Aradan 20 gün geçti ve Arda dedikoduları yine çıktı. Bu fotoğraf çekildikten birkaç saat sonra... Ardalı Atletico, Kral Kupası'nı kazandıktan 1 gün sonra...
Arda Turan hayatımızda 2006 yılında girdi. Manisaspor'da kiralık oynarken. Aradan 7 sene geçti. O dönemde doğan çocuklar okula başlayacak ve çoğunun adı Arda. Ben o zamanlar 21-22 yaşında bir üniversite öğrencisiydim. Arda'dan sadece 2 yaş büyüğüm. O da, ben de değiştik 7 senede. Hem de defalarca. Olaylara bakışımız da, hayata bakışımız da...
Buradan gittiği zaman neredeyse ondan nefret edecek noktaya gelmiştim. Belki de sırf bu yüzden tam zamanında gitti. O gitti Galatasaray iki kere şampiyon oldu. Mutlu olduk. Ben de, o da... Öte yandan Galatasaray'ın başarılarına eskisi kadar önem vermediğimi fark ettim. Futbolcuların emeklerine daha çok saygı duymaya başladım. Ben değiştim.
Arda da İspanya'da bambaşka bir adam oldu. Psikolojik olarak rahatladı. Mutlu. Yüzü gülüyor. Topunu oynuyor. Atletico Madrid gibi bir kulübün tarihine adını yazdırıyor. Herkes onu çok seviyor, hocası -dünya futbolunun unutulmazlarından- ona tapıyor. Onun başarılarıyla gururlanmak istiyorum ama tribünde yaptığım tezahüratlar nedeniyle de o gururun parçası olmaya utanıyorum. Ama yine de seviniyorum. Her geçen gün ona daha çok ısınıyorum. O da tıpkı 2006'daki sempatik Arda gibi oluyor. Galatasaray A takımıyla beraber katıldığı ilk kampta saçı kesildiğinde ne kadar mutluysa, Real'i yendikten sonra saçı kesildiğinde de benzer mutluluğu yaşıyor.
Derken Ünal Aysal çıkıyor, Arda dönmek istiyor diyor. Gerçekten istiyor mu? Eğer istiyorsa, benim için hayal kırıklığı olur (Çok da önemli ya benim isteklerim). La Liga'nın yıldızı, İspanyolların sevgilisi, Falcao'nun kankası, Avrupa'nın gözdesi, gerçekten de Türkiye'ye dönmek mi istiyor?
Oynamadığı her maçtan, sakatlandığı her andan, verdiği röportajdan, gol sevincindeki mesajdan, suratının asıklığından, antrenmandaki isteksizliğinden, kız arkadaşıyla gezmesinden, rakip takımdaki arkadaşıyla sohbetinden, burada yaptığı her şeyden, sayfalarca haber ve yorum üretebilecek bir ülkeye dönmek mi istiyor?.
Aklım almıyor, gönlüm el vermiyor. Arda, farkında değil ama o geri dönerse Türk futbolcusuna da ihanet eder (İhanet ağır kelime belki ama karşılığını bulamadım). Nasıl ki Drogba Marsilya'da oynarken Porto'yu çalıştıran Mourinho'yu mest ediyor ve Mourinho ona şaka yollu da olsa "Ülkende senin gibi başka futbolcu var mı" sorusunu soruyor, Arda'nın attığı her gol, her galibiyet buradaki futbolcuların CV'lerine bakan bir göz daha olarak geri dönecek.
Biz evimizdeki, sokağımızdaki futbol ortamından bile kurtulmaya çalışırken, bu iğrençlikten,sahanın içini göremeyecek kadar puslanan atmosferden kaçmayı düşünürken, Arda neden buraya dönmek ister....
Arda gelirse eğer, Sergen'den sonra yeteneklerine ihanet eden ikinci Türk olacak. Gelmesin, Sergen olmasın Tugay olsun. Arda olsun. El Turco olsun. Başka bir şey olsun. Ama yeter ki buralarda olmasın. Buralarda çürümesin. Kendini bulmuşken kendini yeniden kaybetmesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder