Salı, Mayıs 28

Galatasaray 64-59 Karşıyaka




Sezonun sonuna yaklaştıkça içimdeki heyecan da azaldı. Tam tersi olması gerekiyordu. TBL çok uzun. TBL'nin futbol sezonundan sonraya sarkmaması gerekiyor. Haziranı bulmaması gerekiyor. Hala daha yarı finaldeyiz. Finale Efes ile beraber çıkarsak İstanbul'da oynayacağımız en az 4 maç daha var. 8'e kadar çıkabilir o sayı. Sıkıldım. Bu gerçi biraz da benim özel hayatımdan kaynaklanıyor. Oyuna, sahaya bakışım değişiyor, bunu fark ediyorum. Bundan pişmanlık veya eksiklik de duymuyorum. Ama alışkanlıkların devam etmesi yoruyor. Bazı fikirler ve eylemler aynı anda olmuyor. Üstelik maçlar o kadar çok yerde oynanıyor ki. Salondaki maç; forumlara, Twitter'a, her yere yansıyor. Maç hakkında iki gün sonra yazı yazınca "geç kalmış" oluyorum arkadaşlarımın gözünde. Oysa ben gittiğim maçı aylar sonra bile konuşmak istiyorum. Akşam maç oynanıyor, her yerde yazılıp çiziliyor, güneş doğuyor ve o maçın konuları kapanıyor. Yetişemiyorum. Yeni taraftarlık ortamı da beni yabancı hissettiriyor. Bakalım, sezon bitsin de...

Şunu da eklemek lazım. Basketbol maçlarında olmak futbol maçlarında olmaktan daha güzel. Ama belki de bu serinin veya sezonun bir eksikliği vardır. Muazzam bir sezon beklentisi oldu fakat sanırım maçlar aynı tadı vermedi. Ve ne olursa olsun, Fenerbahçe-Efes hanedanlığını yıkabilme ihtimali bile çok büyük motivasyondu. Beşiktaş'ın geçen sezon şampiyon olması da bu sezonun heyecanını düşürmüş olabilir. En azından son iki sezonda oynadığımız iki yarı final serisinde yaşadığım heyecanı düşününce; bu sene bunun yanına bile yaklaşamadım.

Dün salona yine geç girdim. İlk periyot bitiyordu. Maçı doğru düzgün izlemeye başlamam ikinci yarıyı buldu. İkinci yarı hakem faktörünün lehimize olduğunu düşündüm. Hatta; Fenerbahçe yerine Karşıyaka'nın gelmesi; serinin hakem faktörünü 180 derece bize doğru çevirdi. Fakat maç sonu konuşunca ilk yarı bizim  doğrandığımızı öğrendim. Yarım yamalak maç izliyorum, salonda kendimi soyutluyorum. Haliyle buraya yazacak bir şey de bulamıyorum.

Ergin Ataman'ın kötü bir gününde olduğunu söyleyebilirim ama. Onu fark edebildim. Şimdi biz de çıkıp "Ergin Ataman'ın şampiyonluk konsantrasyonu bu kadar mı" desek. 12 sayıdan maçı zor duruma sokunca bunu söyleme fırsatı geçiyor. Ama yine taraftar-hoca çatışması çıkarmaya gerek yok. Atlayalım. Fakat Furkan'a biraz daha süre vermesini de temenni ediyorum açıkçası.

Jamont Goron, Hawkins gittikten sonra aldığı sorumluluk ve formunun artmaysı iyi irdelenmeli. Nedenini çözecek saha içi bilgim yok ama sezonun ilk yarısındaki gibi olmadığı da bir gerçek. Ve her şey bir yana; iyi ki Arroyo bizde. Yeteri kadar dilendiğimizi düşünmüyorum. Zaten bu takım yeteri kadar sevgi ve saygı görmüyor da; bu konuyu da geçelim.

Onu geçelim, bunu geçelim. Ne yazacağız? Onu çekme bunu çek. İmparator da dün maçtaydı. Başkan ile beraber. Bu da Galatasaray entrikaları içinde önemli bir hareketti, maçla pek alakası yoktu ama olsun. Önemli bir olay.

Üst üste 20 küsür maç kazanan takım, İzmir'de 1 maç daha kazansın. Serinin buraya taşınmasını istemiyorum. Olabildiğince az maç, olabildiğince çabuk gelen bir şampiyonluk. Bu arada son İzmir deplasmanından ve devamındaki 1 ayda karalar bağlayan vardı. Onları da unutmadık. Şu seri bir geçsin de....

Hiç yorum yok: