Sanırım yakın zamanda bedelli askerlik çıkacak. Bütün gelişmeler ve devlet kademesindekilerin söylemleri bunu gösteriyor. 6 sene önce teskereyi aldığım için çok umrumda değil. Zaten işin açıkçası, benim dönemimde bu dedikodular çıksaydı yine heveslenemezdim. Ben üstüne para versinler diye 12 ay yedek subay olmayı tercih etmiştim (olmadı), üstüne bir de para vermek benim yapabileceğim bir şey değildi.
Milliyetçi değilim. Vatanseverlikle ilgili düşüncem genel kalıplardan daha farklı. Vatansever olmayı askerlik yapmaya bağlayan birisi değilim. Askerlik herkesin namus borcu değil. Kızım olsa yapmayana veririm. Fakat yine de bizim çevremizdekilerin sandığı kadar da korkulacak bir yer yok ortada. Sivil hayattan daha zor değil.
İnkar etmemem lazım, üniversiteden mezun olduktan hemen sonra gittiğim için orada bazı zorluklar yaşadım. Avare geçen yılların ardından sudan çıkmış balık gibi olmuştum. Fakat özellikle büyükşehirde yaşayan, bir müddet iş hayatına girerek yaşamını sürdürmüş olan birinin çok da zorlanacağı br durum yok. Bu düşünceleri savunurken, tabi hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğu çatışma bölgelerini es geçiyorum. Oralarda askerlik yapmadım. Nasıl olduğunu da tahmin ediyorum.
Fakat yüzde olarak o bölgeye düşmeniz yüzde 5 ihtimal. Bu yazının hedef kitlesi, normal şartlar altında askerlik yapmamak için cebinden para çıkarmayı, hatta bankadan kredi çekmeyi göze alan yakın çevrem.
Bir kere kredi alacağınız banka, TSK'dan daha insaflı değil. Öyle gittiğiniz her kışlada albaylar falan gezmiyor, bölük komutanı da en fazla 20 şınav çektiriyor veya çarşı kitliyor. Banka ise en ufak gecikmede donuna kadar almak için bekliyor.
Bu arada yeri gelmişken belirtmek gerek; gerçekten kenarda iyi parası olan, işinde iyi kazanan, 20.000 lirayı iki-üç ayda harcayabilen insanlara bir lafım, önerim yok. Servet avcısı ve zengin düşmanı değilim. "Yine zenginlere yaradı" da demiyorum. Kendi hayat standartlarına göre bu parayı çok rahat veriyorlarsa, "Nasıl verirsin" demek komik. Ama hayatı boyunca 20.000 lirayı bir arada görmemiş, ayda 1500 liradan fazla maaş kazanamamış, oturduğu mekanda ikinci birayı söylemeden önce çaktırmadan cüzdanına bakan arkadaşlar çok iyi düşünsün...
Genellemennin normal şartlar altında olduğunu tekrar belirterek, yazmaya devam...
Evet askerde ızdırap astsubaylar var. Yerlerde süründürüyorlar. Genel kültür yoksunu üstlerin olacak. Aynı ranzada yattığın herif geceleri horlayacaksa sıkıntı yok alışıyorsun, asıl mesele cayır cayır osurmasında... Gece kalkıp nöbete gidiyorsun. Televizyonda CNBC-E dizileri yok, Kral TV'den bile müzik dinlemiyorlar, Çay Tv falan açıyorlar. Kantinde Arka Sokaklar kaçmaz. Her sabah traş oluyorsun, alaturka tuvalete sıçıyorsun, yemeğin standart veya standart üstü olma ihtimali yüzde 30, haftada bir sıcak su bulursan iyi bir yerdesin demektir. En acısı anneni, babanı, sevgilini özlüyorsun..
Fakat bütün bunlara rağmen, ölmüyorsun..
"Ulan askerde nasıl ölmüyorsun" diyenler çıkacaktır. Doğru, çatışma bölgesi olmasa da, silahın olduğu bir yer. Eğitim kazaları da oluyor, başka şeyler de.. Var bunlar. Ama İstanbul'da yaşayan birinin şehirde normal bir şekilde yaşarken ölme ihtimali askerdekinden çok daha yüksek olabilir.
İşin aslı, ülkedeki kısa dönemlerin yüzde 90'ının yaptığı askerlik sadece standart bir izci kampından ibaret. Bu arada eğer 12 ay askerlik yapacaksanız, kısa dönem yapma imkanınız yoksa değil 20.000, 70.000 bile vermelisiniz. Ne yapın edin bulun o parayı. Onların yaptığı aynı askerlik değil. Devrecilik ve sıracılık (bence ikisi de aynı) Türk ordusunun en büyük yarasıdır. O çarka dahil olmak istemeyen herkesi destekliyorum.
Fakat ben yine de askerliği ömrünüzde geçireceğiniz en faydalı dönemden biri olarak görüyorum. 22 yaşımda gitmeme rağmen, çok geç kaldığımı fark ettim. Döndükten sonra keşke üniversiteye başlamadan önce gitseydim demişimdir. En azından ayakları yere sağlam basan, sahip olduğu imkanlarının değerini anlayan ve her çeşit insanla anlaşabilen biri olarak geçirirdim üniversite dönemini.
Askerde zaman duruyor. O dönem okuduğum kitap sayısına hayatımın hiçbir 6 ayında ulaşamadım. Düzenli yaşıyorsun. Şartlar kötü gözüküyor ama bedenin bir dengeye ulaşıyor, kas gücü olarak olmasa da bağışıklığın güçleniyor. Zihnin dinleniyor ki bunu o dönemde anlamam mümkün değildi. Bölükteki 30 yaş civarı abilerimizin "Burada kafayı dinliyorum" dediklerinde ne demek istediklerini anlamamış, "Bunlar kafayı yemiş" diye düşünmüştüm.
Askerden döndüğümden beri çalışıyorum. Para kazanıyorum. Değil 5 ayda, yılda 20.000 TL kazanmak bile oldukça zor benim için. Aslında diyorum ki, devlete 20.000 lira vereceğinize o parayı bana berin 5 ay askere gideyim. Hem siz askerlik yapmamış olursunuz, hem devlet asker ihtiyacını karşılamış olur, hem de ben para kafayı resetleyerek para kazanmış olurum.
Tabi böyle bir durum tamamen gerçek dışı.
Kendi çevremden yola çıkarak; Yaşadığımız yer ve hayat, ülke gerçeklerinin çok uzağında. Sadece şehrin diğer mahalleleriyle temas edince bile bunu farkediyoruz. Anadolu'da çok farklı, çok başka insanlar, hayatlar, tarzlar var. "Bana ne onlardan, benim sorunum değil" diyenler muhakkak çıkacaktır. Zaten ben de "Bu sayede onları görmüş olursunuz" demiyorum. Fakat sizden farklı olan insanlarla iletişim kurmak, sizi de zenginleştirecektir. Hayatın en anında, her yerinde bu böyle... Yani aslında hayata karşı bencilce yaklaşan bir tavra sahip birini bile geliştirecek bir ders var ortada.
Onlar için değil senin için faydalı olan bir etkileşimden bahsediyoruz. Güç bel
Can Mutlu'nun dediği gibi,
"İstanbul'dan dışarı çıktığınız yok bari askere gidin. Kitaplardan
öğrendiklerinizi satmaktan biraz vazgeçersiniz, iyi pratiktir askerlik."
Güç bela denkleştireceğiniz 20.000 TL ile bu pratikten mahrum kalmayın derim. Emin olun, "Ben yaptım siz de yapın" kıskançlığı da içermiyor. Bu hayatta genelde bir şeyleri kazanmak, elde edebilmek için bedel ödemek gerekiyor. Bu bedelin de illa maddi bir şey olması gerekmiyor. Hayatınızdan 5 ayı gözden çıkarıp, bedel olarak 5 ayı verip, çok önemli kazanımlar elde edebilirsiniz, paranız da cebinizde kalır...
Tercih sizin... Bu da bir tavsiye değil zaten.