Bu sezon ilk defa Kasımpaşa'ya gidiyoruz. Biraz geç kaldık. Sezonun yarısı geçti. Üstelik Kasımpaşa sezon genelinde izlemesi keyifli top oynamıştı. "Stadyum kaçmıyor illa bir ara gideriz" diyerek şubat ayının ortasını bulduk. Stada gitmeye gitmeye; semtin girişinden açık maratona yürümek için 5 dakika harcayacağımızı unuttuk. Ben de biraz geç kaldım gerçi. Sonuç olarak Hasan Kabze'nin golünü yakalayamadık. Bugüne kadar stadyumlarda onlarca maç izledim. Maçın başında golünü kaçırdığım üçüncü maç bu oldu; biri Beşiktaş - Konya Şekerspor kupa maçı, diğeri ise Liverpool-Milan CL finaliydi. Hasan Kabze bir kez daha tarihe geçti.
Maça 1-0 önde/geride başlamak iki takımı ne kadar etkilemiştir çözemedim. Konyaspor, maç boyunca inanılmaz bir özgüvenle oynadı. Skor 1-1'ken de böyleydi. Gerçi Kasımpaşa özellikle gol dakikası civarında baya etkili oldu, direkten dönen topları oldu ama bunu maçın geri kalanına yayamadı. Konya ise 10.dakikada ne oynadıysa 80'de de onu oynadı.
Sezon başından beri ligi takip eden biri için iki takımın oynadığı top şaşırtıcıydı. Kasımpaşa alt sıra takımı gibi, Konyaspor ise Avrupa için üst sıralarda gezinen başaltı takım gibi oynadı. Aslında bu farkı yaratan da Mesut Bakkal'ın ta kendisi. Son 4 maçta 9 puan, tek yenilgi ise Kadıköy'de şanssız bir şekilde kaçan Fenerbahçe galibiyeti. Bakkal'ın yarattığı takıma şaşırmıyoruz, bunu daha önce de yapmıştı. Hasan Kabze-Gekas-Hleb ve dün biraz sönük kalan Djalma can yakacak bir dörtlü. Şampiyonluk yarışının kızıştığı haftalarda Konya deplasmanına gitmek sanıldığından daha büyük bir fikstür dezavantajı olacak.
Kasımpaşa için ise işler giderek sarpa sarıyor. Kötü gidişten çıkmaları için oynayacakları iki zorlu maç var, Beşiktaş ve Fenerbahçe. 2 maçtan da galibiyet alamamaları sıkıntıları arttıracak. Takımın oynadığı futbol da bu konuda ışık vermiyor. İsteksizlik göze çarpan en büyük özellikleri. Motivasyonlarını kaybettikleri görülüyor. Bu noktada ortaya teknik direktör meziyeti çıkar. Şota, bu sezon kendini ve takımını en çok geliştiren teknik adam olarak görülüyordu ama asıl sınavı şimdi verecek. Saha içinde yapabildiği gibi benzer bir adımı bu sefer saha dışında da yapması gerek. Bu fırtınadan sıyrılması onun kredisini de yükseltecektir. Zaten sıyrılamazsa tehlike çanları çalacak. Kasımpaşa taraftarının tepkisi bunun ilk işaretiydi.
Maçın yıldızı Gekas. 1 asist (göremedik), 2 şahane gol. Canlı canlı Gol Tanrısı'nın gollerini görmek de nasip oldu. Adem Büyük'ün golü de çok güzeldi. Ligin yetenek-oyun aklı klasmanlarında en zıt seviyeye sahip oyuncusu olabilir. Golü atmadan önce topu aldığında bana "ver artık birine ulan" dedirtip, golü atan Adem. Ama işte bunu maç boyunca 1 kere yapabiliyor, geri kalanında takıma zarar veriyor. Gekas ise belki de Adem kadar kabiliyetli değil ama arkadaşlarına sağladığı katkı sayesinde takımına sınıf atlatacak kadar kurnaz bir adam.
Kasımpaşa'da maç izlemek çok zevkli. İnsanların akılındaki Kasımpaşa imajının çok tersinde. Bütün maçı yanımda suşi yiyen Erasmuslu 2 kız ve 1 erkek öğrenciyle izledik. Arkamızda da semtin orta yaşlı abileri çekirdek yiyerek hafif argo cümlelerle muhabbet ediyordu. Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda, Recep Tayyip Erdoğan ülkesinin genelinden çok daha huzurlu bir ortam var. Tek üzüntüm büfede 5 liraya satılan muhteşem köfte-ekmekten yiyememiş olmak. Ama neyse ki Konyaspor maçına bilet alanlara Beşiktaş maçı yüzde elli indirimli olacakmış. Belki salı günü yolumuz yine oraya düşer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder