Pazartesi, Şubat 25

Dalga Geçiyorlar



Kulüpleri yönetenlere çok sallıyoruz. Futbolun kirli yüzü olarak onları görüyorum genelde. Bunlar çoğunlukla başkan ve yönetici tayfası. Hatta yöneticilerin çoğunu ciddiye almıyorum. Göz önünde oldukları için başkanlara daha çok sallıyoruz.

Mesela en çok Yıldırım Demirören'e sallamış olabilirim. Beşiktaş dönemi ayrı, TFF'ye geçince sanki hiç Beşiktaş Başkanı olmamış gibi bir umursamazlığa bürünmesi apayrıydı. Ama dünkü mali kongre gösterdi ki, aslında bütün sorunların kaynağı genel kurul üyelerinin ta kendisiymiş. Öyle ya; sonuçta başkanları seçen, oy veren, geleceği tayin edenler aslında hep onlar.

Yıldırım Demirören'in başkanlığı konu başlığı değil. Tartışılır. Sevilir sevilmez, ayrı konu. Ama şu var ki, 8 seneye yakın süren başkanlık döneminde sürekli alkışlandı. Her zaman seçildi, karşısına muhalefet bile çıkarılmadı, ibra da edildi. Her şey güllük güllistanlıktı. Kral çıplak diyenler hain ilan edildi, ibra etmeyenler "Beşiktaş'ı mahkemeye götürüyorlar" denilerek suçlandı.

Sonra bir şey oldu.. Bu da Beşiktaş'ın 3 Temmuz süreci. Bir haftada TFF Başkanı Yıldırım Demirören oldu, Beşiktaş Başkanı olarak Fikret Orman seçildi. Şubatın sonunda istifa etmişti Demirören. 8 yıla yakın süren başkanlık döneminin 2 ayıydı 2012'de geçen günler. Ocak, şubat. Bakıldığı zaman belki de en masum dönemi bile diyebiliriz. Pahalı transferler, boş harcamalar belki de hiç olmadı. Sonra ne oldu?

Demirören kulüpten ayrılınca ve 103 milyon dolarlık borcunu isteyince, -hatta henüz istemedi bile- bir anda kötü adam oldu. 8 sene boyunca sesi çıkmayanlar, o iki aydan dolayı Demirören'i karaladılar. Koca çınarı borç batağına sürükleyen Demirören için üzülecek değiliz. Kılıçla yaşayan kılıçla ölür. Ama Beşiktaş'ın kaçan yıllarının hesabını kim verecek gerçekten merak ediyorum. Bu hesap sadece Demirören'den sorulamaz. Bütün o genel kurullarda alkış tutanlar da bu bilançonun sorumlusudur.

Aslında Fikret Orman'ın dediği güzel bir şey var. Bunca sene genel kurul üyeleri hesap sormadı, o zaman ben niye şimdi sorayım demişti özetle. Haklılık payı çok yüksek.

Beşiktaş taraftarı da dışarıdan izliyor. Sevgisini içinde, en derinde yaşayan o kitlenbütün bu olan bitenleri dışarıdan izlemek zorunda kalıyor, aktörü bile olamıyor. Her yerde aynı sorun...



1 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

Serbest piyasa ekonomisinde doğru fiyatın oluşması için piayasadaki aktörlerin oyuncuların bağımsız hareket etmesi lazım ,birbirine göbek bağı ile bağlı olmamalılar. Bu şekilde doğru fiyat oluşur.

Simdiki seçim sistemlerinde ne oluyor ,ister kulubun seçim sistemi olsun isterse bir milletin geleceğine karar veren sistemler olsun aynı problemler mevcut. seçenler çok çok küçük çıkarlar için birilerinin peşinden gidiyor ve gerçek fiyat yada rekabet yada yeni isimler piyasaya çıkamıyor.

İtalyada berlusconi mesela ,adamın ölüsü bile partisini en kötü 2. yapıyor.

Demokrasi dediğimiz sistemde böyle bir bug var. Bu bugın çözümü nedir gelecek nesiller nasıl çözecek göreceğiz.