Salı, Kasım 6

Türk Telekom 77 -72 Partizan


Ankara'dayız. Vaktimiz var ve o gün Türkiye Kupası maçlarının olması sebebiyle şehirde futbol maçı izleme şansımız var. Fakat öyle bir şehir ki, her yer diğer her yerden uzak.

OSTİM Stadı'nda Bugsaşspor - Trabzonspor maçı var. En uygun ulaşım oraya gibi gözüküyor. Fakat ev sahibi takımın yönetimi, Trabzonsporlu taraftarları soymak için biletleri 61 Lira olarak açıklamış. Yine gidilirdi belki ama ufacık stadyumu Ankara'daki Trabzonlular doldurur diye vazgeçiyoruz. Televizyondan bakınca tribünlerin boş kaldığını ve taraftarların "Yönetim uyuma taraftarın dışarıda" dediğini duyuyoruz.

Altındağ Belediyesspor ise Alanyaspor ile oynuyor. Altındağ'a gitmenin de kolay olmadığını öğrenince o seçenek de eleniyor. Akşam saatlerinde Ankaragücü, Erbaaspor ile oynayacak. Fakat 19 Mayıs Stadı artık yok. Yenikent'teki stadyuma gitmek de Eskişehir'e gitmekten daha zor. O da iptal.

Tam o sırada akla basketbol geliyor. Şehrin uzun zamandır en üst ligde mücadele etmeye alışmış basketbol takımı Türk Telekom, Euro Cup maçında Partizan gibi köklü bir basketbol kültürünü konuk ediyor. Üstelik salon tam şehrin ortasında. İstanbul'da bile bu kadar merkezi bir salon yok. Ama Ankara'nın ulaşımının sorunlu olması da eksi bir durum olarak burada da karşımıza çıkıyor. Yine de metroyla salona varıyoruz ve korkutucu Gençlik Parkı'nın içinden geçerek 10 liralık biletlerimizi alıyoruz.

Türk Telekom geçtiğimiz sezon alt ligdeydi. Sevdiğimiz bir kurum değil ama sevdiğimiz basketbol takımı. Akarı kokarı yoktur. Yukarıya oynadığında keyif verir. Ankara seyircisi onları özlemiş. Salon tahmin ettiğimden daha dolu. Galatasaray'ın Euro Cup maçlarından aynı kalabalık ve coşku olmuyor. Ankara'da basketbolu seven insanların tek sığınağı bu kulüp. O da uzun zamandır olmayınca, geri dönüş hareketli olmuş.

Takım da bu coşkuya uygun hareket ediyor. Çok iyi hücum ediyorlar. İzlemesi keyifli bir takım. Özellikle Kenny Gabriel ve TJ Campbell ısındıkları zaman alev alıyorlar. İlk periyotta 14 sayı fark ortaya çıkıyor. Devre de aynı şekilde ilerledi.

Fakat işte karşınızdaki takım ne olursa olsun Partizan. Fakat 20 sayıya çıkarken bile oyunu bırakmıyorlar. Sadece kazanmak için değil, süreyi kullanmak adına oynuyorlar. Madem sahadayız, fark yemiş olsak da bildiğimizi oynayalım diyorlar. Bu sayede, belki de onların da beklemediği bir şekilde fark azaldı. Bir gün önce bir başka Türk-Sırp eşleşmesinde tam tersi olmuştu. Kızılyıldız, Galatasaray karşısında farkı açtıkça Sarı-Kırmızılı oyuncuların kafaları parkeye düştü. Ankara'da ise son ana kadar salonda heyecanlı bir maç oynandı.

21 yaşındaki Vanja Marinkovic, Avrupa basketbolunun hangi noktasında emin değilim ama özgüveni ve liderliği ile beni mest etti. 28 sayı atarak maçın en skoreri oldu. Fakat skor gücünden daha fazlası var.

Türk Telekom kazanan taraftı. Son çeyrekte maçı zora soksalar da 40 dakikanın genelinde çok daha iyilerdi. Türk oyuncuları da katkı veriyor. Bir ara parkede 4 Türk vardı. Her ne kadar çoğu eski toprak olsa da (Ender, Kaya, Serhat) hem futbolda hem basketbolda alışık olmadığımız bir durumdu.

Eskiden bu tip maç yazılarını maçtan hemen sonra yazardım bloga. Şimdilerde az sayıda maça gittiğim gibi, bir de yazıları geciktiriyoruz. Türk Telekom, bu yazı gelene kadar arada bir de lig maçına çıktı. Gaziantep'i yendiler. Belki de siz bu yazıyı okuduğunuzda Euro Cup'ta sıradaki maçını (Zenit) oynamış olacak. Ama erken okuyan olursa, maça gitmesini tavsiye ederim. Türk Telekom 11 sayıyla yenilmişti ilk maçta. Ankara'da rövanşı kazanmak isteyecekler. Güzel bir maç olacaktır, tavsiye edilir.

Türk Telekom'un grupta iki galibiyeti var. O nedenle Zenit maçı şansın devam etmesi adına önemli. Diğer yandan Partizan'ın sadece bir galibiyeti var. Onlarda da değişimler başladı. Bu maçtan bir gün sonra koçlarını yolladılar ve Andrea Trinchieri geldi. Belki de geçtiğimiz hafta Sırp basketbolunda, hatta Avrupa basketbolunda bir kırılma yaşandı. Biz de o kırılmaya ucundan tanıklık ettik.

Salondan çıktıktan sonra, uzaklardan 19 Mayıs Stadı'nın hayaleti gözüktü. Güzel stadyum değildi. Fakat o gün boyunca gidilecek stadyum aranırken değeri daha çok anlaşıldı. Gecenin karanlığında bir basketbol maçından çıkınca o yöne bakmak etkiledi. Şehrin ortasındaydı; buna rağmen rahat ve geniş bir alanı vardı. Kolay gidilirdi. Şimdi Ankara'da kim nasıl nerede futbol maçı izliyor emin değilim. Benzer sıkışma İstanbul'da da var. Tüm anıları düşününce, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı çok belli. İçimizdeki heyecan da öyle... O nedenle bu yazılar artık hep günler sonra gelecek...

Hiç yorum yok: