Cuma, Mayıs 18

Galatasaray 72-81 Beşiktaş



Korkulan oldu. Haftalardır kötü giden takım, en olmaması gereken yerde tökezledi. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik oysa. Bu sene hedef ne Top 16'ya çıkmak ne şampiyon olmaktı (Aslında böyle bir sezon, şampiyonluk için bulunmaz fırsattı). Zaten nasıl katılıyoruz şu turnuvaya hala net bilgi yok. Asıl hedef Eurolegue'e bir kez daha katılıp devamlılık yaratmak. Büyük ihtimal dün kazansaydık finale çıkardık, finale çıksak şampiyon da olabilirdik, Euroleague'e de katılırdık. Olmuyor, kağıt üzerinde kazanamıyorsun.

Özellikle Ship'in sakatlığından sonra yavaş yavaş düşüşe geçen takım dün belki de en kötü oyunlarından birini oynadı. Resmen 5 kişi oynayan Beşiktaş ile bir türlü doğru 5'i bulamayan, saha içinde istikrarı yakalamayan iki takımın maçı oldu. 

Beşiktaş'ın kadrosu dar diyoruz ama o dar kadronun adamları bizim bol alternatifli seçeneklerden daha iyi iç yapıyor. Şu Beşiktaş'ın 5'inden bizim ilk 5'e girecek adam sayısı 4'tür herhalde. Belki Serhat giremez. Hawkins, Arroyo, Bonsu, Erceg hatta Ersin 5 oynar. Kadronun dar olduğu doğru ama güçlü olduğu gerçek. 

Yine de sırf bu yüzden bile 5 maçlık seri bizim için avantajdı. Beşiktaş yorulur diyorduk. Şimdi bir de dinlenmiş Bonsu çıkacak başımıza. Umarım iki maçta 25 dakikada aldığı 7 faul gibi sorun yaşar.

Bu maç da koç kötüydü. İki koçun da kafası birbirlerine üstünlük kurmada. Ergin Ataman hakeme itiraz ediyor, Oktay Mahmuti diğer hakeme "niye teknik çalmıyorsun/uyarmıyorsun" diyor. Siktir et hocam sen sahaya bak diyesim geliyor ama saygımız sonsuz o yüzden diyemiyoruz. Dün mesela ilk yarının en iyisi Göksenin'i kenarda unuttu, 13 sayı atmıştı Gök ama asıl önemlisi olan yaptığı savunmaydı. Cevher'i az oynatması, Furkan-Luksa'yı beraber oynatmaması... Off basketbol uleması gibi yorumlamak istemiyorum ama gerçekten bir yerlerde bir şey arıyorum.

Bu takım nasıl bu kadar düştü bilemiyoruz. Şimdi avantaj Beşiktaş'ta. 15.000 kişi dolduracakmış ki bence hiç önemli değil. Geçen sezon Fenerbahçe şampiyonluk kutlamaya hazırlanırken o salondan çıktı bu takım (yine akıllarda Ship, uğursuz Bandırma) Potansiyelini sahaya yansıtırsa Beşiktaş'ı da yener. Tribün baskısı Beşiktaş'ın aleyhine bile işleyebilir. Ama işte takım, o umudu yansıtamıyor. Bu 3 gün (hatta 2 kaldı) Mahmuti hocam biraz Terimlik yapacak. O yüzden bu 3 gün bizim için geçmeyecek. Takımın ne şartlarda hazırlandığını bilememek, havanın ne olduğunu hissedememek...

Niye bu kadar stres? Bu sene basketbol takımının peşinden daha çok gittim. Futbolun son 1 ayını çıkarırsak en çok bu tarafa önem verdim. Liderliği aldığımız Banvit deplasmanında, tarihe geçen CSKA maçında, futbol derbisi günü Antalya'ya yenilirken, Atina dönüşü havalimanında. Eylülde Litvanya'da başlayan sezon Sinan Erdem'de hiç bir şey elde etmeden bitmemeli. Zaten ne olursa olsun bu takımın 3 maç üst üste yenileceğine inanmıyorum. İnanmak istemiyorum.

Tribüne gelirsek, salı günü şampiyonluk rehaveti vardı ama perşembe günü boş kalması kötü oldu. Yine de salı gününden daha iyidik. Fakat takım kötü olunca bazen tribünde de el ayak kesiliyor. Cumartesi stres-kutlama, pazar TT Arena, salı maç, perşembe maç. Eh bu adamlar da etten kemikten. Salondan çıkanları eleştirenleri de anlamıyorum. Kimse kimseyi yargılayacak konumda değil. Gelene eyvallah demek varken salondan çıkıyor diye suçlanıyor. Senin için son ana kadar kalmak doğruysa sen kalırsın. Giden insanların çoğu takım 10 sayı farkla önde olsa yine 2 dakika kala çıkardı. Herkesin kendine göre düşüncesi ve tarzı var.

Hakemler hakkında konuşmak istemiyorum ama... Şaka lan şaka, hakeme sokayım dün biz baya kötüydük. Ben onlara bedduamı ettim salonda, içim rahat.





Hiç yorum yok: