Salı, Nisan 26

Tek Suçlu Sensin


2008-2009 sezonu daha bitmemişti. Hamburg tramvası spor haberleri çok fazla ilgimizi çekmiyordu. Ufak ufak "temasta", "bitiyor" kelimleri ile hazırlanan haberlerden sonra; Mustafa Sarp'ın Galatasaray'a geldiğini öğrendik. Ne çok üzüldük/sevindik, ne de çok şaşırdık.

O güne kadar kafamızda Mustafa Sarp ile ilgili 2 kare vardı. Biri efsane 2005-2006 sezonundan. Bir şubat akşamı Ankaraspor formasıyla Fenerbahçe'ye attığı ve o akşam Dereağzı Tesisleri'nde halı saha maçında olan bizlerin çıldırmasına yol açan gol. O gol en az adaşı Mustafa Keçeli'nin golü kadar önemlidir, keza sezon başında Fenerbahçe'nin rekor puanla şampiyon olacağını tahmin ettiğimiz Fenerbahçe'nin o sezon yaşadığı ilk yenilginin aktörü olmuştu. Sezonun kırılma anlarından biri.

Bir diğer kare ise bize gelmeden hemen öncesi. Yusuf Şimşek'in ara pasıyla topla buluşan Mustafa Sarp, sezonun hemen başında Galatasaray'ın yenilgi yaşamasına neden oluyordu.

Bu kareler, Mustafa'nın futbolculuğunu anlatmak için pek önemli değil. Onun ne tarz bir futbolcu olduğunu gollerle anlatmak yanlış olur. Zaten amacım "bakın bu golleri attı aslında iyi topçu" demek de değil. Türkiye Ligi'nde bazı futbolcular vardır. Kötü de olsa bilinir. Farklı görevleri vardır. Anadolu takımı topçusudur. Ara ara büyüklere gol atıp "vay anasını" dedirtir, sonra yine kaybolur.

Çok nadir bir şekilde büyük takımlara transfer olurlar. Ya eski hocası alır (biz de öyle oldu), ya o sezon kendini aşmıştır, ya da büyük takımlara çok sık gol atmışlığı vardır. Gelirler ama giderler. Mustafa Sarp Galatasaray'da haberini duyduğumuzda, daha önce gelip gidenleri hatırladık.

Arkadaşlarla konuşuyoruz 2009-2010 sezonu öncesinde. Klasik; transfer değerlendirmeleri, sezon beklentiler. Bir ara tartışma konumuz Mustafa Sarp'ın devre arası transfer döneminde hangi takıma bedelsiz verileceği oldu. Nedense "Gaziantepspor kesin alır"da karar kıldık. Mustafa Sarp bize göre, ocak ayında Galatasaray'da olmayacaktı.

Mustafa Sarp sezona başladı. Tobol maçında gol attı. Oynamaya devam etti. Oynatan Rijkaard olunca, herkes Mustafa'yı sevdi. Beşiktaş'a gol attı, kariyerine derbi golü de ekledi. Forma yırtılınca, bayraklaşmaya doğru gider gibi oldu. Sezonun ikinci yarısının hemen başında; zor geçen Gaziantepspor maçında da golünü attığında artık takımın değişilmeziydi. Oysa; o günlerde 2 maç süren Galatasaray kariyerinin sonuna gelip Gaziantepspor'a alacaklarına karşılık bonservisi verilerek gönderilmeliydi. Biz böyle tahmin ediyorduk. Çünkü Mustafa Sarp kötü topçuydu.

Fakat kötü topçu olmasına rağmen herkesi şaşırtmıştı. İstekliydi, çabalıyordu. En azından bizim beklediğimiz kadar kötü değildi, iyidi. Rijkaard da oynatıyordu, sorun yoktu. Mustafa Sarp'ta sezon başına 10 gol 20 asist beklentisinde olmayan bizler için şaşırtıcı bir durum yoktu. Fakat Galatasaray'a gelen her topçunun bu istatistiklere ulaşmak zorunda olduğunu düşünenler için Mustafa Sarp Galatasaray futbolcusu değildi.

Doğru olabilir. Mustafa Sarp Galatasaray için yetersiz bir futbolcu olabilir. Bunu hepimiz biliyorduk zaten. Fakat bir anda nasıl bu raddeye gelindi ve günah keçisi Mustafa Sarp oldu anlamak mümkün değil. Bu yazının yazılma nedeni Kayserispor maçında oyundan çıkarken ıslıklanmasıyla alakalı. Ama tek neden bu değil. İnternet ortamı başta olmak üzere her yerde Mustafa Sarp'ı takımın kötü gidişinin tek sorumlusu olarak gösterilmesi can sıkıyor.

Galatasaray kötü. Galatasaray futbolcuları yetersiz. Birçoğu beklentileri karşılayamadı. Bu isimler; aslında onlardan çok şey beklenilen isimler olmalıydı. Nedense o isimler tepki görmüyor; Mustafa Sarp ıslıklanıyor. Hem de bazı maçlarda oyuna girerken. "Mustafa ıslıklanmasın diğerleri ıslıklansın" demiyorum; kimse ıslıklanmasın. Veya hepsi aynı anda tepki görsün.

Bir grup sevmedi, ısınamadı diye, 10 gol atamadı diye, uzun saçlı diye, koyu esmer tenli diye Mustafa Sarp'ın bu kadar tepki görmesi rahatsız edici. Hoca satan, forma satan, takım satan ıslıklanmazken, Mustafa Sarp yetersiz diye ıslıklamak, onunla uğraşmak, bütün Galatasaray hatalarının baş aktörü saymak; taraftarlık duruşuna da sığmaz, vicdana da.

Mustafa Sarp'tan vazgeçecek olan teknik heyet ve yönetimlerdir. Tahminimizden 1.5 sene daha fazla takımda kaldı. İyi oynadı, kötü oynadı. Bunun değerlendirilmesi sezon sonunda yapılır. Ama son 2 senenin, hatta çürümenin başladığı son 4-5 senenin bütün sorumluluğunu zaten çok şey beklenmeyen bir futbolcunun üzerine atmak, haksızlıktır. Söylemek istediğim budur.

1 yorum:

muyek dedi ki...

Gariban pinoya okkali bir ak demisti vakti zamaninda , sezon sonu genclerbirliginde izlemek temennisi ile kendisini :)