Pazartesi, Eylül 23

Kuzey'den İndiler, Teyitli!




5 haftada bunalttınız. Daha önce bir kez bile tribüne gelmediniz. Biz maç izlerken "cahil" dediniz, saatlerce futbol muhabbeti yaparken "futbol kitleleri uyutuyor" dediniz.  "Futbol topunu bomba sanıp karakola götürürler"  cümlesi geyikti, 1 ayda mecazı gerçeğe çevirdiniz. Artık sıradan olan bütün tribün olaylarını bile ideolojik ve siyasi bir hareketin planıymış gibi göstermeye çalıştınız.

Normalde tribünde bir olay çıktığında ister istemez farklı yorumlar çıkar. Binlerce kişi var sonuçta. Biri bilet kavgası der, diğeri "zaten daha önce de araları bozuktu" yorumunu atar, kulaktan kulağa farklı yayılır. Ama bu sefer maça giden herkes özellikle Doğu'da olan herkes, aynı şeyleri söylüyor. Buna rağmen maçta olmayan insanlar, bütün gece konuyu kendi menfaatleri doğrultusunda anlatmayı tercih etti. Maçta olmayan insanlar diyoruz ama daha da kötüsü hayatı boyunca 5'ten fazla maça gitmemiş insanlardan bahsediyoruz aslında.

Şu maç hakkında bir Galatasaraylı olarak yazacak, saracak çok şey vardı oysa. Drogba'nın iki golü, 1-0'dan 2-1'e çevirmek, Olimpiyat, Biliç, erken çıkan taraftar, rekor vs... Malzeme çoktu. Hiçbirini konuşamıyoruz. İstanbul United ne olacak bilmiyorum ama, kendi kendimizle kavga ettiğimiz, birbirimize sardığımız günleri özledim.Tam Beşiktaşlı'ya saracağım mesela, bir anda alakasız biri çıkıp "Arkadaşım o Çarşı'lı denir mi öyle bir şey" diye fırlayacak diye korkuyorum... Ki fırlıyorlar da üstelik.

Gitmediğim maçın olaylarını da buradan yazacak değilim. İnsanlar anlatıyor. Okumak isteyen okur. Mesela bu veya bu....

Ama ben de biraz tribün ile ilgili ahkam keseyim. Bilmeyenlere tanıtalım. Ondan sonra kendi tribününü bile bilmeyen, maça gitmeyen adamlar bize akıl vermeye çalışıyor. 

Birincisi, Türkiye'de stadyum girişlerinde arama hiç bir zaman üst seviyede, hatta orta seviyede bile olmadı. 31 Mayıs'tan beri önce de böyleydi. Mesela içeri bozuk para veya o boyutta bir madde sokmanın en kolay yolu, bozuk parayı elinde tutmaktır. Çünkü güvenlik ya seni aramayacaktır, ya da sadece cebine iki el darbesi atıp kontrol ettiğini sanacaktır. O yüzden elde tutmak, ayakkabıya atmak gibi yöntemler en sağlamıdır. Daha büyük şeyleri de sokmak için çeşitli yöntemler var ama anlatmaya gerek yok, sonuçta dünkü maçın konusu yabancı madde değil. Güvenlik aramasının ne boyutlarda olduğunu anlatıyorum sadece.

Tribüne giriş 101. Özellikle derbi maçlarda turnike kırmak gelenektir. Gerçi bunu daha çok deplasman taraftarı yapardı ama artık yasak olduğu için geleneği yaşatmak ev sahibi takıma kaldı. Üstelik Saracoğlu ve TT Arena gibi yeni stadyumlar buna izi vermiyor. Eski turnikeler pek kalmadı. Ama İnönü'de ve hala aynıysa Olimpiyat Stadı'nda bunu yapmak çok kolay. Zaten Olimpiyat Stadı'nda (2007 haliyle yazıyorum) turnike kırmaya da gerek yoktu, demirlerden atlayıp içeri girebiliyordun.

Dün bir yaygara koptu. Kale arkasından bazı insanlar Doğu Tribünü'ne geçmiş. Bu, daha önce hiç görülmemiş. Polis ve güvenlik engellememiş. Kim bu adamlar? Nasıl bir operasyonun içindeler? Bunları okuduğumda aklıma 2003-2004 sezonu geldi. Kuzey kale arkasından 30 liraya kombine alıp, 70.000 kişilik Fenerbahçe derbisi dışında neredeyse sezonun bütün maçlarını Doğu'da izlemiştik. Yaşımız henüz 17-18'di, kendi aramızda Doğu'ya ilk önce kim atlayacak diye yarışma yapıyorduk.

Tribünde hakim gruplar arasında fark vardır muhakkak. GFB ile Çarşı'nın kafa tayfası arasında fark muhakkak var. Tarzları da farklıdır. Ama bir maça 20.000 kişiden fazlası geliyorsa o fark azalır. İki tribün de birbirine benzer. Aynı şehrin çocuklarıyız. Aynı okullarda, aynı mahallelerde büyüdük Futbol takımının yıllar boyunca yaşadıkları, taraftar tepkilerini ayrıştırabilir. Yani her sene şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe taraftarı ile her sene şampiyonluğunun çalındığını, hakim güçler tarafından ezildiğini düşünen Beşiktaş taraftarı farklı tepkiler verebilir. Biri hakemi baskı altına alabilir diğeri daha çabuk pes eder vs.. 

Ama genel olarak kitle aynıdır. O nedenle, kusura bakmayın ama "Beşiktaş tribünü Tekbir getirmez" demek büyük cehalettir. Bu artık tribünü bilmemek değil, kendi yaşadığı toplumu bilmemek demektir. Lisede makarasına kavga çıksa tekbir getiren çocukların geldiği tribünden bahsediyorsunuz.

Sahaya giren adamların bir kısmının fotoğraf çektirdiği, bir kısmının soyunma odası tüneline doğru koştuğu, polis siper alınca geri döndüğü bir ortam. Sizin için bunlar yeni olabilir, 31 Mayıs'tan sonra stadyumlara baktığınız için ilk defa görüyorsunuz. Ama bizim için çok da yeni değil. Üstelik Olimpiyat Stadı'nda olunca çocukluk anılarım canlandı resmen. Her zaman sahaya inen biri olurdu. Bu kadar kalabalık olmamıştı doğru ama PSV maçı bile hala akıllarda. O da 1-0'dan, 2-1'e dönmüştü. Kara gece...

Siz bilmezsiniz o zaman kurt inerdi Olimpiyat'a. Eğer siz o zaman da tribünde olsaydınız, facebook'ta MHP'nin kurdu iş başında paylaşımını yapardınız...

Şimdi bu kadar salladıktan sonra bir şeyin de hakkını verelim. Mesele komplo teorisi üretmekse onu da en iyi biz üretiriz. 6222 çıkmadan önce (böyle bir yasa var belki bilmezsiniz) yasanın çıkışına zemin hazırlanmak için bir Beşiktaş-Bursaspor olayı yaşandı. 7 senelik deplasman yasağı sona erdirilmiş, Bursaspor tribünü İstanbul'a gelmişti. Buna rağmen yeteri kadar önlem alınmamıştı. İki takım taraftarları arasında başlayan normal atışma, güvenlik zaafiyeti nedeniyle büyük bir kavgaya döndü. Bu kavga televizyonlardan yayınlandı, günlerce konuşuldu. Tribünlerin ne kadar sıkıntılı ve sorunlu olduğu hakkında fikir birliğine varıldı. Bu nedenle de 6222 için muhalefet edecek kimse kalmadı. 

Şimdi de özel güvenliğin tribündeki yetersizliğinden bahsediliyordu. Hükümet polisi yeniden tribünlerde devreye sokmak istiyor. Bunun için böyle bir tribün olayını çıkarmak değil ama engellememek, "güvenlikler yetersiz kalıyor" izlenimini sağlamak planlanmış olabilir. Devlet kademelerinde yer alan insanlar pazar gecesi spor programlarına çıkıp "Turnikeler kırılmış, içeri girilmiş" vs demesi de bunu doğruluyor. Bundan sonra polisin tribünde yer alması kolaylaşacaktır. İşte asıl sıkıntı da o zaman başlayabilir.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

katılmadığım noktalar :

1 ) Ahkam kesmek için ne yapmak lazım , 3 kere maça gitmiş olsam ahkam kesemeyecekmiyiz? Ki ahkam kesmek nedir? Bizim sizin gibi bloglarımız , köşelerimiz yok. Bize bedava sponspor biletleri de gelmiyor ya da basın kartlarımız da yok ( devletten kart alıp , devlete çatmakta ayrı bir ironi)

Nasıl gidelim abi maça , dandik bir anadolu takımı maçı minimum 40 lira. Bunun avrupası , kupası bilmemnesi var.

Sanki eskisi gibi mi herşey? sizin 18'indeki gibi ucuz mu kapalı tribünler? eve dönüşler bu kadar kolay mı?

ben seyrantepeden nasıl dönücem mesela , eskisi gibi mecidiyeköyden otobüse binip dönülmüyor ki eve


2)getirilen tekbir değildir ki.. "Ya Allah Bismillah Allahuekber" saldırı ve linç anı sloganıdır. Ben bunu eleştirmenizi beklerken siz normalleştirmişiniz. Türkiye'de nerede bu duyulsa illa bir linç ve kanunsuzluk vardır.

ASıl tekbir Bursa-Bjk maçında getirilmiştir. Hani şu kurban kesilirken ya da teravide söylenen.

3) Hükümete , sisteme , sanata sallıyorsun herkes gibi. ADam çıkıp dese sen kaç kere film setine geldin , müzik enstrümanı çaldın , il gençlik kollarında çalıştın ne diyeceksin . Ahkam kesmek ahkam kesmek. dandik bir 140 karakterlik tweetimiz var , görüş bildiriyoruz sadece , ahkam kestiğimiz yok.

ahkam kesen sol tandanslı adamları da yıllardır baştacı yapan sizsiniz abi abi abi abi diye. bağışlar , tanıllar , haşmetler.

komplo teorisine ise %100 katılıyorum. e abi o zaman kızma halk tv , odatv , aydınlıklara ya da karşı taraftaki en son haber tayfasına

kutay dedi ki...

1) blog bize çekilişten çıkmadı, gmail hesabı olan cok rahat blog yazabilir. bir sezonda 40'tan fazla maça gidiyorum. ptt 1.lig maçlarına gidiyorum, biletler 5 lira oluyor, istanbul'da kasımpaşa'nın süper lig maçları eger 3 büyüklerle değilse 10 lira civarında oluyor, 5 liraya da nefis köfte ekmek satılıyor büfede, dışardaki köfteciden daha ucuz.. basketbol maçları neredeyse bedava..

ben üniversitedeyken sami yen kapalı tribünü, şu an tt arena'nın açık tribününden daha pahalıydı. kombinemi alıyordum. bazı yerlerden kısıyordum, kombineye harcıyordum, deplasmana gidiyordum iki hafta oğlen yemek yemiyordum.

eve dönüşler artık kolay. avcılardan çıkan adam tek vasıtayla fenerbahçenin maraton tribününe giriyor neredeyse... veya olimpiyat stadına artık otobüs gidiyor, metro gidiyor...

bunu "ne acılar cektik" olarak anlatmıyorum; tercih sizin, şikayet etmeyin... ben bunu tercih ettim, çok da keyif aldım yıllarca. "biz sizin gibi değiliz" demeye gerek yok, cünkü biz de sizin gibiyiz. hatta aslında siz kimsiniz bilmiyorum.. eğer evde oturup şartlarından şikayet eden kesimden bahsediyorsan evet, sizin gibi değiliz. rahatımızdan, lüksümüzden, feragat edip sokağa karışıyoruz, bundan da çok memnun oluyoruz. en azından böyle toplumsal olaylarda şaşırıp, insanlara yalan yanlış şeyler anlatmıyoruz.

o yüzden geri kalan iki maddeye cevap vermeye bile gerek duymuyorum. çünkü ne yazsak karşıdan "biz sizin gibi değiliz" "hoca bana taktı" diyen bahane üretici bir cevap çıkacak. bahane üretmekten vazgeçip biraz bedel ödeyip karşılığını alınca sen de birikimler elde edip tecrübeli biri olacaksın.

yoksa dandik 140 karakterli twitter hesabına sıkışmaya mecbursun

Adsız dedi ki...

istanbul united diye pohpohlanırken iyi miydi? o zaman çok hoşunuza gidiyordu , metin kurt güzellemeleri , solcu tribün diye st.etienne lere dilenirken iyiydikte şimdi mi kötü olduk

baklayı ağzınızdan çıkarsanıza ya , bjk de taraftar ikiye bölünmüş sağ ve sol diye fb'de akp klubü bölmüş siyaset dibine kadar girmiş

adamlar stadınıza gelip şov yaptı , yuhladınız. sonrada biat başladı

şaşmamak lazım ultraslan bir blogtan eleştiri beklemek. hakan şükürün retweet ettiği bir blogtan ne beklenir

bugün muhafazakar tiplerin hepsi "okunması gereken bir yazı" diye pr çalışmasını yapmış

bu isimleri not alın , yakında sabahta falan yazar bunlar

asimplemistake dedi ki...

1- 3 eylül 2013 tarihi itibarıyla 1453 kartalları diye saçma sapan bir tribün örgütü kuruluyor. az biraz tribünde bulunan her insan bilir ki bir tribün grubu kurulacaksa böyle sikko bir isim bulunmaz. tribün grubu kuruyorsan sezon başladıktan sonra değil, liglere ara verildiği zaman yaparsın bu işi ki biraz çevre yapasın, gruba taraftar katarsın. ama bu sikko örgütün böyle bir amacı olmadığında artık sanıyorum hemfikiriz. ilk günden beri belliydi ya, neyse.. ha, bu arada örgüt 3 eylül'de "biz de varız" diyor, bülent arınç'ın söylediği "eylül'de büyük provokasyon var" sözünü hatırlıyorsak, tamamdır.

2- 10 gündür beşiktaş özellikle medya aracılığıyla gereğinden fazla pompalanıp taraftar iyice gaza getiriliyor. sanki karşılarındaki takım galatasaray değil de alelade bir takım, her maç alt ediyorlar ya bizi... 19 eylül 2013 tarihinde beşiktaş kulübü bu maça daha da fazla taraftar(?) çekmek adına derbifest diye bir organizasyon düzenliyor. şarkıcılar, türkücüler, tiyatrocular, efendime söyleyeyim; her kesimden insanı oraya çekebilecek ünlüler o festivale davet ediliyor ve büyük bir kalabalık yaratılıyor maç öncesi. gişeler açılıyor, taraftarların turnikelerden serbestçe girmesine müsade ediliyor, biletler dışarıya aktarılıyor ve böylece stat kapasitesinin üstünde seyirci alınmış oluyor içeri. bir not; bu statta oynanan ve seyirci rekoru kırıldı denilen galatasaray-fenerbahçe maçında bu maçtaki kadar kalabalık yoktu ve aradaki fark 1000 değil, belki 10000... taraftarlar aranmıyor içeri alınırken, birinin elinde muşta görüyoruz. kimbilir daha neler vardı.

3- ilk maddeyle bağıntılı olduğunu düşündüğüm bir şey; bu maç için spor savcısı görevlendiriliyor 4 tane. 2012'den beri yürürlükte olan bir şey bu eyvallah da, bu maçtan önce nerelerdeydiler ya da bu maçtan önce basında dillendirildi mi "şu maçta spor savcıları da olacak" diye? hayır.

politika bir oyun işidir, zeka gerektirir. ama bu oyunu yapamayacak kadar gerizekalılar tarafından 3 kuruşluk futbol zevkimizin de içine sıçıldı. bu net.

ben kendi adıma artık çözüm istiyorum. (yazar bu kısımda hükümete giydiriyor) sokaklar karıştırılıyor, insanlar birbirine hiç cephe almamış da çok mutlu yaşıyormuşuz gibi yeni bir kampa bölüyorlar ülkeyi, görüyoruz. ama bari her kesimden insanın kolkola girip marşlar söylediği, golden sonra çılgınca sarıldığı tribünleri karıştırmayın ya.

her şeyi kirlettiniz ülkede, bari tribünlere bulaşmasaydınız keşke. nasıl biteceksiniz bilmiyorum ama bitin. azalarak değil, birden bitin...

kutay dedi ki...

1) mesela hatırlıyorum da ua da sezon ortasında kurulmuştu, tam emin olmamakla beraber kfy da sezonun ilk yarısı içinde çıkmıştı... ama ua'yı kuranlar da , kfy'yı kuranlar da senelerdir tribünlerdeydi.. zaten bir grup vardı ortada sadece ona isim buldular. gfb mesela, baktığın zaman kuruluş yılı 2002, grubu kuranlar 1980'den beri "fb tribünü" dediğinde akla gelen adamlar...

2) 2003teki gs-fb maçı ile bu maçı kıyaslamak doğru olmaz.. hadi gs-fb ile bjk-gs arasındaki maçların gerginlik katsayısını gözardı ettiğini düşünelim, bir kere herseyden önce deplasman tribünü vardı. kafadan 5000 fb taraftarı gelmişti ve bu 5000 taraftar için en az bir 5000 koltuk da güvenlik nedeniyle boş bırakılmıştı.. guvenlik bahanesiyle bir derbi maçı gündüz oynanmıstı, son 20 yılda eşi benzeri yok... bu maçta gs tribünü olsaydı yüzde 80 ihtimalle derbi fest de olmazdı..

3) devlet tribünler üzerinde her zaman etkiliydi. bunu sadece siyasi olarak düşünmeyin. ortada büyük bir rant var. "herşeyi kirlettiniz bari tribün ve futbola bulaşmasaydınız" kısmına katılamıyorum, çünkü zaten futbola bulaşmaları seneler öncesinin olayı... bu sadece akp iktidarı ile de alakalı değil. ama - bu olaylardan bağımsız olarak - artık işin suyunun çıktığını kabul ediyorum. buradan da geri dönüleceğini tahmin etmiyorum.