Perşembe, Nisan 14

Takva


Takva bir filmden önce bir oyunculuk dersidir. Bu dersin öğretmeni de Erkan Can'dır. Önce Erkan Can'a bir saygı duruşunda bulunacaksın ondan sonra film hakkında yazacaksın, konuşacaksın.

Erkan Can'ı bizim tanımamız Mahallenin Muhtarları ile oldu. Bir Maltepe dizisiydi Mahallenin Muhtarları. Çok cazip değildi. Erkan Can da bizim için sıradan bir ismdi. Yıllar içinde biz büyüdük, Erkan Can da yeni projelerde yer aldı. Gemide, Dar Alanda... hatta en son Athena klibi dahil. Her geçen sene daha çok sevdik, daha çok hayran kaldık. Bu filmin özelliği de biraz bu.

Erkan Can'ın hayat verdiği Muharrem karakteri, tarikatın kira gelirlerini toplamak için Maltepe'ye geliyordu. İşte o sahne çok acayip. Erkan Can'ın Maltepe'ye dönüşü. Temel olarak çıktığı mahalleye Muharrem olarak dönüşü. Eğer bir Erkan Can belgeseli yapılacaksa bu sahne konmalı oraya.

Filmin bu oyunculuk başarısına rağmen, başarısız, daha doğrusu yetersiz olduğunu da söylemem lazım. Kamera önündekiler ve kamera arakasındaki isimlerin toplamından daha iyi bir şey beklerdik. Muazzam bir şey çıkabilirdi. Filmin "yeni sinemacılar" tarafından yapıldığını bilince hayal kırıklığı artıyor. Bu ekip çok daha sağlam işlere imza atar, atıyor da. Bu film biraz sönük kalmış.

Tarikat işleyişini bilmem. Ama dindar insanları biliyorum, (benim dindar arkadaşlarım da var). Evet, çelişkiler yaşayanları var aralarında. Ama bu tarz nedenlerden dolayı yok. Hiçbiri tarikat olgusuna dahil değil gerçi ama onlar da ticaretin ve sosyal hayatın içinde. Hesap makinasına yanlış basmaktan doğan karışıklık; onların fikirlerini, felsefelerini sorgulayacak kadar öenmli bir olay değildir. Görülen rüyalar da kafaya takılmıyor, 5 dakika içinde unutuluyor.

Aslında filmin yakaldığı konu çok önemli bir konu. Bir nevi Türkiye'nin American History X'i belki de. Ama eksik kalan o kadar çok şey var ki, sonunda "vay anasını" diyemiyoruz. "Aslında böyle değil" dediğimiz yerler olunca filme olan güvenimiz de sarsılıyor.

Yine de yeni sinemacıların filmlerinin ortak özellikleri burada da var. Mekanlar yine başarılı, ince mesajlar, bir sahne üzerinden 5 farklı konu üzerinde düşünderbilme becerileri, erkeklerin ağırlıkta olduğu topluluklar...

Film muhakkak ki belli bir ortalamanın üzerinde ama Oscar ile telafuz edilecek kadar da başarılı değil bence.

Benim adamım Kosovalı çocuk. Hem gurbette olanı, hem de bir filmin az görünen karakterlerini daha çok severim. Engin Günaydın için Ekşi Sözlük'te eleştiriler var. Filmin yapım zamanı Avrupa Yakası ile Burhan Altıntop dönemlerine denk geliyor. O nedenle Burhan Altıntop sırıttı denmiş. Ben filmi 4 sene sonra izlediğim için karşımda çok iyi bir "şeytan" gördüm. O nedenle filmleri yapılır yapılmaz izlememek lazım. Bu nedenle 2000 sonrası filmleri izlemek konusunda aceleci değilim.

Güven Kıraç'a da eleştiriler var, zikir sahneleri için. Zikir sahneleri sanıyorum ki biraz mübalağlı istenmiş, o da onu vermiş. Zaten zikir sahneleri Güven Kıraç'ın rolünün küçük bir bölümü. Filmin devamında çok başarılı.

Bir oyunculuk sanatı olarak görmek mümkün. Senaryo da boşluklar olsa da alt metinler çok iyi. İyi film ama daha iyi olabilirdi. Ama mesela benim için bir Polis değil. (2000 sonrasından)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

filmdeki en güzel sahne şeydir ya , buna araba hediye ediyolar ya : "allahuekber" tepkisi.