Türkiye'de bazı isimlere "Hocaların hocası" sıfatı layık görülmüştür. En meşhuru Coşkun Özarı'dır. Metin Türel'in de ondan aşağı yanı yoktu. Hem teknik adamlık günlerinde yanındaki yardımcılarıyla hem de TFF'nin açtığı kurslarda verdiği eğitmenlikle birçok ismi tedrisatından geçirmiştir. Şenol Güneş, Abdullah Avcı, Aykut Kocaman onun yanında görev yapanlardan. Fatih Terim ve Mustafa Denizli onun hocalığı altında top oynadı. Kurslardan da birçok isim geldi geçti. Kısacası çok değerli bir isimdi.
Neyse ki Türel'i vefat etmeden önce ziyaret etme şansı yakalamıştım. Socrates'ten arkadaşım İlhan Özgen ile beraber bir yaz gününde onunla buluşmuştuk. Etiler'in ara sokaklarında bir ganyan bayiinde dürüm yiyerek futbol sohbeti yapmıştık. Hocanın gözleri pek iyi görmüyordu, sağlık sorunları olduğu belliydi ama yaşını düşününce olaylara ve Türk futboluna hâlâ çok hakimdi. O iki saat bizim adımıza oldukça güzel bir deneyimdi.
O söyleşinden geriye birkaç anekdot kaldı. Hatırlatmak için uygun zamanlardan biri. Mesela klasikleşimiş, Ersun Yanal'a söylediği söz. Bugünkü vefat haberinden bile insanlar o sözü anımsattı. Türel de sözü inkar etmemişti. Fakat bir anlam kayması yaratıldı. Hocanın bilgisayara karşı olduğu zannedilmişti. Metin Türel bize şöyle demişti:
“Bilgisayar modern dosyalamadır. Ona vereceksiniz ki o da size geri versin. Dosyalarınız yırtılabilir ama bilgisayar yırtılmaz. Ben o cümleyi futbolun değişkenliğinden bahsetmek için kullanmıştım. Onu da ‘fırlama’ Rıdvan (Dilmen) televizyonda söyleyince olaylar gelişti.”
Fırlama olarak adlandırdığı Rıdvan Dilmen'e dair bir anısını daha paylaşmıştı:
“Bir gün kurstayız. Homojen kadronun geçerliliğini anlatıyordum. Örnek verdim ve ‘Liverpool’un 11’ini, Londra’daki simitçi bile sayar’ dedim. Rıdvan parmak kaldırdı. ‘Hocam, Londra’da simitçi mi var?’ diye sordu. ‘Çık dışarı’ dedim.”
Şenol Güneş ve Fatih Terim arasındaki farkı da anlatmıştı:
"Şenol'a her zaman nasihat ediyordum. 'Şenol! Fatih ile Mustafa insanlarla aralarına dağ koymuş durumda. Sen koyma. Bunun emekliği de var' diyordum. Fatih altı (yedi oldu) şampiyonluk yaşadı, kulüp içinde adamı sevmeyen bir ton insan var. Başarısız olursan, başarılarına gölge düşürürsün. Fatih'i çok seviyorum ama akıl hocaları başka...
Aynı zamanda Beşiktaş'ta çalıştığı dönemde Rıza Çalımbay'ı oyuncuyken ilk keşfedenlerden biriydi.
"Rıza'yı Tekirdağ'da bir gençler maçında izledim. Hocasına "Bunu A takıma ver" dedim hemen. Biraz mırın kırın etti, üsteleyince aldım tabi. Ondan sonra ben ayrıldım ama Rıza devam eti. Çok çalışkan ve aerobik kapasitesi muazzam genişti. Yanılmamışım da... Antrenörlüğünü de maşallah beğeniyorum."
İlhan Mansız ve Tümer Metin de onun elinden geçmişti...
"Gençlerbirliği'nde o dönem Ümit Karan vardı. Cavcav, 'Ümit varken ben İlhan'a para vermem' dedi. Ben de 'Bana ne ya, ben Antalyaspor'a gidiyorum' dedim. Sonra Samsun'da oynattım ama İlhan'ı. Tümer'i de B Milli Takım'a alıp takım kaptanı yapmıştım.
Sadece oyuncular ve hocalar değil, başkanlar da Türel'in radarındaydı. Dört kez çalıştığı Gençlerbirliği günlerinden kalan İlhan Cavcav portesi:
"Bana Ankara'da 'hacı' derler. Dört defa çalıştım; hacca gittim bir nevi. Bunun amcası, benim Galatasaray'dan takım arkadaşım Tayyar Cavcav'dı. İlhan İstanbul'a askerliğe geldiğinde Tayyar, 'Al bunu gezdir' diye bana emanet etti. Ben de onu pavyona falan götürdüm. Tanışıklığımız buralara dayandığı için, bir şey yaptığı zaman 'Gel ulan sen yap, ben gidiyorum' derdim. Başarılı dönemlerden geçirdik. Türkiye Kupası'nı kazandıktan sonra 'Al, bunu sana bomba diye veriyorum' dedim ve kupayı ona bıraktım."
Toprağı bol olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder