Pazar, Eylül 25

Ustalara Veda Rekabete Merhaba

Son maçını oynayan ve sahneden çekilen büyük usta Roger Federer için yapılan duygusal vedalara, yakılan ağıtlara, onu onurlandıran cümlelere saygımız sonsuz. Fakat zincire yeni bir halka eklemeyeceğiz. Zira milyarlarca insanın söylediklerinden daha farklı bir cümlemiz yok.

Diğer yandan da yola devam etmek zorundayız. Geleceğe bakmalıyız. Bu vedanın, ortada bırakılan büyük boşluğun sonuçlarını konuşmalıyız.

***

Roger Federer tek değildi. Onun vedasından kısa bir süre önce Serena Williams da tenisi bıraktığını açıklamıştı. Aslında objektif olarak baktığımızda ikisi de sadece resmi bir açıklama yapmıştı. Yoksa öncesinde, tenis onları bırakmıştı bile. Uzun zamandır en yüksek seviyelerinden uzak oldukları gibi, kısa bir zamandır da kortlara çıkmakta da zorlanıyordu. Veda edeceklerini biliyorduk, sadece resmi açıklamayı yapmalarını bekliyorduk.

Aslında onlar gerçek sahneden çoktan çekilmiş ve yerleri de dolmaya başlamıştı. En azından maddi olarak. Yani birileri çıkıp maç ve turnuva kazanıyordu. Yeni Grand Slam şampiyonları çıkıyordu. Peki onlar kadar kusursuz ve oyunu hükmeden oyuncular gelecek mi? Buna cevabımız yok, zaman gösterecek. Peki benzer bir hakimiyet gelmeli? Sanki buna cevabımız; hayır olacak...

Roger Federer tek değildi. Kariyeri boyunca, kendisi gibi kusursuz iki tane makine ile çarpıştı. Büyük üçlü, tenisi inanılmaz bir seviyeye çıkardı. Kendi aralarındaki maçlar nefes kesti. Alttan gelenlere büyük bir üstünlük kurdular ama onları da daha iyi olmaya zorladılar. Erkek tenisinin seviyesi inanılmaz bir noktaya yükseldi. Fakat yine de günün sonunda, bir turnuvanın başlangıcında şampiyonluk ihtimali olan tenisçi üç taneydi. Sürprize kapalıydı.

Dünyanın en çok sevilen sporcularından biri olmasına rağmen Federer için ilginç bir anket sonucu var elimizde. Tenisseverlere, "Federer sonrası spora ilginiz azalı mı artar mı?" şeklinde bir soru sorulmuş. Yüzde 18'i "azalır" derken, yüzde 28'i "artar" demiş. İlk başta şaşırtıcı gibi duruyor. Zira son bir haftada oluşan hava ve söylenen cümleler "Hiçbir şey aynı olmayacak" türküsüyle paralel...

Evet eskisi gibi bir durumun benzeri yaşanmayacak. Fakat yeni dönemde rekabetin daha çetin olacağı da bir gerçek. Seviye düşebilir ama bilinmezlik daha da çok artacak. Sporun ilgi çekici kısmı da bu değil mi zaten?

Kadın tenisinde ise durum daha vahimdi. Erkek tenisinde üç ihtimal vardı ama kadın tenisinde Serena her zaman tekti. Tarihin en dominant sporcularından biriydi. Onun yanına kimse yaklaşamadı. Tenis turnuvalarında şampiyonluk için iki ihtimal vardı. Ya Serena kazanırdı, ya da Serena'nın fiziksel bir sıkıntısı varsa başka biri kazanırdı. Üstelik ikincisi de her zaman yaşanan bir durum değildi. 

Kadın tenisine olan ilginin son yıllara kadar giderek azaldığını düşünüyorum. Her sene aynı takımın ve aynı sporcunun şampiyon olduğu bir branş ne kadar ilgi çekebilir ki? 

Bundan 10 sene önce bir tweet atmıştım. "Serena Williams tenisi bıraksa da, kadın tenisini izlemek cazip hale gelse" şeklinde. Sanıyorum beş sene önce bu tweet'i atamazdım. Zira yanlış anlaşılırdı. On sene önce Twitter polisliği yaygın değildi. Ve Serena Williams eleştirisinde bulunmak, kadın düşmanlığı veya ırkçılıkla eşleştirilmiyordu.

Oysa düşüncem kim olsa geçerliydi. Serena, çıtayı öyle bir yere koymuştu ki rekabet dozu giderek azalmıştı. Sonu belli filmleri izlemek bile değildi. Aynı filmi tekrar tekrar izlemek gibiydi. Acaba bu sefer farklı bir son olur mu diye beklerken, yine aynı sonla karşılaşıyorduk.

Tabi ki biraz mübalağa yapıyorum. Zaten Serena da ara sıra kaybediyordu. Fakat ne zaman kaybedeceği belli olmadığı için sürprizi yakalamak da kolay olmuyordu. Rafael Nadal'ın katıldığı Roland Garros turnuvasını izlemek gibiydi...

ABD'li oyuncunun son dört senede sahnede çekildiğini düşünürsek (son Grand Slam şampiyonluğu 2017); son dört senede dokuz farklı Grand Slam şampiyonu ortaya çıktı. Ne büyük bir zenginlik.  Bu isimlerden yedisi, bu dört sene içinde kariyerlerinde ilk kez Grand Slam şampiyonu oldular.

Bu zenginliği seviyorum. Kimisi ise dominasyonu sevebilir. Olabilir. Fakat zenginliği sevdiğim için Serena taraftarı olmadım. Serena'nın yenilmesini istedim. Zaman zaman insanlar güçlülerin yenilmesini ister. 2009 Barcelona güzeldi ama 2010'da artık sıkmaya başlamıştı. İspanya 2008-2010'da iyiydi, seviliyordu ama sonrasında sıkmaya başlamıştı. Bulls, Golden State Warriors, Manchester United ve daha niceleri bu duyguyla karşılaştı. Fakat iş Serena'ya gelince, bunun bilinçaltındaki bir ayrımcılığın dışa vurumu olarak ilan edenler de oldu.

Haliyle hasretle Serena'nın sahneden çekilmesini bekledim. Federer için aynı derecede hissetmedim, zira ne olursa olsun büyük üçlü korta ayrı bir heyecan getiriyordu. Fakat yine de alttan gelen bir kuşak, onların yanında heba oldu gitti. Bizim gibi tenise ucundan meraklı olanlar için, yani çok takip etmeyip sadece belli başlı turnuvaları izleyenler için, birbirine benzeyen yıllardı. Hep aynı aktörlere denk geliyorduk. Fakat yalan yok, müthiş maçlardı. Diğer yandan; o üçlünün müthiş maçları gibi maçları, Serena korttayken bulamadık. Serena çıktı, yendi ve gitti. Ne kadar heyecansız...

Neyse; olan oldu ve Serena bıraktı. Federer de bıraktı. Duygusal bir vedaydı. 10 yıl boyunca izlenen dizinin son bölümü gibiydi. Bir yaz tatilinin son günü gibiydi. Ne o dizi, ne o yaz tatili unutulamayacak. Fakat daha sonra yine yeni diziler izlenecek, yine yeni tatillere çıkılacak. Belki de daha güzelleri, daha heyecanlıları olacak.

Kısacası vedalar güzeldir ama yola devam etmek gerek. Yol, arkada kalanlardan daha fazlasını barındırır.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

yenilerin mızmız, devamlılıktan uzak, üst üse 3 final oynasa tamam doydum emekli mi olsam halleri de sinir ediyor insanları ama.
embesil z kuşağı değil old school zihniyetli sporcuları arıyoruz. federer anketi de büyük palavra olmuş. 2021 laver cup'ı kim izledi acaba..

Adsız dedi ki...

osaka'ya bir kız hayran olacak 3 sene sonunda osaka diye biri yok olmaz böyle.