Salı, Mayıs 14

Kör Bir Kayıkçı

Yazamıyorum, yemin ederim yazamıyorum....

10 yaşından beri 1995-96'dan beri İstanbul sokaklarındayım diyelim, 2001 yılından beri de tribünlerdeyim. Bu olayın olmasına hiç şaşırmadım. Asıl şaşırdığım aslından insanların bu kadar çok şaşırması. Seneler boyunca karşı tarafa nefret besleyenler bugün şaşkınlık içinde... 

Filmin son sahnesindeyiz. Bir oyun oynadık. İlk başta her şey sakindi, giderek şiddeti arttı. En sonunda bir olay yaşandı. Film olsaydı eğer, böyle bir olaydan sonra sessizlik olurdu, bütün oyuncular kafasını öne eğerdi. Lord of The Flies da öyleydi en azından. Orada çocuklar bile filmin sonunda canavara dönüştüklerini anlıyordu. Burada ise hala herkes suçu üzerinden atıp, başka hedefler gösterme telaşında. O işi tamamladıktan sonra da gündem değişecek; Meireles olacak, Eboue olacak, Volkan olacak, Cüneyt Çakır olacak vs...

Oysa artık söz bitmeli. Söylenecek bir şey kalmadı. Oyunu beceremedik. Herkesin payı var. Herkesin elinden kan damlıyor. Sadece bıçak saplayanda değil, sadece tribüne oynayan topçu veya sokak dili kullanan yönetici de değil, sen de suçlusun. 

Suçlu çocuklar genelde kafasını öne eğer, sessizlik olur... 

E o zaman sen niye yazıyorsun...

2-3 gün sonra burada başka bir yazı yazacağım illa ki, postlar akmaya devam edecek. Biliyorum ben de unutacağım bu olayı, 3 gün sonra, 1 hafta sonra veya 1 ay sonra. Seneler sonra gelip bu blogu okuyunca, -belki çocuğum olur, o okur- "Baba, her boku yazmışsın da, o olayı yazmamışsın amk" demesin diye bu satırlar...

Bugüne kadar yazdığımız her satırın, kurduğumuz her cümlenin sonucu yaşandı. Artık söyleyecek bir tane cümlem yok, varsa da utanıyorum. Sizin hala nasıl bu kadar cümleniz var hayret ediyorum

Hiç yorum yok: