Pazartesi, Şubat 3

Galatasaray 6-0 Bursaspor



Bursaspor maçına gitmek, haftanın başından beri aklımda hiç yoktu. Maç standart bir lig maçını ifade ediyordu. Fakat Eskişehir'den dönerken, Bursaspor maçının anlamı bir anda arttı. Değeri yükseldi. Maça gitme isteğim arttı. Beraberinde gerginliğim de arttı. Bütün gün iş yapamaz haldeydim. Bu tarz bir bekleyişi Süper Final'den beri yaşamadım. Sonuçta geçen sezonu rahat şekilde önde götürdük, bu sene de yaşanan çalkantılar herhangi bir maça odaklanmamızı zorladı. Havaya girilecek veya sezonu noktalayacak haftada rakip Bursaspor oldu.

Hakan Çoban'dan gelen sürpriz bilet, pazar akşamı yolumuzu Seyrantepe'ye çevirdi. Yine sıkıntılı bir metro yolculuğu ile stada girdik. Alıştığımız şeylerden rahatsızlık duymuyoruz artık. Ama tribün konusunda söze başlamak lazım. Tribünün emekçi kesimi bu stadyumda hala yerini bulamadı. Kale arkaları; kapalı (stadın kenarı) geleneğinden gelmiş kitleleri zorluyor. Hakim grubun kale arkasında olması gerçekten zorunluluk mu bilmiyorum. Muhakkak içeride konuşuluyordur. Ama stadın tamamına etki etmekte yetersiz kalındığı gerçek. Eğer kale arkası, değişilmez adres ise artık üst tarafa çıkılması düşünülmeli.

Resmen rakipler için stadyum yaptık. Sağlam, az biraz tribün kültürü olan takımlar Arena'ya geldiğinde şov yapıp gidiyorlar. Adana Demirspor'dan Ankaragücü'ne, Fenerbahçe'den Bursaspor'a kadar hepsi böyle. Ama Bursaspor tribünü için bugün çok iyi demeyeceğim. Onların Sami Yen'de çok daha iyi oldukları zamanları biliyorum. Kendi geçmişlerine haksızlık edilmemeli. Yine de erkenden kopan bir maç için çok iyi iş çıkardılar. Sonuç olarak sahada ezdiğimiz takımın taraftarını tribünde bastırmakta zorlanıyoruz. Bağıran tarafların da bir araya gelmesi lazım. Doğu üst'ün emekçileri, güneyin gençleri; önümüzdeki sene kuzeye doğru hareket etmeli (Böyle yazınca da kavimler göçü gibi oldu). Böyle olursa tek tribünden etkili bir atmosfer çıkabilir. Bunlar konuşulacaktır, ama 3 senedir maç yaptığımız stadyuma hala tam anlamıyla oturamamak da anlaşılacak bir durum değil.

Saha içine dönersek, 90 dakikayı anlatmaya gerek yok. Erken kopan, farka giden, rahat rahat maç izleten bir karşılaşma oldu. Oysa çok zor geçmesini bekliyorduk. O yüzden bu maçtan hikaye çıkmaz. 30.dakikada maçı bitirdik.

Bizim takım adeta kapalı kutu. Hangi maçta nasıl çıkacağı, ne oynayacağı belli değil. Gaziantepspor ile Bursaspor maçları arasında dağlar kadar fark var. Tamam şartlar da çok farklıydı ama bu kadar da değişkenlik aslında korkutucu. Haftaya Eskişehirspor maçında ne oynayacağımızı bilmiyoruz. Bilmek zorunda değilim, hoca düşünüyordur birşeyler fakat Mancini'nin de ligi benim kadar istediğini/düşündüğünü sanmıyorum. Bu belki benim yanılgım ama transfer politikası ve saha içi hamleleri (bu maç dışında) genelde önümüzdeki seneye yoğunlaştığını gösteriyor ki, bu beni önümüzdeki 3 ay için çok korkutuyor.

Bursaspor'a 6 gol atan bir atan takımın, 7 puan geride olsa bile şampiyonluk iddiasının çok yüksek olması gerekir. Takımın potansiyeli bunu hissetiriyor. Ama bu gücü yansıtmakta zorlanıyoruz. Ligin çok üzerinde bir kaliteye sahibiz. Kısacası Galatasaray'ın tek rakibi belki de Galatasaray. Lider Fenerbahçe'nin orta sahası bir türlü doğru üçlüyü bulamadı. Forvetlerinden ikisi sakatlandı, transferin son gününde transfere muhtaç kaldı. En güvendikleri oyuncuları Bruno Alves, bir maçta iki gol yedirebiliyor. Bizim kadronun böyle bir sıkıntısı yok, forvetler iyi, orta saha Melo, defans sıkıntı belki ama kalede de Muslera var. Yedek kulübesi sorunlu ama benzer sıkıntılar Fenerbahçe'de de yaşanıyor. Buna rağmen Fenerbahçe önemli bir puan farkıyla önde gidiyor. Neden? Çünkü Fenerbahçe istiyor. Sadece isteyerek ne kadar gidebilirler bilemem. Tahminim çok puan kaybederler. Ama biz istemeden, maç seçerek nasıl puan farkını kapatırız emin değilim. Yani aslında Galatasaray'ın tek rakibi Galatasaray

Eskişehirspor,Antalyaspor,Beşiktaş maçları var önümüzde. Tek tek rakipleri düşündüğümde 3 maçta 9 puan almamızı engelleyecek takım yok. Ama rakiplerin karşısına çıkacak Galatasaray 11'lerinin,dizilişlerinin belirsizliğini düşününce, puan kaybına şaşırmayacak hale geliyorum.

Lige yeniden ortak olmak kağıt üzerinde bu kadar kolayken, gereksiz denemeler yüzünden puan kaybetmeyelim yeter.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

abi hiç bir kötü maça gittin mi ya nasıl bi seçici şansın var :)

kutay dedi ki...

artık tecrübe kazandım, tarihi maçı önceden seçebiliyorum))