In Bruges ve Seven Psychopaths'ın yaratıcısı Martin McDonagh yalnız değilmiş. Bir kardeşi varmış ve o da yazıp yönetiyormuş. 2011 yapımı The Guard bu filmlerden. In Bruges'dan tanıdığımız Brendan Glesson bu filmde başrolde..
Keyifli, eğlenceli bir film. Ama John Michael McDonagh, Martin'e göre biraz geride kalmış sanki. Araya serpilen espriler keyifli, ama film oldukça ağır ilerliyor.
Irkçı esprilerin sayısı oldukça fazla; hassas ve idealist izleyiciyi rahatsız edebilir ama filmin içinde, gelmesi muhtemel eleştirilere cevap verilmiş zaten;
I am Irish, racism is a part of our culture
Bazı filmler cumartesi akşamı filmidir. Çok yormayan, sıkmayan, ikinci defa izlemeye gerek duymayacağın ama kalabalıkta dağılmadan keyfili bir akşam geçirebileceğin filmler... Bu onlardan biri. Başka da özelliği yok açıkçası..
4 yorum:
sezona kötü başlamışsın
tarihi mağlubiyet
yönetimde sorunlar var
belki de hocanın son maçı bu
türkiye-suriye savaşacak
yerel seçimler yaklaşıyor
.
.
.
.
nabız tutayım diye bloga giriyorsun , film eleştirisi
dalga mı geçiyorsunuz? irono mi yapıyorsunuz?
o beğenmediğiniz taraftarlar , o beğenmediğiniz stadyumda ne acılar çekti dün
siz sıcak laptoplarınızdan yazarken , biz üşüyorduk dün
Okumadigim su yazinin 17 Eylul'de yazildigini gorunce bayadir buraya ugramadigimi fark ettim. 48, bu filmin en onemli detayi 1988 seul olimpiyatlari ile ilgili olan diyalog. yeni ciktiginda izledikten sonra wikipedia sayfasina girmistim. matt cetlinski yerine boyle'u koymuslardi. o ara turkiye'de bi' haber olsa da, wikipedia'dan copy paste yanlis koysalar diye cok bekledim.
sen sicak laptoplarindan yazarken, hakan sukur baskasi yaziyor saniyor ama.
seul muhabbeti neydi unuttum)
1500 metre serbestte olimpiyat dorduncusu oldugunu soyluyor.
Yorum Gönder