Salı, Şubat 25

Deniz Yıldızı


Kötü 1980'lerin kötü filmlerinden biri daha. Bu filmi yıllar önce televizyonda gördüğümü hatırlıyorum. 2000'lerin başıydı. Dadı furyası ve Gülben Ergen fırtınası esiyordu. Yani Gülben Ergen'in en popüler zamanlarıydı. Gündüz kuşağıydı. Herhalde Gülben Ergen'in az bilinen, gençlik dönemi bir filmini yayınlamak, hatırı sayılı bir rating katardı. O zamanlar için ilgi çekici olabilirdi. Fakat benim ilgimi çekmemişti.

Şimdilerde ne Gülben Ergen o kadar popüler ne de bu tarz bi film gündüz kuşağında izlenir. O kadar yarışma, evlilik programı vs. gibi yapımların arasında böyle bir film yayınlamak rating kaybı demek. Yani Yemekteyiz'in standart bir bölümünden dahi kötü bir film. Fakat o yıllarda Kartal Tibet'i yönetmen koltuğuna oturtmuş, Safa Önal'a senaryo yazdırmış bir film. İşte Yeşilçam'ın 1980'leri böyleydi.. Allah Eşkiya'dan razı olsun...

O dönemin en çok işlenen konusu, daha doğrusu en çok işlenen figürü biraz özgür davranan ve toplum değerlerinin dışında hareket eden zengin ve şımarık kızlardı. Bu tip kızların hikayelerinin anlatıldığı filmlerin yarısı mesaj kaygılı dramlar olurken, diğer yarısı da nefretle başlayan aşk hikayeleriydi. Bu film ikinci sınıfa giriyor. Genç, güzel, zengin ve şımarık Gülben, kendisi gibi olan arkadaşlarıyla Marmara Adası'na gider. Orada 'ukalaca' tavırlar sergiler. Dürüst, çalışkan, fakir Yakup Reis de onun bu tavırlarından rahatsız olur. Fakat sonrasında kavgalar aşka dönüşür. Bu aşka dönüşme esnasında taciz, insan kaçırma ve hatta tecavüz bir yöntem olarak gösterilir. Meşrulaştırılır demek istemiyorum ama iş oralara kadar gidebilir. Filmin sonunda ise o 'zengin, şımarık, özgür kız' aşkında yanarak erkeğine hizmet etmeye, evinin kadını olmaya and içecek hale gelir.

Zaten filmde esas anlatılmak istenen bir aşk hikayesi değildir. O konuya bir çekicilik katmak için merkeze konmuş bir unsur sadece. Gülben karakterinin zenginliği ve şımarıklığı önemlidir.. Arkadaşlarıyla tatile gidebilen, baba parası yiyen zengin kızın ne kadar antipatik olduğu üstüne vura vura gösterilir. Topluma verilmek istenen mesaj budur. Bu öyle ince bir mesajdır ki; servet avcılığına veya zengin düşmanlığına dönüşmez; biraz olsun toplumun genel alışkanlıklarının dışına çıkanlara kötü gözle bakılmasını sağlar. Açıkçası Gülben Ergen de rolün hakkını verir. Kötü oyunculuğu bir avantaja dönüşür ve kendisinden daha antipatik bir karaktere hayat verir.

Sonuç olarak; ben niye izledim bu filmi bilmiyorum. Youtube'da denk gelince aktı gitti. 75 dakika sürüyor zaten. Ömürden bir kayıp mı? O kadar da değil. Fakat belki bloga yazmayabilirdim. Ama olsun. Çeşittir. Gülben Ergen filmi de yazıyoruz, 2.Lig maçına da gidiyoruz, Oscar da konuşuyoruz, Avrupa futboluna da ışık tutuyoruz. Bizim de farkımız budur...

Hiç yorum yok: