Pazar, Mayıs 26

Üvey




Ergin Ataman takımın başına geçtiği andan beri, kendi tarzının dışında oldukça ılımlı ve olgun bir tavır sergiliyordu. Kulüp-şube-camia-taraftar-basın-oyuncular; tüm aktörler arasında çok iyi bir köprü oluşturmuştu.

Uzun bir süre boyunca ilk ve tek firesi Beşiktaş ile İpekçi'de oynanan maçtan önceydi. Maçın başlamasına yarım saat kala Lig Tv'ye verdiği röportajda, henüz dolmayan tribünleri işaret ederek hayal kırklığına uğradığını vurgulamıştı. Maç başlayana kadar ise o tribünler dolmuş ve maç sonu açıklamasında bu sefer maçın MVP ödülünü taraftara vermişti. Kendi başlattığı olası bir krizi çabuk bitirdi.

Karşıyaka ile normal sezonda oynanan maça ise çıkan olaylar damga vurmuştu. Taraftar; oyuncu ve antrenör gözüyle bakıldığında yapmaması gereken bir şey yapmıştı; fakat verilen-uygulanan karar da oldukça ağırdı Şubeyi yönetenlerin pasif kaldığı düşüncesi ciddiye alınabilirdi. Ataman, maç sonu kendince haklı sebeplerle eleştiriler getirirken kullandığı kelimeleri yanlış seçmiş ve "Böyle yapacaklarsa bir daha gelmesinler" demişti.

O gün yazmıştık, kısa geçersek; bütün sezon takımı boş tribünlere oynatan taraftarın, İzmir'deki maçta hazırlanan bana göre makul bir pankarttan tahrik olara ve birkaç tane gereksiz adamın yönelendirdiği Twitter hesabından gaza gelerek, kulübün lokomotifi olan futbol maçına geç kalmak pahasına basketbol maçına yönelmesini, şov ve gösteriş olarak değerlendirmiştim. Ama tribünün kemik tayfasının olaylarda başrolü oynadığını ve o kemik tayfanın hemen hemen her maça az veya çok geldiğini, yani o kemik tayfa olmasa Erdemir maçındaki 500 kişinin bile olmayacağını vurgulamıştım. Ataman'ın "Bunlar bir daha gelmesin" dediği adamlar, Ataman'dan önce de sonra da, takım küme düşme tehlikesindeyken de, Euroleague oynarken de, İpekçi'de de Ayhan Şahenk'te de maçlara geliyordu.

Ataman haklı. Oktay Mahmuti'ye gösterilen ilginin onda biri onun takımına gösterilmedi. Çeşitli sebepler muhakkak vardır. Mesela buradan her zaman söylediğimiz; her iç saha maçının cumartesi 16-17 gibi abuk saatlere (son Tofaş maçı 13.00) konulması etkiledi. Takımın Euro Cup'tan elenmesi de kısa bir küskünlük yaratmış olabilir. Hakli bir sebep olarak görmesem de, senelerdir Türkiye'de maç izleyen biri olduğum için yadırgamadım. Futbol takımının başarısı da önemli bir ayrıntı. Oktay Mahmuti sezonlarında doluluktan öte yaşanan coşkunun nedenlerinden biri, futbol takımının yaşadığı kötü gidiş sonrası tutunacak bir dal arayan taraftarın erkek basketbol takımına yönelmesiydi. Bunların hepsi toplum psikolojisinde normal şeyler...

Ama kısaca ve oldukça net bir şekilde söylemek lazım; Galatasaray taraftarının çoğunluğu, Galatasaray basketbol takımına bu sezon sırt çevirdi. 2 sene önce yazılanlar, çizilenler, goygoylar, paylaşımlar, 10 ay önce yaşanan bir değişiklik sonrası bıçak gibi kesildi. Aslında büyük takımlarda basketbolun net potansiyeli bu kadar. Artı katkı sağlanmışsa, muhakkak olağanüstü bir şey yaşanmıştır. Ataman bunu göremedi. Geçen sene Beşiktaş'ın başında İpekçi'ye gelip yarı finalde kritik bir kazanmıştı. O maçta tribün dünkü Karşıyaka maçından bile daha az doluluğa sahipti. Ataman o boşluk sayesinde saha avantajını eline geçirdi. Öte yandan Beşiktaş taraftarının Galatasaray'ın iki sene önce yaşadığı duruma benzer olarak, kötü giden futbol takımına alternatif olarak müthiş bir baketbol takımı bulması ve bunun üzerine salonlara akın etmesi Ataman'ın hesaplarında yer almamış olabilir.

Sadede gelelim. Ataman haklı. Galatasaray basketbol takımının taraftar için hevesi sona erdi. Galatasaray basketbol takımı artık, kemik bir kitleye oynamak durumunda. Maç saatleri, maç atmosferleri bu sayıyı etkileyecektir. Ama olay budur. Ortalama 6000-7000 seyirci. Eğer Fenerbahçe Karşıyaka'yı eleseydi 12.000 kişi gelecekti. Finalde Efes maçları hafta içi olursa sınırlı sayıda kalır, şampiyonluk maçı full çeker. Bu iş böyle. Ataman çok haklı. Kendisine ve takımına taraftar desteği verilmedi. En azından son 2 sezonda verilen destek verilmedi. Bu durumdan dolayı hayal kırıklığına uğramış olabilir. Ama...

Bu işin aması var. Bazı şeyler daha uygun dille anlatılabilir. Daha başka cümleler kullanabilir. Hatta daha politik bir strateji belirlenebilir. Bazı şeyler kulüp içinde kalabilir. Lig Tv'den ve 5 dakika sonra GS Tv'den söylenecek cümleler değil bunlar. Galatasaray'ın resmi kanalından Karşıyaka tribünün övülmesi hoşuma giden bir durum değil. Anne-babanın sınıftaki başka bir çocuğun başarısından bahsetmesi gibi üzer ve sinirlendirir. İçeride oynayacağımız maç sayısı en fazla 6. O 6 maçın 3 tanesi zaten full dolacaktır. Geri kalan 3 maçta da 6000'in altına düşmeyecektir. Bence Türkiye'deki basketbol için iyi rakamlar bunlar. 20 küsür senelik şampiyonluk özlemi için yetersiz görülebilir ama Galatasaray taraftarı 2 senedir şampiyonluk kutluyor zaten. Büyük kulüp olmanın sıkıntıları bunlar, fazla şube varsa bazılar üvey evlat olarak kalabilir. En ince ayrıntısına kadar düşünen Ataman'ın bunları da hesaplayıp ihtiyacı olan desteği daha ılımlı cümlelerle ifade etmesini isterdim.

Son cümle olarak; Pazartesi günü İpekçi'deyiz.

Hiç yorum yok: