Çarşamba, Eylül 28

Hep Aynıydı Hamit Altıntop

Faroe Adaları yenilgisi hakkında birkaç cümle yazmaya gerek var mı? Emin değilim. O yüzden en azından, neden emin olmadığımı anlatmaya çalışayım.

Birincisi zaten grubu lider bitirmeyi garantilemiş bir takım var. Ortada bir başarısızlık yok. Oluşan tablonun ardından bir maç da kaybedilebilir. Keşke olmasaydı ama olunca da bir şey olmuyor.

Sık sık karşıma dünyaya rezil olma söylemi çıkıyor. Bu kısım da beni ilgilendirmiyor. Dünyaya rezil olup olmamak mıdır, sizin ne olduğunuzu belirleyen? Tam bir "Elalem ne der?" dürtüsüyle yetişenlerin korkusu. Hatta açıkça belirtmek lazım; zaten dünya sizinle o kadar ilgilenmiyor. Türkiye'nin ne yaptığı çok da merak konusu değil ve bu, bugün oluşan bir durum da değil. Çok daha eskiye dayanıyor.

Ayrıca Faroe Adaları gibi takımlar, artık eskisi kadar futbolu bilmeyen ekipler değiller. Avrupa'ya oyuncu ihraç ediyorlar. Öyle adanın barmeni, öğretmeni sahaya çıkmıyor artık. İyi kötü bir takım. Kötü bir takım ama takım. Ara sıra kötü takımlara da yeniliyor insanlar. Bu yenilgilerin formalite maçlarına gelmesi iyi bir şey. Çok takılmamak lazım. Kuntz ve ekibi takılsın da; bizim fazla irdelememize gerek yok şu anda...

Tabi ki A Milli Takım'ın eksiklerinden bahsedilebilir. Fakat buradan teknik direktör vurmaya ve yeni bir aktör belirlemeye çalışmak en basit tabiriyle haksızlık olur. Fakat bu konulara girmek istemiyoruz. Zira Türkiye'nin Faroe Adaları ile oynadığı maç ve aldığı sonuç beni çok ilgilendirmiyor. O akşam da ilgilendirmemişti. Maçı da izlememiştim. O saatlerde Yargı izliyordum mesela. İzlemeye gerek duymadığım bir maçın yenilgisine kıyamet koparacak değilim.

Fakat gündeme damga vuran maçın kendisinden çok, karşılaşmanın ardından Hamit Altıntop'un  TRT Spor'da yaptığı açıklamalar oldu. Hatta o açıklamaların sadece üç dakikalık kısmı. En çok rahatsız olanlar da basın mensuplarıydı. 

Altıntop'un teknik direktörünü savunan, yola onunla devam edeceğini söylediği açıklamalarında vurgusu sertti. Hedefi belliydi. Söyledikleri netti. Ve bu durum Stefan Kuntz'u eleştirmeyi hobi haline getirmiş basın mensuplarını bozmuştu. Aslında Altıntop'un açıklamaları hiç de şaşırtıcı değildi. Ne söylediğinden ziyade, nasıl söylediği gündem olmuştu. Ve konuşma tarzı son 20 yılda Türk futbolunun içindeydi. Üstelik TFF yöneticisi olana kadar da saygı gören bir üsluptu.

2010 yılında Azerbaycan'a yenildiğimiz maçtan sonra (dünyaya bir kez daha rezil olmuştuk) teknik direktörü ve takım arkadaşlarını eleştiren Hamit Altıntop, basın tarafından övgü yağmuruna tutuluyordu. Zira, oklar kendilerine yönelmemişti. O açıklamalar farklıydı, polemik yaratmaya ve ardından  tiraj/rating getirmeye müsaitti. O açıklamalar basın tarafından eleştirilmezdi, ancak övülürdü. Baş kahramandı Altıntop adeta... Takımın dobra tek üyesiydi. Zaten Almanya'da yetişmişti. Keşke futbolumuzu da yönetseydi...

Oysa kimse çıkıp, "Yahu kardeşim güzel konuşuyorsun da, soyunma odasından çıktıktan hemen sonra böyle konuşmasaydın" demedi. Belki takım içinde bir sorunun ilk kıvılcımı, ya da var olan yangının bina dışına taşan ilk anıydı. Bunu irdelemek varken, çekirdek çitler gibi izleyerek bir yandan da alevleri harlamak ne kadar doğruydu?

Geçelim o gümleri. Defteri açmaya gerek yok. Altıntop'un benzer konuşmaları çok vardır. Esas olan, her zaman o konuşmalar nedeniyle övülmesiydi. Oysa bu sefer oklar basına saplanınca, 40 yaşındaki adama had bildirmeye, onu yontmaya çalışmaya başladılar. Bir dönem "Keşke futbolu futboldan gelenler yönetse, mesela Hamit Altıntop çok uygun bir isim" diyenler, şimdi "Türk futbolu Hamit Altıntop'a mı kaldı?" demeye başladı.

Bu çelişkilere karşı durmak boynumuzun borcudur. Diğer yandan Stefan Kuntz'u harcamaya çalışıp, çok sevdikleri yerli teknik direktörleri getirmeye çalışanlara karşı durmak da boynumuzun borcudur. TFF, Kuntz'un arkasında durma gücünü ne kadar daha sürdürebilir bilinmez. Belki bizi de yarı yolda bırakırlar. Fakat en azından saflarımız belli olsun.

Stefan Kuntz tercihini eleştirecek 20 nokta bulabilirim ama bunların hepsi benim için 20 Eylül 2021'de, yani Kuntz'un imza attığı günde çöpe atıldı. Adam geleli daha bir sene olmuş, Uluslar Ligi'ni saymazsak (ki orada da grubu lider bitirmiş) sadece beş resmi maça çıkmış bir adamı eleştirmek için fazla aceleci değil miyiz?

Hamit Altıntop'u eleştirecek 20 noktayı şimdi bile bulur ve söylerim. Ama bunlardan herhangi biri TRT Spor'daki açıklaması olmaz. O açıklamayı yaptığı için kendisine eksi yazacak değilim. Masaya vura vura gerçekleri konuşan birileri lazım bu ülkede. 2010'da bu yüzden övülüyordu zaten, şimdi de bildiği yoldan ilerliyor... 

Seversiniz, sevmezsiniz ama hep aynıydı Hamit Altıntop... Fakat herkes aynı değil işte. Altı ayda değişir tüm işler. Buna karşı bir cephe oluşturmak da boynumuzun borcudur.

Hiç yorum yok: