Çok Güzel Hareketler Bunlar, sevdiğim bir oluşum olmadı. Fakat hakkını vermek lazım, ilk kadro diğerlerinden çok daha iyiydi. Ya da ilk olduğu için bizi daha çok etkilemişti. Gerçi ilk cümlede dediğim gibi; beni o kadar da etkilememişti ama en azından ilkti ve daha özgündü.
Şimdi dönüp bakınca, o kadrodan birçok insanın popüler kültürde yeri olduğunu görünce ufak bir yakınlık, en azından aşinalık hissediyorum. Yeni kadrolara hiç hakim değilim mesela. Bu kalite farkını mı gösterir yoksa ilk olmanın avantajını mı bilemiyorum.
2010 yılında, eski kadro en popüler zamanlarındayken, herhalde "Hazır musluk akıyorken" şeklinde düşünerek bir film çekmişler. Aslında benim haberim yoktu ama filmi izleyince bazı sahnelerin yıllar boyunca devamlı internette önüme düştüğünü fark ettim. Mesela halk arasında Günübirlikçiler olarak bilinen; esas adı Filmsiz Fragman skeci gayet iyi biliyordum.
Ve evet skeç.. Film dokuz ayrı skeçten oluşturulmuş. Yekpare bir film çıkarmamışlar. Peki neden yukarıda "Hazır musluk akıyorken" tabirini kullandım? Zira film, televizyonda gördüğümüz skeçlerin aynısıydı. O skeçler seviliyordu. Neden benzer bir üretim sinemada da olmasın?
Zaten tam da bu noktada, filmin tanıtımını "Daha önce kullanılmamış bir anlatım dili" olarak tasvir etmeleri de pek şık olmamış. Zira bırakın başka ülkeleri, bırakın bizim ülkeyi; kendilerinin bile sık sık kullandığı bir dille filmi devam ettirmişler.
Günah mı benzer bir iş yapmak? Tabi ki değil. Fakat beklentiyi bu kadar arşa çıkarmanın bir anlamı yoktu. Gerçi ben de çok arşa çıkarmamıştım. Anlatım dilinden kasıt herhalde, tiyatro sahnesinde yapamadıkları efektleri yapabilme özgürlükleriydi. Bu sayede ekibin eli daha dolu hale gelmiş olabilir. Fakat bu avantajı da çok iyi kullandıklarını sanmıyorum. Gerçi yönetmen koltuğunda oturan Ozan Açıktan'ın, projeyi en azından ortalama bir seviye çıkarmış.
Yine de iyi tarafları yok değil. Filmsiz Fragman'dan bahsettik. Kafamıza kazındı. Demek ki iyi iş. Bence en komiğiydi. Uçak fena değildi. Bisiklet vasattı ama flachback kullanımları ile oluşturulan hikaye hoşuma gitti. Uçanları Vurmasınlar kötüydü ama başındaki Vizontele Tuuba göndermesi gözleri yaşarttı. Bu arada o skecin çekildiği okulun bizim Kadıköy'deki, eski ismi Kenan Evren Lisesi olan okul olması da oldukça manidar! Hıyarlı Baba kötüydü ama en kötüsü ilk baştaki Dubalar ve Kız Tavlama'ydı ki bunların hemen başlangıçta arka arkaya olması ufak bir kapatma isteği de doğurdu,, Sivrisinekler ise çok sıkıcıydı.
En güzeli ise açık ara Elalem Ne Der'di. Gerçi komedi unsuru, klasik ÇGHB izleyecisni sarmamış olabilir. Oysa senaryosu ile, şarkısıyla, kelime oyunları ile kusursuz bir işti. Sanırım tamamen Zeynep Koçak'ın kaleminden çıkmıştı. Aslında başladığımız yere geri dönmenin tam vakti. İlk kadronun bence en sağlam ismi Zeynep Koçak'tı. Onun yazdığı skeçler her zaman çok iyiydi. Bütün bir ekip Yılmaz Erdoğan'ın kariyeri boyunca canlandırdığı karakterlere özenmiş bir halde karşımıza çıkarken, o Erdoğan'ın kaleminden parçalar sunuyordu. Oyunculuğu da fena değildi. Fakat ekibin büyük bir kısmı adım adım ilerlerken, o hep geride kaldı. Bunun bir nedeni olarak yaşadığı ilişkiler ve hayal kırıklıkları öne sürüldü. Bu kısım beni ilgilendirmez ama bence yetenekli birini sahada görme şansımızı kaybetmemiz bizim açımızdan üzücü.
Oyuncular açısından ise Büşra Pekin'in pestilini çıkarmış ekip. Neredeyse her skeçte o var. Eser Yenenler ve İbrahim Büyükak'ın günümzüde bu kadar sivrilmiş olması bana çok ilginç geliyor. Bülent Parlak veya Şahin Irmak ikisinden de daha iyi oyuncular mesela. Neyse; iç işlere, kıyaslara çok girmeyelim. Aradan yıllar geçmiş, herkes kendi yoluna girmiş.
2010 yılında yapılmış bir filmi (dokuz skeci) bu kadar uzun değerlendirmeye de gerek yoktu. Fakat izledikten sonra, Zeynep Koçak'a ayrı bir paragraf açmak gerektiğini düşündüğüm için uzun bir içerik çıkarmak istedim.
IMDB puanının 4.4 olması ise şaşırttı. Türkiye'de daha kötü komedi filmlerine gülen ve puan veren insanlar bu sefer cimri davranmışlar. Sanırım onlar da televizyonda her hafta gördükleri ürünün bu sefer önlerine parayla gelmesini, veya başka bir ifadeyle; para ödedikleri ürünün aslında her hafta bedava olan ürün olduğunu görünce kızmışlar. Haklılar da bence...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder