Çarşamba, Kasım 21

17 İmza



Fenerbahçe'nin küme düşmeyeceğine eminim. İş oralara gelmez. Fakat öyle bir takım küme düşme hattına girdiği anda rakipleri tarafından makaraya alınır. Bunlar işin normaliydi. Yine de 34 hafta sonunda aynı yerde olmayacağına eminiz. Bunu önce söyleyelim, sonra asıl anlatmak istediğimize geçelim.

Rıdvan Dilmen'in geçenlerde bu konuyla ilgili yaptığı çıkış çok konuşuldu. Ne demek istediğini anlıyorum. Fenerbahçe'nin ülke futbolu için ne kadar önemli olduğunu, kulübün küme düşmesinin sektöre ve oyuna ne kadar çok zarar getireceğinden bahsediyordu. Olabilir. Haklıdır.

Fakat orada söylenen bir söz, aslında Dilmen'in de içinde bulunduğu "futbol ailesi"nin nasıl bir zihniyete sahip olduğunun göstergesiydi. 

Dilmen, "Fenerbahçe küme düşmesin diye diğer 17 takım imza toplar, Fenerbahçe yine küme düşmez" diyordu. Fenerbahçe'nin eski futbolcusu olduğu için bazı makaralara kızması anlaşılabilir. Fakat verilen örnek çok şık değil. "Galatasaray, Trabzonspor vermez, küme düşmekten kurtulan takım vermez" gibi karşı görüşler de çıktı. Bunlar başka bir boyut. Bizim meselemiz, sportif başarının ve başarısızlığın böyle gelişmeler sonucunda değişebileceği ihtimalinin olması.

Süper Lig'de 34 hafta sonunda en az puan toplayan üç takım küme düşer. Bu üç takım Fenerbahçe de olsa, başkası da olsa değişmemelidir. Kimin gelip, kimin gideceğine veya gitmeyeceğine diğer 17 takım karar veremez. İlkeler esas olmalıdır. Bunun söylenmesi, akla gelmesi bile bir faciadır.

Bizim, hepimizin spora bakışı bu bakış önermeler üzerinden şekillendi. Komplo teorileri de "başkaları kollanıyor" düşünceleri de buradan çıktı. Sadece kollanmak ve teori yaratmak da değil mesele. Bazı çıkarların sporun, sonucun önüne geçmesi de bu felsefenin ürünü. Küme düşmek dünyanın sonu değil. Bir takım az puan toplarsa küme düşer. Bu gerçeği düşenler de kalanlar da kabullenir ve olgunlukla karşılar. Olması gereken budur. Başka çıkarlar; toplumsal memnuniyetsizlik, yayın gelirlerin düşmesi vs. gibi konuları bu gerçeğin önüne geçemez, geçmemeli. 

Fakat, futbol ailesinin kafası hep buna çalışıyor. Hatırlatalım, sözde de olsa zamanında Rıdvan Dilmen federasyon başkanlığına aday olacağını söylemişti.

Taraftar, sponsor, borsacı, yayıncı derse anlarım ama sahanın içinden gelen biri bunu dediğinde insan üzülüyor. Küme düşmeyi kabullenemeyen zihniyet, ikinciliği de kabullenmez. Şampiyonluk esas olur. Ondan sonra çıkıp "Üzerimizde çok baskı var. Başarı zorunluluğu var" demesinler. Çünkü belki de bunu kendileri yaratıyordur.

Hiç yorum yok: