Kronolojik olarak gidiyorum ama daha farklı bir sıralama yapsaydım; maçları önemine veya heyecanına göre dizseydim bu maç kesin ilk 3'e girerdi.
Zaten İstanbul'daki Galatasaray - Bursaspor maçları her zaman güzel geçmiştir. 90 dakika içinde bir çok aksiyon, bir çok kader anı, inişler, çıkışlar. Bu maç da öyle bir maç ama ekstra olarak bu sezonun gidişatını da etkilemiştir bence.
Bir önceki sezon takımın en büyük sorunlarından biri, kötü olaylara karşılık verememekti. Düştüğü zaman ayağa kalkamıyor, rakip yumruğu atınca cevap veremiyordu. Bir önceki iç aha maçında (Samsunspor) skor 1-1'e geldikten sonra maçı çevirmişti takım. Ama o zaman, hem lige yeni yükselen bir rakip vardı sahada hem de maçı çevirmek için en az yarım saatlik bir süre.
Burada öyle olmadı. Şampiyonluk hedefleyen güçlü bir takım son 10 dakikaya girilmişken golü buluyor. Bu gole yanıt verebilmek, bu maçı kazanabilmek, 3 puandan daha fazla anlam taşıyacaktı.
Golün güzelliği de yaşanan durumu daha şiirsel bir hale getirdi. Takım içi paslaşma sonucu gelen bir gol. Üstelik hemen hemen aynı mevkinin futbolcuları. Sezon içinde birbirlerine rakip olması beklenen Elmander, Sercan ve son olarak Baros.
Baros o zamanlar saçları kazıtmış, yeni başlıyor her şeye, sıfırdan. Sezonun genelinde aynı şeyleri gösteremese de bu tip atraksiyonları ara sıra yaptı, sağolsun. Golü kadar, golden sonra tribüne koşması da güzeldi. Golden sonra takımın sevinmesi, yine sezonun geneli için bir ipucu oluşturuyor. Şu anda baktığımızda. Arena'nın da kendini ilk defa gösterdiği maç olarak bu karşılaşma yazılabilir.
Bu maçı hatırlarken, yenilen golden önce taca çıkan topu kornere atan Sercan Yıldırımı'ı da unutmamak lazım.
1 yorum:
bide bunun tribün tarafı barosla beraber topa vuran(artık nasıl gaza geldiysek tribünde) 20 kişinin 10 sıra kadar ileri uçması ve 4 tane ayak izi olan formamla kalktıktan sonra bile deli gibi sevinmem ertesi gün acısı cıktı o ayrı
Yorum Gönder