Salı, Şubat 26

Lig Başlar



Wesley Sneijder olağanüstü bir şekilde topu filelerle buluşturunca -nasıl sevindiğimi tam hatırlamasam da- büyük coşku yaşadım. Eee ne var bunda?

Sanırım bu sene bunu, bir Galatasaray golüne yerimden kalkacak kadar sevinmeyi ikinci defa yaşıyorum. Selçuk'un Arena'da Volkan'ı ters köşeye yatırdığı golden sonra ilk defa bir gole bu kadar sevindim. Braga maçında Aydın'a bile aşırı tepki vermemiştim.

Zaten her gole çok aşırı tepkiler veren bir adam değilim. Ama yine de bu sene bir durgunluk vardı. Maçtan önce konuşuyoruz ve bu sezon belki de 135.defa söylüyorum: 

"Geçen seneden sonra, Süper Final'i yaşadıktan sonra bu sezona bir türlü konsantre olamıyorum. Motive olamıyorum. Aynısını futbolcular bile yaşıyor olabilir" Hak verenler çoğunlukta.

Geçen sezon çok enteresan bir sezon yaşadık. Bunu inkar edebilen yoktur. Yaşanan 3 Temmuz süreci ve kulüpler arasındaki çatışma bir yana, takımın dışa vurduğu psikoloji bizi takıma ve maçlara daha çok bağlamıştı. Ligin daha 4.haftasında oynanan Bursaspor maçını ve Baros'un golünde yaşanan sevinci kim unutabilir? Veya yine 2-0'dan dönen Samsun maçı veya yine bir hakem faciasına neden olan Gaziantespor maçı... Bütün bunlar, bir önceki sezon yaşanan dibe vuruş ve 4 senelik hasret inanılmaz bir kenetlenme oluşturmuştu.

Bu sene hem rakipler kötüydü hem de biz kağıt üzerinde sürekli iyiydik. Kaybettiğimiz basit puanlardan sonra bile lider kalabildiğimiz bir lig oynuyorduk. Tehlike oluşturacak bir unsur yoktu ortada. İtiraf edelim, takımın gol sevinçleri bile sönükleşmişti. Şampiyon olan takıma ligin ve Avrupa'nın yıldızı isimlerini eklenince, ortada aşılacak bir engel göremeyince ligin tadı, daha doğrusu heyecanı kaçmıştı.

Fakat yine de lig bitmemişti. Kötü oynuyoruz. Daha da ilginci sıkıcı, heyecansız oynuyoruz. Gerektiği zaman golü atan ama onun dışında kendini sıkmayan, o nedenle bir çok maçta geç uyanan ve geç kalan bir takım izledik.

Bir gün önce Kadıköy. Kadıköy hep böyle bu sene. Kavgalar, istifalar, gerginlikler, sertlikler, doğru veya yanlış hakem hataları... Kadıköy tarafı sürekli ligi çoşkuyla yaşadı. Sizi bilmem ama ben yaşayamadım. Motive olamadım. Kadıköy'de kupa kaldırmak Süper Lig'e dair bütün hedef, istek ve arzuları köreltmişti.

Ondan sonra Orduspor maçı geldi. Bir kurtarıcı gibi. 4-0 yensek bu kadar etkisi olmazdı. Garip bir maç olduğunu yediğimiz ilk golde kavramıştım zaten. Bu maç değişik olaylara sahne olacaktı. 2-0 olması kötüydü ama penaltıdan yemek de başka bir kurtarıcıydı. Oyuncuların kötü giden bir şeylere tepki vermeye çalıştığını bu sezon ilk kez 30.dakikadan sonra gördüm. Penaltı kararı da tuzu biberi oldu.

Devre arasında takımın geri döneceğini biliyordum. 2 gol hatta 3 gol atardık. Yemezsek kazanacaktık. Terim'in kulübeye gönderilmesi daha da güzel oldu. Gerçi sezonun geri kalanı için sıkıntı oluşturacak ama önemli olan önündeki ilk maçı kazanmak değil mi zaten?

Böyle durumlarda geçmişle yaşayan insanlar, hemen tarihe geçmiş 3-5  maçı aklına getirir. Geçen seneki Samsunspor maçı, 2006'daki Erciyesspor maçı, hatta 4-3'lük Fenerbahçe-Gaziantepspor maçı. Bu maç en çok Erciyes maçı aslında. İttire ittire yenmek, vura kıra parçalamak, hakemi bile yenebilmek. "Büyük takım hakemi de yenmeli"nin en güzel örneği.

Sneijder'in golünden sonraki 15-20 dakika bir saldırı anı. Maçı anlatmıyorum zaten, olan oldu ve üç puanı aldık. Ama mart ayına girerken, ligin o en stresli ve en fazla konsantre olunması gereken zamana gelince takımı ve taraftarı ateşleyecek bir şey lazımdı. Onu yakaladık. 3 puandan çok daha güzel bir şey. 24 haftayı at çöpe. Lig asıl şimdi başlıyor. 

Lig eşit puanla başlar normalde, biz 6 puan öndeyiz. Onu da geçen sene Süper Final'de kaybolan 5 puana say. 

2 yorum:

hakuna dedi ki...

Yazının son paragrafına kadar aynı fikirdeyim tamamen...
"Lig asıl şimdi başlıyor. " cümlesine hiç katılmıyorum hatta benim bu durum için cümlem şu "Lig Orduspor maçıyla bitmiştir." Daha doğrusu bu haftaki maçlarla bitmiştir. Fenerbahçe bu hafta çok kötü götürdüğü maçı Kasımpaşa'nın kendisinden çok daha kötü oynaması ve hakemin uydurduğu bi penaltıyla kazanırken, GS bir gün sonra hakeme rağmen 2-0'dan maç çevirmiştir. Bu saatten sonra ne Fenerbahçeli oyuncular "biz alırız bu kupayı " , "istersek GS'yi de yeneriz" falan diye inandırabilirler kendilerini, ne de herhangi başka bir rakibimiz 2-0 öne geçtikten sonra panik olmadan oynayabilir karşımızda. 2012-13 sezonu şampiyonu şubat ayında belli olmuştur. Tüm futbolseverleri ligden düşme hattını takip etmeye davet ediyorum. Sayg.

Adsız dedi ki...

4-3'lük Fenerbahçe-Gaziantepspor maçı malesef saydığınız diğer maçlarla aynı kategoride yer almıyor.