Pazar, Eylül 22

Fenerbahçe 4 - 0 Elazığspor




İki iç saha maçında 9 gol... Fenerbahçe'nin son haftalarda aldığı skorlar kağıt üzerinde çok iyi duruyor. Sahaya bakıldığı zaman da, eleştirilecek pek fazla bir şey göremiyoruz. Özellikle Süper Kupa, Arsenal maçları ve Konyaspor depremini düşününce ve o günlerin sadece 1 ay uzaklıkta olduğunu hesaba katınca, tablonun beklenmedik bir hızda pembeye boyandığını söyleyebiliriz.

Fakat aynı şekilde; son 3 maçında 12 gol atan, 9 puan alan bir takımın çok iyi olduğunu belirtmek mümkün değil. Sivasspor maçından sonra, bu maç da izleyenleri sıktı. 4-0 nasıl oluyor da sıkar? Anlaşılamıyor. Fenerbahçe kötü mü oynuyor? Ona da hayır. Belki de ortada çok açık bir sorunun gözükmemesi Fenerbahçe'nin en büyük sıkıntısı.

3 büyüklerin kimliğini oluşturan, onlara güç katan futbol anlayışları hemen hemen bellidir. İç sahada, özellikle başaltı olmayan alt sıra takımlarına karşı baskılı oynamak, rakibi yarı sahaya bile değil, kendi ceza sahasına hapsetmek, sağlı sollu ataklarla bunaltmak, gol bulmaktan öte sürekli golü aramak... 

Bunları yapan takım bahar aylarına şampiyonluk hesaplarıyla girer. Bunları yapamayan takımın hocası ise iyi sonuçlar alsa bile her zaman tartışılır. Üstelik Fenerbahçe taraftarı, bu baskılı ve sonuç odaklı futbolun yanında, güzel hareketler, esnek çalımlar arar. Doyumsuzdur. Fakat son yıllarda hem saha içinde hem saha dışında yaşananlar (hatta şu an tribünlerde olan ayrılıklar) Fenerbahçe taraftarının, bu sonucu alan ama az aksiyonlu futbolla yetinmesine yol açıyor. 

Oysa Fenerbahçe, rakibini hiç baskı altına almıyor. Hatta neredeyse, kendi sahasında kontra futbolu oynuyor. Rakibini bazen uyutuyor, bazen önde basarak yoruyor. Kalesinde tehlike görmüyor,  istediği zaman gol atıyor. Elazığspor ve Sivasspor maçlarında en ufak sıkıntı bile yaşamadı. Maçın başında bulunan goller de bunda etkili. Maç erkenden kopuyor. Sivasspor da Elazığspor da erken gelen gollere tepki verecek takımlar olmayınca, geri kalan süre Fenerbahçe için hazırlık maçı niyetinde geçiyor. Goller gelmeye devam ediyor ama ne baskı ne atak var. Fenerbahçe iki maçta 9 gol atıyor ama kaçırdığı gol belki de hiç yok. Girdiği her pozisyonu gole çevirmesi güzel ama peki bazı maçlarda bu kadar az pozisyona girmek galibiyete yetecek mi? 

Açıkçası rakip gözle izlediğim için, biraz da hata ve eksik aradığım için, bunlara takılıyorum. Yoksa Fenerbahçe taraftarının şu an kafasında böyle sorunlar yoktur diye tahmin ediyorum. 3 Temmuz, kaçan şampiyonluklar, Alex, Kocaman, Yıldırım, başkanlık seçimi, bölünen tribünler gibi sorunlar varken kimse 4 ve 5 gollü galibiyetlerin analiziyle uğraşmak istemez herhalde.

Elazığspor'u ise Sivasspor'dan daha çok beğendim. Ne yapmak istediğini bilen ama gücü az olan bir takım. Sollied, iyi bir futbol oynatmak istiyor ama kadrosu buna hiç yeterli değil. Mesela Sivasspor kadrosu onda olsa daha iyi işler yapabilir ama Elazığspor'da işi zor. Kim gelse işi zor olacaktı. Beklediğimden daha iyi oynadılar ama onda bile 4 gol yediler. Belki hedef maçlarında bu futbol işe yarar.

Bir maç gününün en sıkıcı bölümü 90 dakikası... Maç öncesi yaşanan keyif maçı da çekilir kılıyor. Fenerbahçe maçlarına gitmek o yüzden benim için daha cazip. Galatasaray maçlarına koştura koştura girmek, maç öncesi stad çevresinde toplanıp muhabbet edememek; maça gitme hevesimi oldukça azaltmıştı. Yalan yok evime yakın Fenerbahçe Stadı'nda daha çok keyif alıyorum. En azından maça girene kadar.

Gerçi Fenerbahçeliler benim kadar keyifli değildir. Kendi içlerinde yaşanan çatışmalar devam ediyor. Hayret ediyorum her gittiğimde, Aziz Yıldırım'ı seven Fenerbahçeliler hala oldukça fazla. Bunun dışında 34.dakika ve direniş ayrılığı da devam ediyor. En ilginci de bu; Taksim tezahüratı yapan grup; GFB tarafından ıslıklanıyor ve özgürlüğüne müdahale edildiğini söylüyor. Aynı grup; Yönetim İstifa tezahüratına Satılmış Köpekler diye karşılık veriyor. Aynı takımı tutan taraftarlar, birbirlerinin niyetlerini okumaya çalışarak gruplaşıyor. Skor 2-0'ken bile kavga ediyorlar.

Sanırım başkanlık seçimine kadar bu böyle devam edecek. Sonrasında konu, futbol takımının ligdeki konumuna göre şekil kazanacak. Ersun Yanal kritik bir sezonda görev aldı. Yapacağı işler Fenerbahçe camiasının kaderini belirleyecek.   

Hiç yorum yok: