Salı, Nisan 23

Ramazan'ın Derdine Düşmek



Sahadaki oyunun gerçekliğine inanmayan adamın tercihine büyük saygı duyuyorum: Fakat sahadaki oyuna inanmayıp, oyunu bu kadar sahiplenenlere, içine girenlere de ayar oluyorum. Madem olan biten size bu kadar güvensiz ve sahte geliyor, izlemeyin. Süper Lig'i izlemeyin, futbolu izlemeyin. Alternatifler çok... Kafada oluşan bütün soru işaretlerine yanıt bulmak için her hafta birilerini zan altında bırakmak vicdana sığmaz. Ayrıca her şeyin altında bir şey aramak sağlıklı zihinlerde bile büyük yaralar açar.

Bu hafta piyango Elazığspor ve Gençlerbirliği'ne çıktı. "Bilica ile Ivesa maç sattı" söylentilerini çıkaranlar umarım  diğer tarafa kalmadan cezalarını çeker. Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçı öncesi de benzer şeyler söylendi. Gençlerbirliği maçı satacak vs... 

Maçın başında Aykut gol atınca, bir de üzerine ilk yarı 2-0 sona erince bütün senaryolar erkenden rafa kalktı. Ama yine de tedirgin oldum. En çok da Ramazan için. Türkiye Ligi'nin belki de en kötü kalecisi. Ama kesin olan bir şey var ki; en kötü golleri yiyen kaleci Ramazan'dır. Süleymanou ekolünden.

Skor 1-0 olduktan sonra neredeyse maçı bıraktım Ramazan'ın derdine düştüm. Hatalı gol yemesin de ne olursa olsun demeye başladım. Ki bir ara bacak arasından kaçırdı, çizgide zor tuttu. Mesela o pozisyon gol olsa futbol hayatı biterdi. Futbol hayatını siktir et, belki de boş yere ismine leke atmaya çalışacaklardı.

Futbol bu kadar da önemli mi diye soruyorum bazen. Ben de 20'li yaşların başında, üniversitede falan çok tutuluyordum bazı şeylere.  Ama yine de insanları zan altında bırakmak bu kadar kolay olmamalı. 

Maçtan önce Ramazan'ın dakikalarca dua edişini, maçtan sonra açıklamalarında da rahatlamasını, huzurunu gördükten sonra sanki benim takım arkadaşımmış gibi sevindim.

Hiç yorum yok: