Pazartesi, Nisan 1

Olay Var!




"Mevzu yapmayan insanlar gelip konuşmasın" 

27 yaşındayım; artık olaylara karışmak için çok çok alkollü olmam lazım, düşünme foksiyonumu kaybetmem lazım. Umurumda olmaz, olay varsa kaçarım. Zaten salona da olaylardan sonra girdim. Ama yine de uzun uzun yazacağım. Sonuçta burası klavye ile yönetilen bir yer.

Nereden başlayacağımı hiçbilmiyorum. Herhalde en başından başlamak lazım. 112 gün önceden. Karşıyakalılar şafak sayar beklemiş ya, oradan biliyoruz.

112 gün önce yaşananları değerlendirdiğimizde İzmir tarafı net haklıydı. Pankart normaldi. Belki değildi ama tribün kültürü açısından hoş karşılanmamasını gerektirecek bir durumu yoktu. Eğer TV kanalıysanız yayın politikanıza göre göstermemek gibi bir durumunuz olabilir ve pankartı "çirkin" olarak nitelersiniz. Ama tribün kültüründe bu tarz pankartların yeri vardır. Neler neler yapıldı bugüne kadar.

İşin daha kötü olan tarafı, internet üzerinden koparılan yaygaraydı. Hesaplaşma, o maçtan sonraki ilk karşılaşmada yapılırdı. Ya pankartla, ya da daha sertsen daha sert şekilde. Rakibi basına ve polise hedef olarak göstermek şık bir davranış değildi. Haliyle Karşıyakalıların bu maça bilenmesini de anlıyorum. Keşke internet olmasaydı ve herkes bu giderlerini açık açık yapmasaydı, maçın tansiyonu fazladan artmasaydı. Bilenmesine gerek olmayanlar bile durduk yere gaza geldi. İnternet bu kadar yaygın olmasaydı, Galatasaraylı 7.000-8000 taraftar bu maça gelmezdi. Fakat insanlar bir namus davası yaşanıyorumuş gibi hissettikleri için salona geldi. İşin kötü olan tarafı Karşıyaka taraftarı 112 gündür beklediği maça gelmedi. İşin en kötü ve düşündürücü tarafı; her iki kesimin bilenerek beklediği maça polis hiç gelmedi.

Olaylar çok normaldi. Aslında bugüne kadar hiç yaşanmamış bir şey yoktu. Mesela 10 sene öncesine dönersek; bu olaylar Abdi İpekçi tarzına çok uygundu.İstanbul takımları veya Karşıyaka gibi köklü Anadolu tribünleri İpekçi'de olduğu zaman illa olay olurdu. Salonda veya dışarıda. Surların dili olsa da anlatsa.

O günlerin ve istenmeyen olayların romantizmini yapmaya gerek yok aslında. Ama olan biten yine de normaldi. Türkiye'nin her yerinde, her maçında olan şeyler, ritüel halinde oldu. Deplasman tarafı salona girdi. Ev sahibi salondaki yerini almıştı ve daha kalablıktı. Sessizlikten faydalanan deplasman takımı tezahürat yaptı. Küfür etti, belki 3-5 şey attı. Ev sahibi takım tribünü, tepki gösterdi, onlar da ayağa kalktı, deplasman takımının olduğu tarafa yürüdü. Buraya kadar normaldi. Devamında şu olur genelde: Ev sahibi takım ya tel örgülere takılır ve daha fazla ilerleyemez, veya polis gerekli müdaheleyi yapar. Her iki durumda sıcak temas olmaz yani. Burada şaşırtıcı olan, ev sahibi ekip taraftarların, deplasman takımı taraftarlarıyla yüz yüze gelmesi. Herhalde buna iki tribün de tam da o anda şaşırmıştı. Ritüel böyle değildi.

Kafa karışıklığı yaşıyorum. Eskiden daha tribün kafasıyla hareket ederdim. Tribün, tribündeki güç gösterisi, her şeyden önce gelirdi. Artık düşünce yapım değişti, olgunlaştım herhalde. Eskiden olsa, yaşanan olayları güç gösterisi olarak değerlendirip Galatasaray tribünüyle gurur duyabilirdim. Hatta içten içe yine hoş gelişmeler olduğunu hissediyorum. Galatasaray tribünün birlik halinde hareket etmesini o kadar çok özlemişiz ki, son zamanlarda yaşananlara bir de bu eklenince içimiz kaynadı açıkçası. 

Tribün böyle bir yer. Kimse kimseyi kandırmasın. Biri atar yaparsa karşılık verirsin, vermen lazım. Hatta bu sadece tribünde değil, sokakta da böyle. Olması gereken demeyelim olacağı buydu. Bu sayede Galatasaray tribünü özgüven kazanmış bile olabilir. Karşıyaka cephesi ise çok büyük hayal kırıklığı. Sebebi orada bulunanlar değil. Orada bulunmayanlar. Aylardır, hatta senelerdir yangın yapan, biz Anadolu'yuz, kahpe Bizans vs diyenler, internetten İzmir'e gelemeyenlere biz gidiyoruz yazdı, yoktu. Sebep olarak Boluspor maçını göstermeleri daha büyük skandal. Boluspor maçının tarihi ve bu maçın tarihi 2 hafta öncesinden belliydi. "Yönetim otobüs kaldırmadı" deseler daha iyiydi. Hem zaten İstanbul'daki Karşıyakalı sayısı bile yeterliydi bu yangının içini doldurmak için.

Bir de "asıl tayfa dışardaydı, aslında 200 kişiydik" bahanesi var, bu doğru bile olsa daha kötü. Maçın başlamasına 20 dakika kalmış, deplasman tribünün dışarıda işi ne. 112 gündüz beklediğin maça, hava atışıyla mı gireceksin. Ki zaten dışarıda 200 Karşıyakalı varsa, olaylardan sonra içeri giren 2000 Galatasaraylı daha var. Çoğu kişi olayları göremedi bile. Ayrıca, bizim tribündekilerin dediğine göre olayların başlangıcı koridorda yaşanmış. Tribünde olmayan Karşıyakalılar aslında dışarıda değil, salonun içindeymiş. Öte yandan kaçı Gümrüklü onu da net bilmiyoruz.

Yıllarca İstanbul'u diline dolayanların bu hale düşmeleri, aylardır bekledikleri deplasmana 2 otobüsle gelmelerini kendileri sorgulamalı. 

Olayı daha salim kafayla, dışarıdan gözle değerlendirince ise şu sonuç çıkıyor benim nazarımda. Bu olaya gerek yoktu. Hatta bu maça o kadar kişinin gelmesine de gerek yoktu. Galatasaraylı, Anadolu'da  bir basketbol maçında açılan bir pankartı ciddiye almamalıydı. Karşındaki Fenerbahçe değil,husumet yaratmaya gerek yoktu. 7-8 bin kişi vardı salonda, herhalde sezon başından beri Beşiktaş ve Kuban maçları dışında en dolu tribündü. Cumartesi saat 15.00'te, akşamında futbol maçının olduğu bir günde, normal sezonun Karşıyaka maçı için bu kadar adam gelmezdi. Bunun tek nedeni Karşıyaka tribününün İzmir'de yaptıklarını ciddiye almaktı. Gerek yoktu. Hele hele maça 200 tane Karşıyakalı geldikten sonra olayların çıkmasına hiç gerek yoktu. Bu açıdan bakınca, arkadan gelen Fenerbahçe maçının cezalı olma ihtimalini düşünmek kötü oluyor. Gereksiz oldu. Ama şunu da belirtmek lazım, yukarıda yazdığımız gibi bir kenetlenme olacaksa, isterse bir Fenerbahçe maçı seyircisiz oynansın. Futbolu, voleybolu, kadın basketbolu, Türkiye Kupası, ıvırı zıvırı ile senede 20 kez oynuyoruz Fenerbahçe ile. Çok da koymaz basketbolda bir normal sezon maçının seyircisiz olması. Tabi bu cezalar hep bize uygulanır, hep bizim salon boşaltılır geleneğinden hareket ederek maçın seyircisiz oynanacağını varsayıyorum.

Özetle; olaylar keşke olmasaydı, engellenebilirdi, olmasa daha iyi olurdu, belki olaylar daha kötü sonuçlar da doğruabilirdi. Ama oldu. Burada kendini sorgulaması gereken iki grup var; güvenlik ve Karşıyaka tribünü

Tribün çocukları kısmı böyle, gelelim kravatlılar boyutuna. Kravatlıların, tribüne yavşaması kadar tiksindiğim bir şey yok. O yüzden Karşıyaka Şube Sorumlusu'nu Allah'a havale ediyorum. Olayların nedeni olmasa da, saygı görmeyi hak etmeyecek bir adam olduğun ortaya çıktı.

Devamında polisin çok büyük ihmali olduğunu tekrar yazalım. Bu belki iki sene önceki Beşiktaş - Bursaspor maçı gibi bir komploydu. O maçta çıkan olaylardan sonra da 6222 hemen geçivermişti. Bugün pazartesi, 2-3 gün basında ve devlet erkanında olan biteni gözlemyelelim. Bakalım bu olayları onlar nasıl değerlendirecek ve arkadan ne gelecek?

Maçın seyircisiz oynanması, Karşıyaka'ya verilen taviz gibi duruyor. Neyse ne, ama bu tip olaylarda en çok üzüldüğüm şey; işini gücünü bırakıp, bu maça gelip, belki de cebindeki son parasını verip maça gelen suçsuz, olaylara karışmamış adamın salondan çıkarılması. Bunun önüne geçmek çok basit. Olaylara karışan adamı diğerlerinden ayıklamak. Olay çıkaran adamın ceza alma ihtimali olduğunu bilerek olay çıkardığını varsaydığım için, onun yaptıklarını da normal karşılıyorum. Adam, kafasında ölçüyor biçiyor (veya biçmiyor) ve bir eylem gerçekleştiriyor. Bunun sonuçlarına katlanmayı göze alıyordur. Fakat onun yaptıklarının karşılığının alakasız insanlara kesilmesi dandik bir basketbol maçında da olsa vicdanı sızlatıyor. 

Kravatlı olarak Ergin Ataman var bir de. Ayrı yazı yazmak isterdim ama yazının sonunda kalsın ki, hedef olmasın, sonuçta Galatasaray'ın antrenörüdür. Ben de ileride ne olur ne olmaz, bu fevri çıkışımla hesaplaşmak zorunda kalmayayım. 

Ergin Ataman şunu bilsin; Galatasaray tribünü tektir. Şunlar ve bunlar diye bir ayrımı yoktur. Sevabıyla, günahıyla, hatasıyla tek bir tribün vardır. Bunlar maça gelmesin dediğin adamlar, 300 kişinin geldiği Tofaş maçında da gelen adamlar. Kimse kimseyi kandırmasın, basketbol seyircisi diye bir kavram yok. Futbol seyircisi dediğiniz adamlar, basketbol maçlarına gelmese, basketbol maçlarında salon 50 kişiyi geçmez. Haliyle, ligin 2.maçında sana üçlü çektiren, 4.haftada "Şampiyon yap bizi" diyen, Beşiktaş maçında senin kafana çakmak atılırken içten içe Beşiktaş tribününe kesilen adamlara "O zaman gelmesinler" deme hakkın yok. Sen yokken de bu taraftar salondaydı, sen gidince de salonda olacak. Ataman "gelmesinler" dedikten sonra tavır koyup maça gitmeyecek adam değilim ama bir ufak düzletme dahi olmadıkça Ataman lehine tek kelime söylemem tribünde. Üstelik bu daha önce de oldu, Beşiktaş maçından önce boş salonu görüp "Taraftara kırgınım" diyip, maça doğru salon dolunca "MVP taraftarımız" demişliği de vardır. 

İnternet olmasaydı ne olaylar bu boyuta gelirdi ne de seyirci boşaltılırdı. Bu da benim tezim. Cumartesi günüm 
olaylar yüzünden fena patladı. Tek üzüntüm budur.


Hiç yorum yok: