Cuma, Nisan 22

Fenerbahçe 83 - 80 Galatasaray


Bu sezon şu ana kadar oynanan iki derbi de hafta içi oynandı. Hafta sonu oynansaydı bu maçların atmosferleri farklı olabilirdi. İlk yarıdaki maç Galatasaray'ın yarattığı yeniden yapılanma heyecanıyla farklı bir havaya girebildi. Bu maç ise beklenen ilgiyi, en azından benim beklediğim ilgiyi görmedi.

Her Sinan Erdem maçı sonrası yazdığımızı yine yazalım. Sinan Erdem güzel bir salon. Buraya gelmek kolay, buraya gelmek hoş, burada maç izlemek keyif. Fakat ilk defa bu salonun negatif tarafını gördük. Derbi atmosferi sağlanmıyor. Bunu maça gelen Fenerbahçeliler'in profiline mi bağlamak lazım bilmiyorum ama Galatasaray'ın son 5-6 senedeki en rahat derbisi olduğunu söylemek gerekir. Oysa bu sene Euroleague'de gördüğümüz Fenerbahçe tribünü oldukça coşkuluydu. En iddiasız C.Zagreb maçında bile çok hoş bir ortam vardı. Bu derbinin böyle sönük olması tam olarak salonun baskısız olmasıyla açıklanamaz. Fenerbahçe basketbol takımından beklentilerin daha farklı olması da önemlidir. Böyle bir atmosferden galibiyet çıkaratamamak ise Galatasaray için ayağına gelmiş fırsatı geri çevirmek oldu. Keza bu ortam bir daha da olmaz.

Maç öncesi tahminimiz 'banko alt olur'du. Yıllardır gerek Örs ile gerek Tanjeviç ile gerekse bu sene Neven Hoca ile sertliği ön plana çıkaran ve artık bunu yıllar öncesinin Efes'i gibi kulüp ekolü haline getiren Fenerbahçe ile bu sene Oktay Mahmudi ile savunmadan öte adam öldürmeye çalışan Galatasaray takımı sahaya çıkıyor. Beklentinin böyle olması gayet doğaldı. Buna ilk maçtaki 56-67 skorunu ilave edince savunmaya daha sert yapan kazanır diyorduk. Öyle olmadı.

Fenerbahçe ilk devre biterken 45 sayı attı ki bu sezonun ilk zamanında oynanan maçta toplam attığının 11 eksiği. Bu kadar sakatın olduğu bir kadroya göre gayet iyi oynuyorlardı.

Galatasaray ise nasıl oyuna tutundu çözemedim. Gidişat Türkiye - Sırbistan maçına çok benziyordu (artık her maçı bu Sırp maçına benzeteceğiz gibi). Fakat Galatasaray'ın çok kötü oynadığı gerçeği umutlanmaya engel teşkil ediyordu. Tutku, Ermal ve Shumpert'tan her zaman gelen katkılar bu maç gelmedi. Andriç'in 19 sayısı normaldi ama Rancik'in 20 atması beklenmiyordu. İkisinin de 20 dakikadan az süre aldığını eklemek lazım. Andriç'in bu sene kupadaki Fenerbahçe derbisindeki, Rancik'in ise geçen sene İpekçi'deki (Cemal Nalga) maçtaki oyunu onların derbi oyuncusu olduklarını gösteriyor .

Diğer bir sürpriz isim de Evren Büker'di. Bu sezonun en iyi oyunlarından birini sergiledi. Shipp ve Johnson ise gerçekten çok kötüydü. Ship'in 3.periyot bitmeden 5 faul alması, Johnson'ın son top başta olmak üzere bir çok pozisyonda basiretinin bağlanması önemliydi.

Öte yandan takım olarak baktığımızda oyuncuların derbi heyecanından mı yoksa Oktay Mahmudi korkusundan mı bilemediğim bir şekilde özgüvensiz oynamaları üzücüydü. Hücumlarda pas-şut-içeri girme üç şıkkı arasında gidip gelen oyuncular, bir çok top kaybına zemin hazırladı. Oysa rakibe baktığımızda, Ukiç olsun, Tomas olsun Ömer Onan olsun Galatasaray potasına kamikaze havasıyla çok rahat ve korkusuzca girmekten çekinmediler.

Preldziç'ten daha çok çekiniyordum maç öncesi. O bu maç sönük kaldı. Fakat sönük kaldığı maçta bile çok önemli bir dış atışa imza attı. Tomas ve Ukiç ise fark yaratan isimler oldu. Sakatlıktan yeni çıkan Tomas beni şaşırttı. Bu maçın X FACTOR'ü (Yücel'e selam) Oğuz Savaş oldu. 14 sayı 11 ribaund önemliydi.

Galatasaray'ın aldığı ribaund kadar, hatta daha fazlası kadar Fenerbahçe'nin savunma ribaundu alması ibrenin Fenerbahçe'ye kaymasının önemli nedenlerinden. Galatasaray, rakibine özellikle hücum ribaundları aldırmasa çok farklı olurdu.

Sezonun en kötü oyunlarından biriydi Galatasaray adına. Buna rağmen son topa kaldı. Son 10 günde 3.defa son topta Fenerbahçe'ye kaybetmek (üstelik o son topları kendimiz kullanırken) üzüntü verici.

Bu maç sona erdikten sonra ortaya çıkan; Fenerbahçe'nin Play-Off'a kadar aktif dinlenme içinde olacağı, Galatasaray'ın ise saha içi efor kadar saha dışında da hesap kitapla da uğraşacağıdır. İyi geçen bir sezonun avantajlarını kullanamamak (seride dejavantajlı başlamak, saha avantajını kaybetmek) Play-Off'ta büyük sıkıntı yaratır.

Zaten bu maç biraz da Play-Off'da nereye kadar gidebileceğimizi hissedibilme maçıydı. Kötü oynarken bile kazanmaya bu kadar yaklaştığımızdan bu sorunun cevabını hala alamadık. Normal sezon bitince artılar-eksiler öne çıkınca daha net anlarız.


Hiç yorum yok: