İsmine bakıp kafadan senaryo kurarsınız. Beklediğinizden daha farklı bir film çıkınca şaşkınlık yüksek oluyor. Bir de daha önce izlemediğiniz bir tarz karşınızda görünce şaşkınlık katsayısı artıyor.
Hikaye ne, konu ne, bu insanlar ne yapıyor? Olaya hiç dahil olamıyorsun. Hikayeyi çözemiyorsun, içine giremiyorsun. Ama yine de her geçen dakika "Acaba ne olacak" merakını içinde tutuyorsun. Ve işin aslı, filmi izlenebilir kılan, merak duygusunu uyandıran çekimler, sahneler, renkler.
Denizin ortasında dans eden Michael Jackson, ağaçların altında yan yana yürüyen Michael Jackson ve Marlyn Monroe, yataktaki Kraliçe ve Papa...
(Spoiler) Yavaş tempoda geçen bir film olmasına rağmen "hassiktir" diyorsun. Hassiktir'i deme nedenin, ne katilin uçak çıkması, ne senaryoda yapılan başka bir hinlik. Michael Jackson'ı canlandıran karakterin saçını kseiyor olması... (Spoiler)
Seveceğinizi tahmin etmiyorum ama izlemekten zarar gelmeyecek bir film. Modern sinema hala Avatar'ı, Bulut Atlası'nı falan görsel şölen diyen sunsun, asıl görsel şölen burada. Hikaye tatmin edeici mi, değil...
Michael Jackson taklidini canlandıran karakter için "kız olsa güzel olurmuş" dedim, Diego Luna çıktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder