Pazar, Eylül 4

Camille

 


Gerçek bir hikayeden uyarlanan film. İdealist bir fotomuhabir olan ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki iç savaşa odaklanan Camille Lepage'nin hikayesini anlatıyor.

Lepage, çalıştığı kurumların ve halkın ilgisinde bile olmayan Orta Afrika'da yaşananları Avrupa gündemine taşımaya ant içmiş bir gazetecidir. Bu uğurda, kimsenin uğramadığı o topraklara gider. Bir yandan işini yaparken, bir yandan da birçok insanın hayatına dokunur. Buna rağmen karanlık günlerin sonunda 26 yaşındayken öldürülür.

Güçlü ve trajik bir hikaye. Sinema için bulunmaz bir kumaş. Fakat film aynı gücü ekrana ve izleyiciye taşımaktan uzak kalıyor. Yönetmen ve senarist Boris Lojkine'in bir röportajına denk geldim. Kendisi sıklıkla Afrika kıtası ile ilgili filmler üretmiş. Okuduğum röportajında da "Afrika'nın sinemada bir dekor olarak kullanılmasından nefret ediyorum" demiş. Kendi lanetine düşmüş diyemem. Gerçekten kıtayı bir dekor veya otantik bir malzeme olarak kullanmıyor. Hatta kıtanın kendisinden çok insanlara odaklanıyor. Fakat fazlasıyla odaklanıyor. Yakın plan çekimler, hareketli kamere kullanımı, buna rağmen yavaş tempo; bizim hikayeye girmemizi engelliyor. Sadece Afrika'da bir trajedinin ortasında olduğumuzu hissediyoruz, geriye pek bir şey kalmıyor. Fazlasıyla belgesel havası katıyor, bu sefer de diğer hikayeden uzaklaşıyoruz.

Gerçek Camille'in mücadelesinde hayranlık duymamak elde değil ama filmdeki karakterimiz de biraz fazla başına buyruk. Burada spesifik bir konudan bahsetmiyoruz ama oyuncumuz Nina Meurisse bize bir savaş ortamındaki muhabirin tedirginliğini yansıtamamış gibi. MUBİ'deki 7.2 ve IMDB'deki 6.8 puanları bence fazla cömert olmuş.

İlginçtir, 2013 yılını anlatan filmde şöyle bir sekans var. Camille gazetesine Afrika'ya gitmek için adeta yalvarır. Orada olanlar Fransa'nın gündeminde olmadığı için yayın yönetmeni bu isteği önce kabul etmez. Hatta muhabirine Ukrayna'ya gitmesini önerir. Oradaki savaşın çok daha büyüyeceğini ve ilgi çekebileceğini söyler. Camille ise bölgesel bir çatışma olduğu için Doğu Avrupa'ya sırtını döner ve teklifi kabul etmez.

Buradan ne anlam çıkabilir? Ya vizyon ve öngörünün ne kadar önemli olduğu, ya da bu senenin Şubat ayında olduğu gibi; "sarı saçlıların yaşadığı eziyet, siyah çocukların yaşadıklarından daha önemlidir" anafikri.

Yine de insan "Keşke Camille Ukrayna'yı tercih etseydi" diyor.

Hiç yorum yok: