Pazar, Ocak 5

Haftada İki Bahanesi



"Bir derbiden 3 gün sonra Şampiyonlar Ligi'nde büyük bir takımla karşılaşmak kolay değil. Handikaplarımız var ama hiçbirine sığınmadan, bu turnuvaya başlamadan üç günde bir maç oynayacağımızı biliyorduk. Alışmalıyız."

Fatih Terim, PSG ile oynanan ilk maçın öncesindeki basın toplantısında böyle diyordu. Bahane etmiyordu belki ama bir rahatsızlığı olduğu belliydi. Hak verilecek tarafı da vardı. Artık sadece Galatasaray değil, hiçbir takımımız haftada iki maçı oynayacak seviyede değil. Öyle bir futbol iklimimiz yok. Zaten Amerika'yı yeniden keşfetmeye de gerek yok; ortaya çıkan sonuçlardan durumun ne olduğu belli...

Hatta hiçbir takımımız 34 haftayı oynayacak seviyede değil. Neyse ki lig organizasyonu, bir eleme sistemi olmadığı için sezon ortasında lige veda eden takımlar görmüyoruz. Ama mesela geçen sezona bakarsak; hemen her takımın farklı dönemlerde sert düşüşler ve hızlı çıkışlar yaşadığını gördük. Yenilmeme serilerinin ardından kazanmayı unutanlar, maç kazanamadıkları dönemin ardından zirveye yürüyenler...

Neyse konu bu değil. Konu Galatasaray. Türk futbolundaki genel problemi Fatih Terim'e yıkmak haksızlık olur. Fakat Galatasaray'daki problemin sorumlusu tabi ki Terim olacaktır. Hoca çeşitli açıklamalar yapıyor, çeşitli kararlar alıyor. Kimi birbiriyle çelişiyor, kimi taraftarı tatmin ediyor, kimi umut veriyor, bazısı yetersiz kalıyor. Fakat bu hafta içi maç oynama konusu sanki biraz fazla öne çıkarılıyor.

Fatih Hoca, son oynanan ve 5-0 kazanılan Antalyaspor maçından sonra aynı konuya bir daha değindi  ve şunları söyledi:

"Avrupa'da oynamak, sadece Türkiye'de oynamaktan zor. Biz neredeyse antrenman yapamadan maçlara çıktık. Şimdi de biz de haftada bir oynayacağız. Şartlar eşit olduğunda bakalım bir de Galatasaray'a."

O gece Galatasaray farklı bir skor elde edince, üstelik önceki hafta içi maç da oynamayınca konu tekrar gündeme gelmiş oldu. Ve belki de sırf bu sayede, Fatih Terim sezonun geri kalanı için toparlanma vaadi sunmuş oldu. Ne de olsa Galatasaray'ın sezonun ikinci yarısında Avrupa Kupası maçı olmayacak.

Fakat yine de bu Çarşamba-Pazar fikstürü, ilk yarı sonunda oluşan puan durumunun gerekçesi olarak durmuyor sanki. Tamam Galatasaray Şampiyonlar Ligi gibi zor bir organizasyonda, dişli takımlara rakip oldu ama yine de hafta içi maç yapan tek takim da değildi.

Puan durumunda Galatasaray'ın altı puan önünde olan Başakşehir 27, beş puan önündeki Trabzonspor 29 maç yapmış. Galatasaray ise Süper Kupa finali ile beraber sezon başından bu yana 26 maça çıkmış... Galatasaray'dan bir maç az yapan Beşiktaş da bu sayede üç puan öne geçmiş! Yani zirveye bakınca bu konuda Galatasaray'a göre avantajlı olan sadece iki takım var; Sivasspor ve Fenerbahçe... 

Yani bu gerekçe çok da geçerli gibi durmuyor. Üstelik Başakşehir dışında Avrupa'da mücadele edecek takımımız da kalmadı. Yani Fatih Terim kadar diğer takımların teknik direktörleri de derin bir nefes almıştır. Yani şartlar neredeyse eşitti, şimdi yine neredeyse eşit!

İşin esası fikstür veya sakatlıklar değil. Galatasaray çeşitli nedenlerden dolayı sıkıcı oynuyor. Kötü değil sıkıcı. Belki kötü de oynuyordur ama o kadar sıkıcı oynuyor ki takımın kötülüğünden ve eksiklerinden bahsedemiyoruz bile. Galatasaray'ın rakipleri bile 90 dakikanın ufak bir bölümünde iş yapıp sonuca gidebiliyorlar. Haliyle onlar da maçların büyük bölümünde sıkıcı oynuyorlar. Ama en azından onlar tek bir maçı sıkıcı oynuyorlar. Galatasaray ise her maç sıkıyor. Avrupa Kupası maçı olunca; hem Çarşamba  hem Pazar sıkıcı oynuyor.

Terim.en azından bunda haklı. Galatasaray için iki olasılık var. Ya artık fikstür rahatladığı için iyi oynamaya başlayacak ya da artık sadece haftada bir maç sıkıcı oynayacak...


Hiç yorum yok: