Pazartesi, Nisan 15

Dilek




Aslında çok değişik bir konu.

Görüntüleri ilk izlediğimde ben de Erdoğan Bayraktar'a tepki gösterdim, ki ona tepki göstermek için herhangi bir bahaneye balıklama atlarım. Fakat aslında olayın öznesi o değil gibi. Yani kızın (Dilek Özçelik) verdiği tepkiler bütün bu olayı tartışmamızı sağlıyor. Yani aslında Özçelik, o haklı gideri-atarı sadece Bayraktar'a değil hepimize yapıyor. 

Bakana giden vatandaş, derdini anlattıktan sonra bakandan para alıyor. Buraya kadar sıkıntı yok, eğer vatandaş dönüp giderse bugün bu konu tartışılmıyordu. Hatta belki de "Bakan'a bak, ne kadar cömert adammış" diyebilirdik. Erdoğan Bayraktar da halkın bu duygusunu bildiğinden, hatta direkt yaşadığından, kurnazlığından veya başından savma isteğinden değil, tamamen ona öğretilen doğru bu olduğundani sorunu bu şekilde çözeceğini zannetti. Yanıldı.

Kızın derdi daha başka. Kızın dedikleri güzel cümleler. Unutuyoruz bazı şeyleri. Olayın tek sorumlusu, tek kötü adamı bence Erdoğan Bayraktar değil. Bu ülkenin bakanı o. Bu halkın yansıması. Hepmizin, herkesin. Büyük çoğunluğun... "Arkadaşlar fırsat çıktı, AKP'ye sallayalım" zihniyetinin videosu değil. Çünkü aynı vicdansızlıkları herkes yapıyor. Hepimiz hemen hemen aynıyız. Aynı şeylere prim veriyoruz. Sorunları aynı şekilde çözmeye çalışıyoruz. Hepimiz aynı şekilde yaklaşıyoruz. Tabi şimdi biri çıkıp "ama o bakan, hepimizden farklı olmalı" diyebilir ama işte Bayraktar da bu ülkenin standart bir insanı. Tıpkı İdris Naim Şahin gibigençlere, bu ülkede herkesin bakan olabileceğini gösteren biri.

Dilek Özçelik, bugün de valiliğe gitmiş. Orada iki taraf (devlet ve vatandaş) daha sakin ortamda konuşarak birbirlerini anlamaya çalışmış.  Kanser hastalarının en büyük sıkıntısının maddi sıkıntı olmadığını daha net, somut örneklerle anlatmış. Bugünden sonra, o sorunlar çözülür mü emin değilim.

Ama yine de Dilek'in bugünkü cümlesi daha da güzel; sadece bakana değil herkese, bütün bu olaya, hatta 21.yüzyılın tüm  alışkanlıklarına karşı aklımıza yazmamız gereken bir cümle :

"Yanınıza yardım amaçlı bir insan geldiğinde eliniz cebinize değil vicdanınıza gitsin"


6 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

ben olayın daha macro ölçekte bakayım o zaman. Ya Türkiye vatandaşlarına tıpkı dileğe davranıldığı gibi davranılıyorsa. Onların asıl ihtiyaçlarına çözüüm yerine 1 2 torba kömür ,tablet pc bedava kitapla onlara balık tutmaları değil direkt balık veriliyorsa.

Ben Dilek özelinde bunları gördüm.

kutay dedi ki...

Öyle zaten. Aslında aynı şeyi diyoruz.

Çoğunluk için balık da yetiyor. Onlara balık yetiyor, o yüzden diğerleri onlara balık veriyor. Bu da onları mutlu ediyor. Onlar mutlu olunca, diğerleri "madem mutlular balık vermeye devam" diyor. Kısır döngü.. Bir zamandan sonra da herkes için olağan haline gelmiş.


umutation! dedi ki...

neresinden tutsam elimde kalacak bir yazı olmuş.

"ona öğretilen doğru bu olduğundan"a takılayım sadece şimdilik.

ona öğretilen doğru bu olduğundan namus davasına karısını bıçaklasa da sorun yok bu mantıkla, onun suçu değil ki ne yapsın...

üstelik 50 yaşında adamın kendini eğitemeyip hâlâ ona öğretilen doğrularla yaşamasını bile sorgulamıyorsun. bu adam bakan olmuş.

bak bu ülkede kimse bakanını, milletvekilini seçemiyor. sadece partini seçiyorsun.

sen bu partiye oy verdikten sonra bu kalibrede bir adamı hâlâ sana bakan yapıyorlarsa orada tabii ki "akp'ye sallanır".

istanbul'un içine sıçan vali ödüllendiriliyor, terfi ediyor içişleri bakanı oluyor. insanlığa olan uzaklığını binlerce kez kanıtlamış bu insan bakan olunca yine insanlıktan uzak bir hareket yaptığında "ne yapalım ki milletin ortalaması bu" mu diyeceğiz?

neyse. üzüldüm bu yazıya, beklemezdim.

kutay dedi ki...

@umutation

çok farklı yere gitmişsin. ben şunu diyorum; eğer kız, dönüp ikinci konusmayı yapmasa bu olay herkesin gözünden kaçacaktı, çünkü herkes (çoğunluk) bakanla aynı şekilde düşünüyor, aynı tepkileri veriyor. bugun bakana sallayanlar dahil.

umutation! dedi ki...

anlıyorum demek istediğini ama benim takıldığım yer "hepimiz zaten öyleyiz, bakan niye öyle olmasın" yaklaşımıydı.

benim demek istediğim şu: şoförden başbakan olmaz. aslında olur, ama her şoför bir muhtar kent değil. şunu söylemek istiyorum, hani "sadece futboldan anlayan futboldan da anlamaz" diye bir laf var... işte sadece şoförlükten anlayan bir adam başbakan (ya da sadece müteahhitlikten anlayan bir adam çevre bakanı) olmaz. olmamalı...

altyapımız niye kötü diyorlar mesela. ya senin antrenörün, altyapı çalışanların ne kadar eğitimli ki altyapından eğitimli adam çıksın. ondan sonra da "bekir ne ki ibrahim toraman ne olsun"da takılıp kalıyoruz. futbola bağladım yine fazla uzadı :)

kutay dedi ki...

aslında "hepimiz zaten öyleyiz, bakan niye öyle olmasın" demiyorum, "hepimiz zaten öyleyiz, bakanın da böyle olması şaşırtmıyor" hatta idris naim örneğini de o yüzden verdim, bakanların hepsi aynı kalibredeyken erdoğan bayraktar onlardan da farklı değil.

zaten bakanları tek tek irdelesek; hangisi tatmın edici donanımıa sahip ki? ama o bakanlar kurulu'nun oluştuğu günün konusu biraz bece..)