaz anlattı, beğenerek izliyoruz.

- İngiltere'nin tek temsilcisi, gururu Chelsea.

- Maç öncesi Chelsea tribünleri çok güzel ve heyecanlıydı. Maça olan ilgimizi yükseltti.

- Maç 37.dakikada Maxi Pereria'nın kırmızı kartıyla ara verdi, son 5 dakika yine başladı.

- Hakem çok kötüydü.

- Bir penaltı, bir kırmızı kart.

- Benfica turu ufak farklarla kaybetti aslında.

- Maçın son 5 dakikası işte.

- Portekizi yıkan Portekizli.

- Roberto Di Matteo'nun örnekleri Türkiye'de çok fazla. Emanetçi hoca ol, başarılı ol.

- David Luiz'i sevsem mi sevmesem mi bilemedim.

- Maçtan aylar sonra aklımda kalan tek şey Ramires'in kaçırdığı gol olur.

- Torres'e çok fazla yükleniyor sanırım, çok iyi oynadı. Golü de başkası atsın.

Cuma, Mayıs 6

Braga Masalı


- 2-1 büyük bir avantaj olmasa da Benfica'nın buradan turu vereceğini tahmin etmiyordum.

- Braga'nın bu seneki bir çok Avrupa Kupası maçı böyleydi. Sevilla'yi iki maçta da yenerek (deplasmanda 4 gol atarak) elediler, Poznan karşısında ilk maçı kaybettiler, Liverpool'a 1-0 ile gittiler, Anfield'da gol yemediler, Kiev'i 2 maçta dayenemediler, hatta doğru düzgün atak bile yapamadılar ama tur atladılar.

- Film gibi maçlardı, sonuna da final yakışırdı.

- Tekrar yazmakta fayda var; Hugo Viana dışında bilindik ismi olmayan bir takımdan bahsediyoruz.

- Çocukluk kahramanı olmasa da, bir çocukluk hatırası olan Domingos Paciencia için sevindik.

- Kaya tarafındaki kale arkası çıldırdı şampiyonluk istiyor.

- Dublin gibi bir şehire Braga gibi bir takımın gitmesi de hoş.

- Seviyoruz böyle sürpriz yapan, kağıt üzerindeki zayıf takımları.

- Braga bizim sınıf takımına benziyor, okulun Porto'su ile final oynamıştık.

- Braga tribününde bu kadar güzel kız olması, Portekiz ortalamasının üzeri diye tahmin ediyorum.

- Uefa Kupası yarı finalinin ilk yarısını açık havada oynamak da herkese nasip olmaz.

- Zevkli maçtı, güzel maçtı.

- Son dakikalarda hala Braga'nın gol araması da çok ilginç. Gol yemek istemiyorsan rakibi çıkartmayacaksın, rakibi çıkartmak istemiyorsan, sen üzerine gideceksin.

- Kendi sahasında korner atamayan bir takımı da ilk defa gördük. Her unsuruyla ilginç bir takım Braga.

- Biz yıllar önce mahallede Braga ve Beşiktaş'ı aynı kefeye koyup; standart Uefa Kupası takımı derdik. Braga bu ünvanı taçlandırmaya gidiyor.

- 2000 Galatasaray ile 2011 Braga aslında iyi bir yazı konusu olabilirdi ama gerek yok.

- 11 sene önce Galatasaray'da stad, AIG, Fatih Terim, Riva konuşuluyordu, Braga geldi final oynuyor, burada gündem aynı.

- Porto-Benfica finaline hazırlamıştık kendimizi. Dün Benfica'yı gördük ki, onlar hiç hazırlanmamış.

- Hasan'ın lafı, katılmamak elde değil: Atkı takan teknik direktör candır.

Cuma, Nisan 8

Çok Kolay Oldu


- Ben en çekişmeli eşleşme bu olur sanıyordum, Benfica rahat geçti.

- Benfica kadrosu iyi, skor da göz alıcı. Ama bence yine de daha iyi top oynayabilecek bir potansiyelleri var.

- O stad ne güzeldir be kardeşim.

- Biz burada gece 22.05 maçı olunca ağlıyorduk, bazıları aynı saatte güneşin batışıyla maça başlıyor. Dünyanın küçük bir bölgesinde yaşayanlar çok şanslı. (Akdeniz havzası)

- Coentrao'nun tipi Hakan Balta'nın sarışını değil mi?

- PSV'nin golü Zekeriya Alp

- Jardel diye bir adam var, Portekiz'de oynuyor 2 senede 2 gol atabilmiş. Olacak şey değil.

- 3 Büyükler'de Gaitan kadar kötü orta yapan bir topçu olsa o maçı zor tamamlardı.

- Aimar'ı seviyoruz. Bizim kuşağın gördüğü ilk genç yetenklerden.

- Saviola'da ise eksik bir şeyler vardı sanki.

- Dzsudzsak, topu alıp gidiyor sürekli. Gerçekten iyi oyuncu olduğu için mi bu şımarıklığı yapıyor, yoksa takım çok kötü olduğu için sorumluluk almaya mı çalıştı?

- Osman Bakkal.

- Rommedahl-Kezman ile ilgili bir şey yazıp dünkü PSV'ye bağlayacaktım, unuttum.

- Star rövanş gününde bu maçı vermesin bence. Braga - Kiev inşallah, maşallah.

Cuma, Mart 11

Heyecan Takımı Benfica


- Bir önceki turda Stuttgart maçında da geriye düşmüştü Benfica, maçı kazanmış turu geçmişti.

- Güzel veya iyi oynamıyorlar ama Benfica maçı izlemek keyif.

- İlk maçı kendi evinde oynamak avantaj. Avantajlı skoru yakalarsan, deplasmanda o skoru koruyabilirsin.

- Coentrao biraz sorumluluk alan bir topçu alsa Avrupa'nın en iyi beki olabilir. Biraz Uğur Uçar gibi, alıp gidiyor işini yapıyor.

- PSG, bu sezon Avrupa Kupaları'nda evinde hiç yenilmedi, sadece Sevilla'dan gol yedi. Bu önemli.

- Coentrao topu alıyor, bir kişinin sarı kart görmesini sağlıyor, diğerini sakatlıyor. Öyle bir adam.

- Franco Jara'nın aklını beğendim.

- Cardozo büyük balonlardan. İyi ki gol atamadı, o iğrenç gol sevincini görmedik.

- İlker Yasin ile açtığımız haftayı Emre Tilev ile kapadık. Her geçen gün daha kötüye gitti. Futboldan soğuduk.

- 1/16 ne ulan, bari son 16 de. Cins herif.

- Neeskens Kebano. Adı Segundo Johan'dan geliyormuş. Dünden önce tanımıyordum, seviyorum artık.

- Carlos Martins bu sene dikkat çeken bir isim.

Cuma, Nisan 9

Uefa'da 2 İngiliz


- Bu organizasyona Avrupa Ligi demek hiç içime sinmiyor. Uefa Kupası güzel bir isim.

- Şampiyonlar Ligi'nde bu sene İngilizler yarı finali göremedi. Son 5 senedir finalde takımları oluyordu, İtalyanlar'ın hakim olduğu 2003 yarı finallerinden beri de yarı finale bir takım sokuyorlardı. Bu sene o olmadı, ama Uefa'ya 2 takım sokabildiler. M.Brough'un final oynadığı 2006 senesinden beri herhangi bir İngiliz çıkamıyordu buraya. En son iki İngiliz'in yarı finale kaldığı son sene 2000'di ve Galatasaray ikisini de elemişti. (Sırf bu cümleyi yazabilmek için 5 satır yazdım).

- İki Şampiyonlar Ligi maçından sonra Liverpool - Benfica sönük geçti diyebiliriz. İlk 2 maçta topun yerden kalktığını -duran toplar dışında- pek görmedik. Bu maçta ise top pek yere inmedi.

- Top yere indiği zaman Liverpool güzel işler yaptı.

- Liverpool'un ilk golü dışındaki 3 golü de güzeldi. İyi değil, muhteşem değil. Güzel. Zevkli goller.

- Kuyt bence hakettiği değeri bulamıyor. Bazen sağ bek gibi top çıkarıyor, bazen santrfor gibi gol atıyor, bazen sol açık gibi süzülüyor, bazen ön libero gibi adam karşılıyor.

- Cardozo iyi topçu aslında ama bence bu maçta sönüktü.

- Benficali Alen Kardec'in birkaç sene sonraki halini merakla bekliyorum.

- Torres son 2 yılın en formda forvetlerinden biri, belki de ilki. 2 sene boyunca (üstelik sakatlık geçirmesine rağmen) formda kalmak kolay iş değil. Ama şu var ki, Torres tek yönlü bir oyuncu. Topu alıp gidebilen (hakikaten gidebilen ama takılmayan) bir forvet. Başka bir meziyeti yok gibi. David Villa bence o açıdan Torres'in önünde bir isim. ( Torres hayranları saldıracak şimdi).

- Messi 5 yaşındayken Aimar'ı izliyormuş. Dün bunu duyduk. Hesaplıyorum olmuyor bir türlü.

- Benayoun, Liverpool'un Yusuf Şimşek'i. Üflesen düşecek ama telefon kulübesi onun için de geçerli.

- Benfica'nın 2-1e yatmadan atak başlaması belki elenemsine neden oldu ama hoşuma gitti.

- 3-0'dan sonra penaltı kovalamaları ise hoşuma gitmedi.

Çarşamba, Kasım 18

Geri Dönüş

Total futbol, Rijkaard, Mustafa Sarp, arkadaki 3lü, dünya derbisi, Abdi İpekçi falan derken atladık bu olayı. Belki başka bloglar atlamamıştır ama bir biz gündeme dalıp unuttuk.

Portekizli futbol efsanesi Eusebio, Everton'dan ödül alıyor. Nedeni burada:

Benfica ile Everton Avrupa Kupası'nda eşleştiler bu sezon. Portekiz'in 60lı ve 70li yıllardaki lokomotifi olan Benfica, İngilizler'in 80lerdeki en başaırlı takımlarından biri olan Everton ile karşılaştı.

Benfica'nın o yıllardaki başarısında başrolü oynayan Mozambik doğumlu milli futbolcu Eusbeio ise adını 1966 yılında düzenlenen Dünya Kupası sayesinde duyurdu. Mekan ise Everton takımının stadıydı.

O turnuvada Eusebio gol kralı oldu, Portekiz 3.oldu. Yarı final maçında Wembley'de ev sahibi İngilizler'e kaybederek finali kaçırdılar. Rivayete göre (Halit Kıvanç) o maçta hakem aut ve taçlar dışında 22 dakika düdük çalmamış. Öyle güzel bir maç ve güzel bir turnuvaymış. Portekiz de güzel bir takımmış.

Portekiz'in en unutulmaz maçı ise bu yazının nedenini oluşturuyor. Everton'ın sahası Goodison Park'ta oynanan maçta Portekiz ve Kuzey Kore çeyrek final maçına çıkarlar. Portekiz unutulmaz bir geri dönüşe imza atar. 3-0'dan 5-3'e çevirir maçı ve İngiltere'nin rakibi olur. Everton'ın çimlerinde, Liverpool şehrinde bir geri dönüş hikayesi yazılır. 5 golün 4 tanesini filelere yollayan Eusebio ise "efsane" olur.

Bu tarihi maça duyulan saygıdan dolayı, 43 sene sonra Goodison Park'a bir kez daha gelir Kara Panter. Kendisine plaket takdim edilir.