Salı, Eylül 24

Den Brysomme Mannen


Filme ilgili övgüler üst düzeyde. Ama ben izlerken bir türlü içine giremedim. Bu kadar sıkıldığım başka bir film hatırlamıyorum. İşin ilginci film, sıkılan insanın sıkıcı hayatını anlatıyor. Diğer izleyenleri vurmayı başaran teknik ve yöntem bende ters tepti herhalde. Belki de İstanbullu olmaktan kaynaklanıyordur. 

Modern dünyanın, Kuzey Avrupa'nın sistemli ve bir yerden sonra can sıkan düzgün yaşam tarzıyla paralellik kurmak kolay olmadı. Ama ne biliyim; açlık yaşayan Afrikalı'yı veya savaşla büyüyen Yugoslav'ı izlerken - bunları daha önce hiç yaşamamış olmama rağmen - filmi ve karakterleri sahiplenebiliyorum.

Herhalde, klasik basit izleyici algısı; "Bunlara da rahat batmış amk" tarzına girdim. Biz burada otobüs vaktinde gelir mi diye düşünürken, polis görünce biber gazı sıkar mı diye korkarken, bazı mahallelere uzun saçla giremezken, devlet dairesinde önlere yanaşmak için senaryolar hazırlarken, bunların canı sıkılıyor.

 Bir de akıllı telefonu satın aldıktan sonra izlediğim ilk filmdi. Teknoloji ve modern dünya bana yeni bir hediye sunmuşken, filmin sıkıcılıktan dem vurması beni pek sarmadı.

Ama fikrine güvendiğim bu kadar insan beğendiyse vardır bir bildikleri...

Hiç yorum yok: