Cumartesi, Şubat 1

Kavgamız



1980'lerden 1990'lara geçişin, arada kalan zamanın, arada sıkışmış filmi. Arada kalan bir Kadir İnanır. Yaşlanmış, kilo almış, karizması hala yerinde ama canı sıkkın, isteksiz. Ne Uyanık Kardeşler'deki gibi neşeli ve çapkın, ne Köprü'deki gibi olgun ve idealist. Artık o mahallenin sert abisi, orası kesinleşiyor ama işin kötü tarafı artık mahalle yok.

Yeşilçam tarihin en kötü dönemini yaşıyor. Film çekilemiyor. Sinema salonları kapanıyor. Muhsin Bey veya Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni'nde gördüğümüz sanat ortamı. Kadir İnanır'dan ve onun gibi starlardan medet umuluyor. "Hadi son kez daha deneyelim", "Hadi bir daha yapalım " Halk bunu sevmişti"...

Halk sevmişti ama halk darbeyi yemeden önceydi onlar. Her şey değişiyordu. Bir toplumda değişime başlayan yerlerden biri sanat olur genelde, sinema olur... Hatta değişim rüzgarları oradan eser. Ama 90'lar Türk sineması, toplumda yaşanan hızlı değişimi anlamamakta inat etmiş ve uzun dönem geleneksel kalıplara bağlı kalmış, hatta bir yerden sonra işi "tekrar"lara bağlamış. 96 ruhunu arayan Galatasaray gibi.

Kavgamız da bu sınıfın filmi. Kadir İnanır yapar, silah tutar, kızı etkiler, rajon keser, acı çeker... Her şeyi yapar ama film gişe yapamaz. Normaldir. Kötü bir film. Kötü bir kopyadır. Daha da önemlisi başarısız bir filmdir. Yine de o geçiş sürecini anlamak için gerekli. Ama belki de Anadolu'da iki üç sinema salonunu kurtarmış da olabilir. 

Kavgamız'ı izleyip, Türk sinemasının bugünkü halini görünce Eşkıya'ya teşekkür etmeden duramıyoruz.


Hiç yorum yok: